10 Nisan 2025 07:00
Güncelleme: 10 Nisan 2025 10:42
Çok ilginç…
Dün Mahir Polat için çıkarılan “ev hapsi” kararını ilk olarak Hürriyet’ten gelen bir uyarı ile okudum.
Baktım, Hürriyet’in internet sitesinde ilk manşet haberiydi.
Sanki bu haberi sevinerek veriyorlar gibi bir halleri vardı.
Oysa günlerden beri öteki iktidar medyaları gibi Hürriyet de Ekrem İmamoğlu ve İBB’deki arkadaşları ile ilgili servis edilen haberleri, tıpkı Ergenekon dönemindeki gibi hiç dokunmadan, manşetten veriyorlardı.
Demek ki artık orada bile vicdanları sızlatan bir durumun farkına varanlar varmış.
Bence bu iyi bir haber.
Şimdi yarın Ekrem İmamoğlu’nun tutuksuz yargılama konusundaki başvurusu karara bağlanacak.
Sayın savcı, sayın hakimler…
Ergenekon için karar verecek yüksek düzeyli öteki siyasetçiler…
Eğer ülkenizi seviyorsanız…
Eğer sizin de vicdanınızda bir yerlerinize dokunan bir şeyler varsa…
Lütfen şu yazdıklarımı dikkatle okuyun.
Kararınızı vicdanınıza ve burada okuduklarınıza bakarak verin.
Ülkenizi, ülkemizin vatandaşlarını seviyor ve önemsiyorsanız, İmamoğlu’nu tutuksuz yargılama kararı verin.
Neden mi?
Buyrun anlatayım.
Önümde nisan ayının ilk anketi duruyor.
“Ank-Ar” şirketinin nisan ayının ilk haftasında yaptığı araştırma…
“Bugün seçim olsa kime oy verirdiniz?” sorusunun cevabı da var.
Tam sonuçlarını vermeyeceğim, çünkü seçime daha uzun süre var.
Ama şunu söyleyebilirim.
Ekrem İmamoğlu’na karşı girişilen operasyon AKP’ye pahalıya mal olacak gibi duruyor.
Çünkü CHP lehine fark açılıyor.
Asıl üzerinde durmak istediğim sonuçlar, 18-19 Mart’tan bugüne geçen 3 hafta içinde, halkın İmamoğlu operasyonuna bakışı ne durumda olduğunu görmek.
Çünkü bu 21 gün içinde iktidar medyası, trolleri ve iktidar mensupları, her gün daha da ağırlaşan bir “yolsuzluk propagandası” yapıyor.
Devletin yayın kuruluşu TRT, bütün bedeni ile yüklenmiş durumda.
Bu ağır propaganda ve yayın taarruzunun sonuçları ne oldu?
Hemen söyleyeyim.
Hiçbir etkisi olmamış görünüyor.
Hatta İmamoğlu’na yapılanın tam anlamıyla bir “siyasi operasyon” olduğuna inananların oranı yüzde 60 bandından yukarı doğru yükseliyor.
Şimdi bu sonuçları kısaca özetleyeyim.
(*) BİR: Erken seçim isteyenlerin oranı yüzde 60’tan yüzde 65’e doğru hareketlenmiş.
(*) İKİ: Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptalini nasıl buluyorsunuz?
Yüzde: 72.8: Yanlış bir karar. Doğru diyenler yüzde 19.
Yani İstanbul Üniversitesi’nde bazı yönetim kurulu üyelerinin aldığı bu karar AKP’li seçmeni bile ikna edememiş.
(*) ÜÇ: Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasını nasıl buluyorsunuz?
Yüzde 58: Yanlış buluyorum. Doğru bulanların oranı yüzde 25.
En ilginci, MHP’ye oy verenlerin bile ancak yarıya yakını bunu doğru bir karar olarak görüyor. (Yüzde 60’ı.)
AKP’de “doğru karar” diyenlerin oranı da yüzde 70’te kalıyor.
(*) DÖRT: Yargının İmamoğlu’nun tutuklanması konusunda sunduğu delilleri ikna edici buldunuz mu?
Yüzde 61.3 “İkna edici bulmadım” diyor.
İkna oldum diyenlerin oranı sadece yüzde 26.2.
(*) Buna karşılık aynı insanların CHP’nin yaptığı genel boykota bakışı da ilginç. “2 Nisan seçim boykotuna katıldınız mı?” sorusuna verilen cevap şöyle:
Yüzde 66.8: Katılmadım.
Yüzde 24.8: Katıldım.
Yüzde 4.6 : Haberim olsaydı katılırdım.
(*) Ama aynı insanların, “2 Nisan boykot çağrısında bulunan insanların gözaltına alınmasını nasıl buluyorsunuz?” sorusuna verdikleri cevaplar da şöyle:
Yüzde 73.2 yanlış buluyorum.
Yüzde 19.3 doğru buluyorum.
