Politika

Ertuğrul Özkök: Bu yazıdaki konuşmayı iyi okuyun; kendisine yapılan yargı darbesi için bunları söyleyenlerin bu çocuklara 'vandal' deme hakkı var mı?

1 milyon oyla seçilen eski başkan kendine yapılan “yargı darbesi” için neler demişti?

26 Mart 2025 07:00

Güncelleme: 26 Mart 2025 06:14

AKP’liler, CHP’liler, DEM’liler, MHP’liler, İYİ Partililer, DEVA’cılar, YRP’liler …

“Hapse atılmış bir seçilmiş belediye başkanının” şu duygularına lütfen kulak verin.

Bugüne kadar yazdığım en uzun yazı olacak.

Çünkü bunları ifade eden seçilmiş insanın derdi çok büyük.

Lütfen biraz sabır… Şu an için her şeyi bir kenara bırakın ve bu sözleri satır satır okuyun.

Türkiye’nin hâkim ve savcıları…

Yüksek yargı üyeleri…

HSYK üyeleri lütfen sizler de dikkatle okuyun.

Görevinden yargı darbesi yoluyla indirilmeye çalışılan seçilmiş bir belediye başkanının feryadıdır bu.

Bakın ne diyor hapisteki başkan…

“Ben İstanbul'un seçilmiş Belediye Başkanı'yım"

(*) “Hakkımda verilen bu haksız karara karşı hukuktan doğan bütün haklarımı demokratik ölçüler içinde kullanma kararındayım. Kararlılığım, milletime verdiğim sözlerin gereğidir. Çünkü ben İstanbul’un ‘seçilmiş belediye başkanı’ olarak en azından bütün İstanbul halkına karşı sorumluyum. Ve milletime verdiğim sözlere sonuna kadar sadakat göstereceğim.”

“Hukuk siyasallaştırılmış, yargı siyasete alet edilmiştir”

(*) “Hukukun siyasallaştırması ve yargının siyasete alet edilmesi demokrasiyi yaralar. Demokrasi, hukuksuz yaşayamaz. Hürriyetlerin kullanılmadığı bir demokrasi düşünülemez. Ve hürriyetler, ancak hukuk yoluyla garanti adına alınabilir. Çünkü hukuksuz bir demokrasi, haksız bir demokrasidir.”

“Karanlık bir güç ve iktidar yargıyı etkisi altına aldı”

(*) “Bugün gelinen noktada, karanlık güç ve iktidar ilişkilerinin şekillendirdiği bürokratik ve idari mekanizmanın, nihayetinde yargıyı da etki alanına almış olması söylediklerimizi bir daha haklı çıkardı.”

“1 milyon oyla seçildim, milletini seven herkes bu gidişata ‘dur’ demelidir”

(*) “Türkiye’de bugün gelinen noktada demokrasinin geliştirilmesine ve hürriyetlerin artırılmasına ihtiyaç vardır. Fakat ülkemizde tam tersini gözlüyoruz. Bugün Türkiye, hızla içine kapanmakta ve milletin iradesi görmezden gelinmektedir.”

(*) “Milleti ve ülkesini seven herkes, bu tehlikeli gidişe dur demekle sorumludur. Şimdi vatanseverlik demokrasiye sahip çıkmaktır. Ben İstanbul halkından 1 milyon oy alarak başkan seçildim.”

“Yargı artık baskıcı bir rejimin aleti olmuştur”

(*) “Ülkemizde demokrasi giderek bir seçim metoduna dönüştürülmektedir. Halbuki demokrasi sadece seçimlerden ibaret değildir; aynı zamanda yargı ve yargıç bağımsızlığı demektir. Eğer bu iki bağımsızlık çiğnenirse demokratik bir görüntü altında baskıcı bir düzen kurulmuş olur.”
 


“Sadece ben değil, sanatçılar, siyasetçiler, gazeteciler de yargı önüne çıkarılıyor” 
 

(*) “Benim hakkımdaki bu karar tek örnek değildir. Aynı zamanda Türkiye’nin aydınları, fikir adamları, sanatçıları ve başka siyaset adamları da benzer haksız suçlamalarla yargı önüne çıkartılmış ve bazıları mahkûm edilmiştir. Oysa bizim de en az gelişmiş ülkenin insanları kadar özgür olmaya hakkımız vardır.”

“Ülkemizin insanı özgürce haykırabilmeli, düşüncesini açıklayabilmelidir”

(*) “Benim ülkemin insanı, aziz milletin bütün fertleri, Türkiye’de doğmuş olmanın bir ceza, kötü bir kader olmadığını, kendi haklarının, kendi haysiyetlerinin dünyanın başka yerlerinde doğan insanlardan hiç de az olmadığını özgürce haykırabilmeli ve düşüncesini korkusuzca açıklayabilmelidir.”

“Provokasyona gelmeyeceğiz ama baskıya da boyun eğmeyeceğiz”

(*) “Aziz vatan topraklarının her karışında adalet istiyoruz. Bunun için demokratik mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Mücadelemizde kuşkusuz provokasyona gelmeyeceğiz. Ama baskıya da boyun eğmeyeceğiz.”
 

