16 Şubat 2025 07:00
Güncelleme: 16 Şubat 2025 07:16
Astrolog Hilal Saraç bir haftadır cezaevinde.
Kendisi Anna Göldi’den beri cezalandırılan ilk "Cadı.."
O içerideyken hem ona hem size anlatacak çok ilginç bir hikâyem var.
Hani Hilal Saraç’tan önce, cadılıktan cezalandırılan son kadın var ya, işte onunla ilgili.
Ama ondan önce kafamda üç gündür yankılanan bir sorunun cevabını almaya çalışıyorum.
Dilan Polat hapse girdiğinde acaba Hilal Saraç onun yıldız falına bakmış mıdır?
Baktıysa ne görmüştür?
Oraya buraya soruşturdum, evet bakmış.
Dışarıdaki astrolog, içerideki fenomenin yıldız falına bakmış ve şunu söylemiş:
“Bir iki hafta içinde çıkacak…”
Nitekim çıktı…
Tabii ben de merak ediyorum.
İçeride acaba kendi yıldız falına baktı mı?
Kahve falında bir gelenek vardır.
Falcı kendi falına bakmaz.
Ama yıldız falında durum nedir pek bilmiyorum.
Yıldız haritalarını çıkaran astrologlar kendi haritalarını da çıkarırlar mı…
ChatGBT’ye sordum.
Gelen cevap şu:
“Evet bir çok astrolog kendi doğum haritasını inceler ve yıldız fallarına bakar. Bu yüzden bazı astrologlar kendi hayatlarındaki önemli dönemleri, fırsatları ve zorlukları öngörmek için haritalarını analiz ederler.
Buna karşılık bazı astrologlar da tarafsız kalabilmek için kendi haritalarını başka astrologlara analiz ettirler.”
Hilal Saraç hangisini tercih eder bilmiyoruz.
Ama bildiğimiz bir şey var.
Anna Göldi’den beri hapse atılan başka bir “Cadı” bilmiyoruz.
O nedenle içeride kendi yıldız haritasını analiz edecek başka bir astrolog bulma ihtimali çok az.
Varsa da başka suçlardan içeri girmiş amatör bir astrologdur.
Peki sizce onun yıldız haritası nasıldır?
Onu da ChatGBT’ye sordum.
“Hilal Saraç’ın astrolojik haritası yayınlanmadığı için spesifik yorumlar yapmak mümkün değil” cevabı geldi.
Ancak şöyle bir bilgi var:
“Hilal Saraç boğa burcudur. Boğa burcu insanları pratik, sabırlı ve güvenilir olarak bilinir.”
Gördüğünüz gibi fazla ilerleme kaydedemedik.
Ama madem sabırlı bir insan, hazır hapse girmişken ona Anna Göldi’nin hikâyesini anlatayım.
Belki o da okur…
Sizi önce İsviçre’de Glarus kasabasına götüreceğim.
Glarus 12 bin kişinin yaşadığı bir İsviçre kasabası.
Bu kasabanın iki katlı bir adliye binası var.
Öyle gösterişli bir bina değil.
İşte o adliye binasının üzerinde iki ışık yanar.
Bu ışıklar hiçbir zaman sönmez.
Anna Göldi’nin hikâyesini anlatmaya işte bu binanın önünde yanan iki ışıktan başlayacağım.
Hikâye yine o binada bitecek, ama başlangıç yeri bambaşkaydı.
Anna Göldi, 24 Ekim 1734 günü, sekiz kardeşin dördüncüsü olarak doğmuş bir kızdı.
15 yaşında ev hizmetçisi olarak çalışmaya başladı.
Başından birçok olaylar geçtikten sonra 1780’de Johann Jacob Tschudi adlı bir hekimin evinde hizmetçi olarak girdi.
Görevi ailenin 5 kızına bakmaktı.
Ancak bir süre sonra kendisini işe alan ev sahibinin cinsel tacizleri ile karşılaşmaya başladı.
Sonunda dayanamayıp, zengin ev sahibini kantonun dini ve adli makamlarına şikâyet etti.
Ancak hesaplayamadığı bir şey vardı.
Başvurduğu makamın önemli yöneticilerinden biri Tschudi ailesinin bir üyesiydi.
O andan itibaren her şey ters gitmeye başladı.
Zavallı hizmetçi şikâyetçi olarak gittiği adli makamda bir anda kendini sanık olarak buldu.
