20 yılı Genel Yayın Yönetmeni olmak üzere 35 yıl aralıksız çalıştığı Hürriyet'in kasım ayında yollarını ayırdığı Ertuğrul Özkök, eşinin adına gönderme yapan "Tansu'ya Mektuplar" başlığı altında yazılarını sürdürüyor. Yazılarını "newsletter" olarak geniş bir gruba gönderen Özkök, son yazısında, kendisi ve Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da mağdur listesinde bulunduğu 'FETÖ' davasına değindi. Özkök, "Bu ülkenin son 20 yıllık tarihinde birbiriyle mücadele etmiş, çok farklı yerlerde olmuş, birbirleriyle küs, zaman zaman birbirlerine en ağır sözleri söyleyen bu insanlar, ülkemize musallat olan bir örgütün hayatımızı altüst edebilecek bir saldırısına uğramış, aynı kaderi paylaşmış" düşüncesini dile getirdi.
Özkök'ün "Tansu'ya Mektuplar" dizisindeki "Cumhurbaşkanı Erdoğan'la aynı kaderi paylaşan 13 gazeteci" başlıklı yazısı şöyle:
"Mehmet Barlas’ın geçtiğimiz günlerde yazdığı bir yazı, şimdiden basın medya literatürüne geçti.
Barlas, Covid pozitif teşhisi konan Erdoğan’la ilgili aynen şunu yazdı:
“Türkiye Cumhurbaşkanı’nın halkı ile aynı kaderi paylaşması kuşaklar boyu anlatılacaktır.”
Olay paylaşılacak mı bilmiyorum ama Barlas’ın bu cümlesinin uzun yıllar medya kulvarlarında paylaşılacağı kesin.
Madem konu açıldı, ben de size gerçek bir “Aynı kaderi paylaşma” hikâyesi yazayım.
Önce 'Eyvah başıma bir iş geliyor' dedim
Konu şu:
“Kimler gerçekten Cumhurbaşkanı Erdoğan’la aynı kaderi paylaştı…”
Biri benim.
Ötekilerin kim olduğunu da anlatacağım.
Önceki gün bana mahkemeden kalın bir dosya geldi. Önce “Eyvah” dedim, “Başıma bir iş geliyor…”
Öyle değilmiş…
Sanık koltuğunda 76, mağdur koltuğunda 959 kişi
İşin aslı şöyle:
Geçen ay, 27 Ocak 2022 günü İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3’ncü Ceza Dairesi bir başka mahkemenin kararını görüştü.
Konu, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 16 Aralık 2020 günü aldığı bir karardı.
Sanık koltuğunda 76 kişi oturuyordu.
Ama davanın asıl ilginç tarafı “müşteki” ve “mağdur” tarafında oturan insanlardı.
Tam 959 müşteki ve mağdur insan vardı sanıkların karşısında.
Telefonları dinlemişler, özel hayata girmişler
Niye mağdur edilmişti bu 979 insan diye sorarsanız cevabı şu:
Yani sanıkların işlediği suç neydi:
“Haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek”, “özel hayatın gizliliğini ihlal etmek”, “suç uydurma”, “resmî belgede sahtecilik', 'delilleri yok etme, değiştirme veya gizleme…”
Daha açıkça yazmamız gerekirse işledikleri suçlar şu:
Bu 979 insanın telefonlarını, her tür haberleşmelerini kanunsuz biçimde izlememiş, dinlemişler.
Özel hayatları hakkında bilgi toplamış, kaydetmiş ve stoklamışlar…
Bu insanlar hakkında uydurma suç delilleri yaratmışlar…Yani kumpas kurmuşlar.
Evet müşteki ve mağdur koltuğunda oturan 979 insana böyle bir tuzak kurulmuştu.
Aynı kaderi paylaşan insanlar kimlermiş?
İşte bu suçlarla ilgili olarak 14’ncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde alınan karar İstinaf Mahkemesi'ne gelmişti.
Anlayacağınız gibi sanık sandalyesinde oturan 76 kişi “FETÖ terör örgütü” üyesi olarak “silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek” iddiasıyla da suçlanmıştı.
Listede “müşteki” ve “mağdur” olarak adı geçen 979 kişi, FETÖ örgütünün kanunsuz işleri karşısında aynı kaderi paylaşmıştı.
Hiç merak ettiniz mi bu aynı kadere paylaşan 979 kişinin kim olduğunu…
Şimdi sıkı durun, o listelerden bazı isimleri yazacağım.
Meğer ben kiminle aynı kaderi paylaşmışım
Listede şikâyetçi durumunda olan kişiler üç ayrı grupta toplanmış.
Birincisi “davaya katılanlar”, ikincisi “müştekiler” üçüncüsü “mağdurlar…”
En önemli isim 223 numaralı kişi.