“Seçim sandıklarında karşımızda duramayacaklarını anlayınca bunu yaptılar”


(*) “Siyasi rakiplerimiz ve kendilerini iyi bilen güç ve çıkar odakları, seçim sandıklarında karşımızda duramayacaklarını, önümüzü kesemeyeceklerini iyiden iyiye anlamış olmalılar ki böyle bir yola başvurdular. Bu odakları ne yazık ki hepimizin ihtiyacı olan hukuku, kendi küçük ve çıkarcı düşüncelerine alet etmekte bir sakınca görmediler.”

 
 

“Gayri ahlaki ve hukuki yollarla milli iradeyi yok etmek istiyorsunuz”

(*) “Bizi insani, ahlaki ve hukuki olmayan yollarla milli iradenin tercihleri arasından silmek isteyen güçler, belediye seçimlerinde kimi aday gösterecekler? Bekleyelim ve görelim. Bu karar neye yarayacak, kimlerin hangi karanlık niyetine hizmet edecek? Tuttukları bu yol yanlış yoldur, çıkmaz sokaktır.
Çünkü adalet, gün gelecek yargıyı siyasallaştıranlara da lazım olacak. Tarih boyunca bu hep böyle olmuştur.”

“Bana yaptıklarınızı siz  kendi çocuklarınıza izah edemezsiniz”

(*) “Toplumdaki ortak paydalardan en önemlisi olan adalet duygusunu yaraladığınız zaman, yalnızca haksız mahkumiyetlere yol açmış olamazsınız.
Bu ülkenin vicdanını da yaralamış olursunuz.
() “Bu kararı ve düşünce özgürlüğü kapsamındaki diğer yanlış kararları kendi çocuklarınıza izah edemezsiniz.
Yaşadığımız dünyaya izah edemezsiniz.”

“Bu adaletsizliği hiçbir güç odağı meşrulaştıramaz”

(*) “Çünkü, herhangi bir zamanda, herhangi bir kimseye yapılan adaletsizliği; şimdiye kadar hiçbir hukuk anlayışı, hiçbir yönetim, hiçbir güç odağı meşrulaştırmamıştır.”
 


“Benim için değerli olan sizin bu yaptığınız değil, milletin vicdanıdır”

(*) “Benim için değerli olan milletimin vicdanının sesidir. Siyasetteki yerimi de aziz milletim tayin edecektir.
Benin yükselmesini istediğim ses, bu sestir. Ben kendi sesimi milletimin sesinize katmak isterim."

“Zorbalık ve baskıya karşı özgürlük ve millet iradesi”

(*) “Hakkımda verilen bu haksız karar, demokrasi mücadelemiz için yeni bir milattır. Yeni bir başlangıçtır. Kutlu olsun."


(*) “Ama bu böyle gitmez. Zira biz, zorbalığa ve baskıya değil, özgürlüğe ve millet iradesine inanıyoruz.”

“Maddi manevi değerlerimizi yağmalamak istiyorlar” 

(*) “Bana yapılanın sebebi, baskıcı ve totaliter anlayıştır. Bunu sebebi, ülkenin maddi manevi değerlerini yağmalama isteğinden gözü dönmüş hukuk ve insani sınır tanımayan mafyatik yapılanmalardır. Fakat tekrar ediyorum: bu yol, yol değildir.”

“Ülkemizi muz cumhuriyeti haline getirmek istiyorlar”

(*) “Bütün dünya değişen durumlarla ile uyumlu olmanın yollarını ararken, bizim ülkemizi muz cumhuriyetinin bile gerisine sürüklemek istiyorlar.”
() “Hayır, bu ülkeyi dünyanın genel gidişinden sorgulamaya kimsenin gücü yetmeyecektir.”

(*) Ve bu millet, bu ülkede başı dik, onurlu, ayrıcalıktan uzak ve birinci sınıf vatandaş olarak aydınlık günlerin kardeşlik şarkılarını söyleyecekler.”

“Bu can bu tende oldukça milletimin hakkını hukukunu savunmaya devam edeceğim”

(*) “Bu can bu tende oldukça, haksızlık karşısında susmayacak ve evrensel hukuk kuralları çerçevesinde milletin hukukunu savunmaya devam edeceğim.
Bunu yalnızca kendim için yapmayacağım; adaleti, hepimiz için, bütün Türkiye için arayacağım.
İşte bu yüzden düşünce özgürlüğünü arıyorum. Doğruları söyleyebilme özgürlüğünü arıyorum.
Çeteleşmiş zihniyetin değil, onurlu insanların yönetim anlayışını arıyorum.”
 

“Cumhuriyetimizin kurumları böyle insafsızca yıpratılmamalıydı”

(*) “Büyük bir sevinçle 75. yılını kutladığımız göz bebeğimiz Cumhuriyetimizin kurumları böyle insafsızca yıpratılmamalıydı.
Bu ülke cumhuriyetinin 75. yılını, bu anlamsız yasaklarla, baskılarla, tek tip insan yetiştirme gayretleriyle karşılamamalıydı.
Bu karar yalnızca ülkemizin hukuk anlayışının değil, bütün bir milletin adalet inancının üzerine gölge düşürdü.”