Evin patronu Jacob Tschudi kendisinin taciz veya tecavüzde bulunmadığını, ama onun kızlarından birinin iğne atarak öldürmeye çalıştığını söyledi.
Tanıyanlar Anna Göldi’yi, akıllı, çekici ve iyi eğitimli bir kadın olarak biliyordu.
Ev sahibi, başı dik Anna’nın insanları etkileyip, kendi itibarını zedeleyeceğini düşündüğü için onu “Kızlarına büyü yapan bir cadı” olarak damgalamak istemişti.
İlk başta tutuklanmaktan kurtuldu, serbest bırakıldı. Ancak bir süre sonra 9 Şubat 1782’de yakalanması talimatı verildi.
O günden itibaren hayatı geri dönülmez bir noktaya doğru gitti.
Günlerce işkence gördükten sonra kendisinden yazılı itiraf alındı:
“Kendisine siyah bir köpek olarak görünen şeytanla anlaşma yapmıştı.”
Ancak işkence bitince itirafını geri aldı.
Ne var ki artık iş işten geçmişti.
Anna Göldi 13 Haziran 1782 günü başı kesilerek idam edildi.
Henüz 48 yaşındaydı…
Dünya tarihine idam edilen son cadı olarak geçti.
Resmi suçlama “Büyücülük ve falcılıktan” çok zehirlemeye teşebbüstü.
Ama kasabada herkes kadının büyücülük nedeniyle idam edileceğini biliyor ve konuşuyordu.
Zaten zehirleme vakaları için idam cezası verilmiyordu.
Soruşturmacı ve işkenceciler ona hep cadılık, büyücülük ve falcılık üzerinden yüklenmişlerdi.
Ancak o yıllarda kadınların cadılık nedeniyle yakılması uygulaması sona ermişti. Hem İsviçre devleti hem Vatikan buna tepki gösterebilirdi.
O nedenle bütün soruşturma zabıtları ve mahkeme protokolleri tek tek imha edildi.
Geriye sadece zehirleme iddiası kaldı.
Ama o gün anlaşıldı ki, bu küçük muhafazakâr kasabada kadınlara cadılık suçlamaları hâlâ yaşıyordu.
Yine de adaletten yana insanlar vardı.
Daha o günden Anna Göldi’nin masumiyetini anlatmaya çalıştılar.
Şimdi tekrar hikâyenin bittiği noktaya Glarus kasabasındaki Adliye binasına dönüyorum.
Anna Göldi’nin ölümünün üzerinden 226 yıl geçti.
O 226 yıl boyunca adalete inanan insanlar, zengin bir adamın iftirası ile başı kesilen Anna Göldi’yi unutturmadılar..
Sonunda Glarus kasaba meclisi 2008 yılında Anna Göldi’nin hakkındaki mahkeme kararını iptal etti.
Meclis aynı oturumda Adliye binasının üzerine iki ışık yakılması kararı aldı.
Karara şöyle bir cümle eklendi:
“Bu iki ışık Anna Göldi için sonsuza kadar yanacak.”
2017 yılında Glarus kasabasına Anna Göldi Müzesi açıldı.
Cadılık suçlaması ile idam edilen son kadının adı şimdi o müzede yaşıyor.
Her yıl binlerce insan gelip, erkekler tarafından yakılan “Son cadıyı” anıyor.
Adalet bazen çok gecikme ile geliyor.
Ama neticede geliyor.
Tabii ki bu hikâyenin bir fal dolayısıyla tutuklanan Hilal Saraç’la pek ilgisi yok.
Ama şunu da düşünelim.
Anna Göldi olayından 243 yıl sonra, yaptığı bir açıklama nedeniyle bir yıldız falcısını tutuklamak, bir ağız sürçmesi nedeniyle bir kadın gazeteciyi günlerce ayağından elektronik pranga ile evine hapsetmek, bir kadın yazarı, toplumsal gösteriye katıldığı için müebbetle yargılamak, bir başka kadın gazeteciyi yaptığı mülakat nedeniyle gözaltına alıp iki gün içeride tutmak…
Bu nasıl bir şey oluyor…
Bence bütün adliye binalarında Anna Göldi ışıkları yakma zamanı geldi.
Ama önce adalet dağıtan savcı ve hakimler bu ışığı kendi vicdanlarında yakmalılar.
© Tüm hakları saklıdır.