Ertuğrul Özkök, eşinin adına gönderme yapan "Tansu'ya Mektuplar" başlığı altında yazdığı ve "newsletter" olarak paylaştığı yazılarında bugün, Pamukkale Üniversitesi içinde yapılan 4 bin 500 kişilik Müftü Ahmet Hulusi Efendi Camisi'nde ikindi namazında 6-7 kişinin namaz kıldığını belirterek, "Türkiye’de bir şehir efsanesi vardır. Siyasette en belirleyici unsur cami cemaatidir denir. Ben de yıllardır sosyolog olarak hep şunu söylüyorum: Türkiye’de cami cemaati diye sosyolojik bir çevre yoktur" ifadelerini kullandı.
Özkök'ün "Ege'nin en büyük camisinin geçen cuma ikindi cemaati 7 CHP'liydi" başlıklı yazısı şöyle:
Ege'nin en büyük camisinin geçen cuma ikindi cemaati 7 CHP'liydi
Çok sevdiğim kayınbiraderim Teoman Oral’ı geçen hafta perşembe akşamı kaybettik.
Cenazesi cuma günü, Ege’nin en büyük camisi Müftü Ahmet Hulusi Efendi Camisi’nde kılınan ikindi namazından sonra kaldırıldı.
Pamukkale Üniversitesi içinde yapılan camiyi ilk defa görüyorum.
Şu an Denizli’nin protokol camisi haline gelmiş.
AKP’li başkan en büyük caddeye CHP'li bir bakanın adını verdi
Güzel bir cami olmuş. Yapımında eski Denizli Belediye Başkanı Nihat Zeybekci’nin büyük katkısı olmuş.
Zeybekci, Denizli’nin insanlarına karşı, parti farkı gözetmeksizin vefalı davranan bir insan.
Tansu’nun babası, Türkiye’nin ilk enerji bakanı ve 5 dönem CHP milletvekili Hüdai Oral vefat ettiğinde, şehrin en büyük caddelerinden birine onun adını verdi.
Şehrin şimdiki AKP’li Belediye Başkanı Osman Zolan da aynı geleneği sürdürüyor.
Baktım cenazeye gelen CHP’liler de onun hakkında hep iyi şeyler söylüyordu.
Camiye gelemedi ama mezarlıkta defin sırasında bizim yanımızdaydı.
Türkiye’de özlediğimiz şeyler bunlar.
İlk defa tekerlekli musalla taşı gördüm
Camiye biraz erken gittik.
Ortalıkta kimse yoktu.
Cenaze henüz gelmemişti. Ancak bir şey dikkatimi çekti.
Caminin etrafında hiçbir yerde musalla taşı yoktu.
Meğer mobil musalla taşı varmış.
Biraz sonra tekerlekli musalla taşı getirildi.
4500 kişilik caminin ikindi cemaati 6-7 kişi
Cami 6 bin metrekare kapalı alan üzerine kurulu. 4 bin 500 kişi namaz kılabiliyormuş.
Dikkatimi çeken bir başka şeyse, ezan okunmaya başladığında caminin kapısının hâlâ kapalı olmasıydı. İçeri girip çıkan kimse yoktu.
Cuma günü ikindi namazında 4 bin 500 kişilik bir caminin bu kadar boş olması çok dikkat çekiciydi.
Tansu’nun dedesi ve babası tek parti döneminden beri Denizli’nin en tanınmış CHP’li ailelerinden biridir.
Dolayısıyla cenazeye gelenlerin çoğu CHP’ye oy veren insanlardan oluşuyordu.
Ezan okunduktan sonra cenazeye gelenlerden 6-7 kişi camiye girip ikindi namazı kıldı.
Namaz bittikten sonra camiden çıkanları saydım.
Giren 6-7 kişiden başka çıkan kimse yoktu.
Yani 4 bin 00 kişilik caminin cuma ikindisi cemaati 6-7 CHP’liden ibaretti ve onlar da cenaze için gelenlerdi.
Öteki namaz vakitlerinde kaç kişilik cemaat oluyor
Biraz araştırdım.
Öteki günlerde ve namazlarda cemaat kaç kişi diye…
Sadece cuma öğle namazlarında gelen oluyormuş.
O da caminin yarısını bile doldurmayan bir cemaatmiş.
İstanbul’da inşa edilen Çamlıça Camisi ile ilgili aldığım bilgiler de pek farklı değil.
Siyasette cami cemaati efsanesinin sonu mu geldi?
Türkiye’de bir şehir efsanesi vardır. Siyasette en belirleyici unsur cami cemaatidir denir. Ben de yıllardır sosyolog olarak hep şunu söylüyorum: Türkiye’de cami cemaati diye sosyolojik bir çevre yoktur. Anadolu halkı, cuma, bayram namazı ve ramazan Müslümanıdır. Ne yazık ki, siyasiler bu gerçeği görmeden hep dini unsurları siyasete alet etmek için ellerinden geleni yaptılar.
Bazı kavramlar iskambul kağıdı gibi devriliyor
7 Haziran seçimlerini hatırlayın… Dönemin Cumhurbaşkanı Erdoğan, elinde Kuran'la yaptı neredeyse bütün mitingleri… Sonuç AKP için hiç de iç açıcı olmadı. 140 bin caminin imamı AKP için çalıştı. Erdoğan, 7 Haziran seçimlerinde İslamcı siyasetin ve Rabia selamlarının sonucunu alamadı.
|
Miliyetçiliği ayak altına almadan Kızıl Elma milliyetçiliğine yatay geçiş
Yerel seçimlerde "Devletin Bekası", "İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder^" silahlarını kullandı.
Sonuç alamadı.
Çok değil bundan 6 yıl önce kullandığı “Milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık” sloganından, bugün Kızılelma milliyetçiliğine, oradan da ulusalcılığa geçti.
Bu seçimde Türk siyasi tarihinde hiç görülmedik ölçüde Türk Silahlı Kuvvetleri, seçim kozu olarak kullanılıyor.
Ama öyle görülüyor ki, bu silahlar da ona rahat edeceği bir seçim garantisi veremiyor.
Çünkü bu saydığımız şeyler, bir partiye değil, milletin tamamın ait değerler.
Milletin ortak değerlerini millete bırakma zamanı
Benim umudum ise şu:
İnşallah bu seçim Türkiye’de din siyasetinin, devlet olanaklarını adaletsiz biçimde sonuna kadar kullanmanın, devlet radyo ve televizyonlarını iktidar lehine insafsızca kullanmanın, Türk Ordusu, Türk Adaleti, Türk polisi gibi milletin hizmetinde olması gereken kurumları, iktidar partisinin propaganda malzemesi haline getirmenin de sonu olur.
Böylece hepimizin övünmesi gereken, ortak gururu olması gereken TUSAŞ, ASELSAN, ROKETSAN, Bayraktar gibi devlet ve özel kuruluşlarımız da, siyasetin kirli propaganda çarkları arasında kalmaz, milletin en azından bir bölümünün gönlünde kırıklığa yol açmazlar.