Recep Tayyip Erdoğan…
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı…
Aynı listenin 73’üncü sırasında benim açımdan çok tanıdık bir isim var.
Ertuğrul Özkök…
Yani bendeniz.
Demek ki FETÖ terör örgütünün telefonlarımızı dinleyerek özel hayatımızı izleyerek yaptığı saldırıda aynı kaderi paylaşmışız.
Aynı kaderi paylaşan 12 öteki gazeteci
Listede benim dışımda tanıdığım 12 gazeteci daha var.
İsmail Küçükkaya, Hakan Çelik, Yusuf Ziya Cömert, Hakan Albayrak, İbrahim Karagül, Kemal Öztürk, Yavuz Oğhan, Hüsnü Mahalli, Fatih Tezcan, Fehim Taştekin, Mehmet Akif Ersoy ve Levent Gültekin.
Tuhaf bir liste değil mi…
Bunlar benim tanıdığım isimler. Eminim başka bir çok gazeteci de vardır bu 979 kişi içinde.
Nasıl birbirlerinin yanına düşmüşler anlamak mümkün değil…
Hem iktidar yanlısı, hem muhalif, hem işi olan hem işsiz 13 gazeteci, aynı listede Cumhurbaşkanı ile aynı kaderi paylaşıyor.
Meğer Nebati ile de aynı kaderi paylaşmışım
Gelelim siyasetçilere…
Mağdur ve müşteki listelerinde şu isimler var:
(*) Üç Adalet bakanı: Abdüuhamid Gül, Bekir Bozdağ, Sadullah Ergin
(*) Külliye’den bir kişi: Hasan Doğan. Cumhurbaşkanı'nın Özel Kalemi'nin başındaki isim.
(*) AKP’nin en önemli ve etkili isimlerinden ikisi: Bülent Arınç ve Cemil Çiçek.
(*) Bir eski İçişleri Bakanı: Efkân Ala.
(*) İki Ekonomi Bakanı: Nureddin Nebati ve Lütfi Elvan.
İki muhalefet partisi lideri
(*) İki muhalefet partisi lideri: Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu ( O dönemde henüz AKP’den ayrılmış değiller)
(*) Eskiden AKP’li olup da şimdi tamamen muhalif bir kanada geçen Abdüllatif Şener, Mehmet Şimşek, ve Ömer Dinçer.
(*) Ve bildiğimiz birçok başka siyasi isim: Fatma Şahin, Hayati Yazıcı, Recep Akdağ, Numan Kurtulmuş, Veysel Eroğlu, Beşir Atalay,
(*) Bir büyükelçi: Merve Safa Kavakçı.
(*) Bir eski Halk Bankası yöneticisi: Mehmet Hakan Atilla
Başı secdeye gelmek kimseyi korumamış
Evet böyle bir liste duruyor önümde.
Neden bu kadar ayrıntılı yazdığımı herhalde tahmin ettiniz.
Bu ülkenin son 20 yıllık tarihinde birbiriyle mücadele etmiş, çok farklı yerlerde olmuş, birbirleriyle küs, zaman zaman birbirlerine en ağır sözleri söyleyen bu insanlar, ülkemize musallat olan bir örgütün hayatımızı altüst edebilecek bir saldırısına uğramış, aynı kaderi paylaşmışız.
Dünya görüşlerimizin farklı olması, bazılarımızın alnının secdeye gelmesi, iktidar koltuğunun en tepelerinde oturmak, hatta adalet mekanizmasının başında bulunmak ğradığımız alçakça saldırı karşısında kimseyi koruyamamış.
Eğer 15 Temmuz günü o menfur darbe girişimi başarılı olsaydı, şimdi bu listede bizler sanık, onlar ise yargılayan koltuğunda oturacaktı.
Bizi alnımızın secdeye varması değil ancak adalet koruyabilir
Ama bu yazıda vasıl söylemek istediğim şey şu:
Mağdur insanların alınların secdeye varması, onları alınları secdeye varan bir terör örgütü karşısında koruyamamış.
Sonunda hepimizi koruyacak, koruyabilecek olan şey şudur:
Tarafsız bir adalet, tarafsız bir güvenlik teşkilatı, tarafsız ve adil bir ülke yönetimi, insan haklarına saygı, özgürlük, yani örgütlere, tarikatlara emanet edilmemiş bir devlet…
Alçakça bir saldırı karşısında aynı kaderi paylaşıyorsak, güzel bir Türkiye’yi yaratma konusunda da aynı kaderi paylaşabiliriz.
Ve listede bana güzel bir sürpriz
Bu arada benim açıdan hoş ve güzel bir sürprizi de yazayım.
Meğer Arzu Okay’la da aynı kaderi paylaşmışım.
Çünkü benimle birlikte müşteki ve mağdur koltuğunda oturanlardan biri de o.
Güzel ve başarılı bir iş kadını ile aynı listede bile olmak çok güzeldir."