Bu bugün ses Silivri’den değil, 27 yıl önce başka bir yerden geldi

Evet bir yargı darbesi ile Silivri’ye gönderilen İstanbul’un “seçilmiş belediye başkanı” ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’ndan gelen demokrasi ve adalet manifestosu sanki değil mi…

Haksızlıklara, adaletsizliğe karşı nasıl canhıraş bir feryat değil mi…

Ama şimdi dikkat.

Bu manifesto gibi adalet ve hukuk çığlığı dün Silivri’den değil, 27 yıl önce Kırklareli’nin Pınarhisar ilçesindeki ziyaretlerin herkese açık olduğu küçük cezaevinden geldi.

Kendine yapılan yargı darbesine Erdoğan işte böyle haykırmıştı

Bu sözler bugün Silivri’deki İstanbul’un seçilmiş belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’na değil, 27 yıl önce, 1998’de yine bir yargı darbesi ile görevinden uzaklaştırılan İstanbul’un o günkü “seçilmiş belediye başkanı” Tayyip Erdoğan’a ait.

Kendine yapılan adaletsizliğe, yargı darbesine işte böyle içi yana yana haykırıyordu.

Bundan 27 yıl önce, tutuksuz yargılandığı bir davadan sonra sadece 4 ay hapis yatmak için bu küçük cezaevine girerken işte aynen bunları söylemişti.

Bugün İmamoğlu’nun söylediklerinden ağır sözler söylemişti dönemin yargı darbesi için.

Haklıydı bu feryadında… Sonuna kadar haklıydı.

Erdoğan 1 milyon oyla seçilmişti, İmamoğlu 4.5 milyon oyla seçildi

Ne farkı var İstanbul’un seçilmiş belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’na yapılanlardan.

Farkı var. Hem de baya büyük bir farkı var…

(*) BİR: Erdoğan o gün “Ben 1 milyon oyla seçildim” diyordu.

Bugün Silivri’ye gönderilen Ekrem İmamoğlu 4.5 milyon oyla seçilmişti.

(*) İKİ: Erdoğan 1994’te yüzde 26 oyla seçilmişti.

Ekrem İmamoğlu yüzde 52, yani onun iki katı, yani Halkın dörtte birinin değil , yarıdan fazlasının oyu ile seçildi.

(*) ÜÇ: Erdoğan’ı cezaevinde 100 bin kişi ziyaret etmişti.

Geçen Pazar günü Ekrem İmamoğlu’na destek için 15 milyon kişi sandıklara koştu.

Üstelik o gün rrdoğan sabah 6.00’da alınmamış, tutuksuz yargılanmıştı

(*) DÖRT: Seçilmiş Başkan Erdoğan bir sabah saat 6.00’da evinden alınıp götürülmemiş, tutuksuz yargılanmıştı.

Seçilmiş Başkan İmamoğlu 20 araçla evinden alınıp, daha neyle suçlandığını öğrenemeden tutuklandı.

Ama alınan oylar ve gelen ziyaretçi sayısı işin aslını değiştirmiyor.

O günkü Erdoğan’a karşı bir yargı darbesiydi.

Bugünkü de İmamoğlu’na karşı.

“Muhtar bile olamayacak” Erdoğan, CHP sayesinde Cumhurbaşkanı oldu

Aradan sadece 27 yıl geçti.

Erdoğan o hapishaneye girerken artık “muhtar bile seçilme hakkını” kaybetmişti.

Ama bugün Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyor ve o günleri, en güçlü rakibi Silivri’de…

Ya Erdoğan, muhtar bile seçilemeyecek durumdan nasıl kurtuldu?

Bugün Silivri’ye gönderdiği Ekrem İmamoğlu’nun partisi CHP’nin de verdiği oylarla, kanun değiştirilerek kazandığı seçilme hakkı ile.

O gün siyasette mertlik vardı.

Bugünse kalleşlik.

Cumhurbaşkanı o gün herkesi göreve davet ediyordu, bugün “vandallar” diyor

Aradan 27 yıl geçti.

O gün bütün vatandaşları demokrasi görevine davet eden Erdoğan, bugün aynı göreve koşan çocuklara “vandallar” diyor.

Oysa o çocuklar bugün Erdoğan’ın 27 yıl önce söylediklerinden tek kelime fazla bir şey söylemiyorlar.

Bir insan başkalarının söylediklerini hatırlamayabilir.

Ama kendi ağzından çıkanları unutabilir mi… Söylenmemiş sayabilir mi…

Söyleyin o çocukları en iyi anlaması gereken kişi, bu ülkenin Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan başka kim olabilirdi…

Hadi kendisi unuttu… Acaba artık bu kendi sözlerini hatırlatacak bir tek dostu bile kalmadı mı…