Bu rakamları özetlersek önümüzdeki Yeni Türkiye sosyolojisi şöyle:
(*) Adalet Bakanı ve bazı AKP sözcülerinin dile getirdiği, “İmamoğlu hakkındaki karar tamamen hukukidir” tezi tamamen çökmüş vaziyette.
“Bu operasyon hukukidir” diyenlerin oranı yüzde19-24 bandında kalıyor.
Buna karşılık halkın yüzde 60’dan fazlası 18-19 Mart operasyonlarının bir “idari ve yargı darbesi” olduğuna inancı son 21 gün içinde daha da pekişmiş görünüyor.
(*) 18-19 Mart darbesini kınamak için sokağa çıkan gençlerin, boykot için çağrı yapanların cezalandırılmasını isteyen radikal nüfus oranı da aynı şekilde yüzde 19-24 bandında kalıyor.
Her 10 Türkiye vatandaşından en az 6’sı, bu cezalandırıcı uygulamalara karşı.
Bence AKP kurmaylarının bu sosyolojik tabloyu önlerine koyup bir kere daha düşünmelerinde yarar var.
İçerideki bir İmamoğlu,
İçerideki İBB çalışanları…
Hastalıklarla mücadele eden Mahir Polat’a yapılanlar...
İçerideki gençler…
AKP’ye ve iktidara daha pahalıya patlıyor.
Kısaca 18-19 Mart operasyonu, halk tarafından bir “siyasi darbe” olarak görülüyor ve tıpkı 15 Temmuz darbesi gibi ters tepiyor.
Neden böyle oluyor?
Sadece MASAK Raporuna bakmak yeter sanıyorum.
Bir grup eski maliyeci ve hesap uzmanı bir araya gelip MASAK raporunu uzman gözüyle incelemişler.
İlk dikkatlerini çeken şey, bu raporun MASAK’a sevk tarihi ile bitiş tarihleri olmuş.
Gerçekten çok çarpıcı bir durum var karşımızda:
Savcılığın MASAK’tan bu raporu isteme, yani işin sevk tarihi: 10 Mart 2025, raporun bitiş tarihi: 17 Mart 2025...
Eski kıdemli hesap uzmanları şöyle diyor:
"Bu kadar kısa sürede (yani 7 günde) bırakın araştırma raporunun yazılması, yazılan bu raporun tapajı bile yapılamaz. Bilgi istemede bile yasal olarak 15 gün süre var, yasal bilgi isteme süresine de uyulmamış."
Ama durun, daha da ilginci var.
Raporun basılı olarak gönderilen metninin üzerinde çok ilginç bir tarih var:
19 Mart 2025.
Bu tarih size bir şey hatırlattı mı?
O sabah saat 6’da 200 polis, 20 araç Ekrem İmamoğlu’nun evine gelmişti.
Yani İmamoğlu gözaltına alındığı saatlerde, resmi olarak savcılığın elinde MASAK raporu yoktu.
Öyleyse neye göre gözaltına alındı İmamoğlu ve arkadaşları? Acaba o rapor daha önce başka bir yerde başka kişilerce hazırlanmış bir belgeydi, sırf imzalanıp resmi belge haline gelmesi için MASAK’a gönderildi ve MASAK da bir nevi noter görevi mi yaptı?
Bence açığa çıkarılması gereken bir soru bu.
Kıdemli hesap uzmanlarının hazırladığı gayriresmi özel raporun son cümlesi şöyle:
(*) RAPOR:
“Delil sağlamaktan çok zemin yaratıyor.”
(*) SORU YAPISI:
“Suç bulmaktan çok, ilişki haritası kurma amacı güdüyor.”
(*) GİZLİ TANIK BEYANLARI:
“Çok zayıf.“
(*) SONUÇ:
“İddiaların iddianameye dönüşmesi halinde ceza hukukunun yüksek standartları çerçevesinde zayıf bir dava yapısı olduğu söylenebilir.”
İmamoğlu işte böyle belgelerle gözaltına alınıp tutuklanınca, insanların ikna olmamasının nedeni daha da iyi anlaşılıyor.
Şahsi görüşüm şudur:
Bu dava hem Türkiye’nin hem AKP’nin itibarına tahminimizden büyük bir darbe vuruyor.
İmamoğlu ve arkadaşlarının bir an önce tahliye edilerek tutuksuz yargılanması sağlanmadıkça 18-19 Mart tarihi Türkiye’nin ve dünyanın kafasında bir “siyasi darbe” olarak her geçen gün biraz daha yerleşecektir.
Ama “Nasıl olsa dünya konjonktürü bizden yana, şu sıralar kimsenin hukukla, insan haklarıyla, demokrasiyle özgürlükle ilgileneceği yok” diye düşünüyorsanız…
Türk halkını çok küçümsüyorsunuz diyeceğim.
Bakın anketler şimdiden bunu söylemeye başladı.
Umarım Mahir Polat’tan sonra ikinci vicdani ve adil karar Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları için gelir.
Pek umudum yok ama yine de, hala vicdanı kalmış AKP’lilere söyleyeyim.
© Tüm hakları saklıdır.