08 Nisan 2025 07:00
Güncelleme: 08 Nisan 2025 06:21
Bugün size İstanbul’un seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasından beri belki de en ibret verici olayı yazacağım.
AKP’nin ve MHP’nin vicdan sahibi taraftarları.
Türkiye’nin vicdan sahibi hâkim ve savcıları…
Vicdan sahibi vatandaşlar lütfen dikkatle okuyun.
Silivri denilen ve adı şimdiden “dünya siyaset tarihine geçen” cezaevine 10 gün içinde bir ziyaretçi gidecek.
Orada İstabul’un seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı’nı ve onunla birlikte kalan öteki belediye mensuplarını ziyaret edecek.
Bu ziyaretçinin bence çok önemli bir sembolik özelliği var.
Çünkü kendisi İzmir’in eski seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu…
Lütfen o sese kulak verin.
O ziyareti sırasında Ekrem İmamoğlu’nu yargılayanlara da şu mesajı verecek:
“Benim hikâyemi okuyun. Dikkatle okuyun. Çünkü benim hikâyemden alınacak çok ders var. Lütfen iyi dinleyin. Ve, FETÖ’cü savcıların bile yapmadığını siz de yapmayın. Vakit varken Ekrem Başkanı ve arkadaşlarını tutuksuz yargılayın.”
Neydi, onun, çoğumuzun unuttuğumuz hazin hikâyesi…
İzmir’in 2009 ve 2014’te iki defa yüzde 50 düzeyinde oyla seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, bundan tam 13 yıl önce FETÖ’cü savcılar tarafından 397 yıl hapis istemi ile yargılanmıştı.
Şimdi daha dikkate okuyun.
Onun hakkında dava açan FETÖ’cü savcıların iddiaları şuydu:
(*) "İhaleye fesat karıştırma”
(*) “Suç örgütü yöneticisi olmak, suç örgütüne üye olmak”
(*) “Resmî belgede sahtecilik, suçu bildirmemek ve görevi kötüye kullanmak…"
Artık ezbere biliyorsunuz değil mi bunları…
2002 yılında İstanbul’un seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve 19 Mart 2025 sabahı İstanbul’un seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na” yöneltilen suçlamaların tıpa tıp aynısı.
Demek ki, son 23 yılda iki büyükşehrin seçilmiş 3 başkanına sanki aynı elden çıkmış tıpkı basım suçlamalarla dava açılmış.
(*) Birincisi 28 Şubat’ın gölgesinin hâlâ devam ettiği Ecevit-Bahçeli-Yılmaz koalisyonu döneminde…
(*) İkincisi Erdoğan’ın başbakan olduğu hükümetin henüz aralarının bozulmadığı FETÖ savcı ve hâkimleri döneminde…
(*) Şimdi üçüncüsü de Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olduğu, “Güçlendirilmiş Başkanlık Hükümeti” döneminde. Yani bugün.
Bunların ilk ikisinde büyükşehir belediye başkanları sabahın 6.00’sında evlerinden alınmadı.
Bir gün dahi gözaltında tutulmadı.
Bir gün dahi tutuklu kalmadı.
Tutuksuz yargılandı.
Ve beraat ettiler.
Bugün Adalet Bakanı ve iktidar sözcüleri İmamoğlu için açılan davanın siyasi değil, hukuki olduğunu iddia ediyorlar…
Öyleyse bize izah edin bu uygulamalar arasındaki farkı.
Dün İzmir’in eski seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nu aradım.
Şunları anlattı:
“O dönemde İzmir, muhalefetin elindeki, ekonomik olarak en güçlü ve volümlü büyükşehir belediyesiydi. O gün İzmir’di İzmir’e yaptılar. Bugün en büyük ekonomik güç İstanbul; İstanbul’a yapıyorlar…”
İzmir’de iki operasyon yapılmış.
Tesadüf mü bilinçli mi bilmiyorum.
Ekrem İmamoğlu’na operasyon, İstanbul’da yapılacak Avrupa Olimpiyatları’nın imza törenine gidişinden sonra yapıldı.
2012 yılında yapılan ikinci operasyon, Azizoğlu EXPO Fuarının İzmir’de düzenlenmesi için tanıtıma gittiği Paris’te bulunduğu sırada yapılmış.
O sabahı şöyle anlatıyor:
“Sabah saat 6.00’da telefon geldi. Operasyon başlamış. Hemen ilk uçakla İzmir’e döndük. Bana ve 127 arkadaşıma operasyon yapılıyordu.”
Tam o noktada en kritik soruyu sordum:
“Sizi havaalanında gözaltına aldılar mı?”
“Hayır almadılar. Hatta ifadeye bile 3 gün sonra davet ettiler.”
Kocaoğlu devam ediyor:
“Bazı çevreler tutuklanmam için savcıya baskı yapmış. Ama savcı, ‘Yahu adam operasyonu duyunca uçağa atlayıp geldi. Şimdi onu hangi gerekçeyle tutuklayacağım. Kaçma tehlikesi var mı diyeceğim. Adam kaçmamış, tam aksine gelmiş’ demiş.”
Bunları dinlerken içimden aynı tepki geldi.
Ekrem İmamoğlu gibi üçüncü defa seçilmiş bir insana ve arkadaşlarına bütün bu muamele neden yapılıyor? Hele hele Mahir Polat’ın hastalığı ortadayken, hayati tehlikesi varken bu eziyet nedir? Nedir bu öfkenin sebebi?
Madem siyasi değil, sadece hukuki neden Erdoğan ve Azizoğlu gibi davet edip ifadesini almıyor, tutuksuz yargılamıyorsunuz?
Cevap veren kimse yok.
Çünkü bu sorunun verilebilecek hukuki bir cevabı yok…
Aziz Kocaoğlu’nun hikâyesi bitmedi.
Asıl ibret dolu tarafı sonu…
Beş yıllık yargılamanın son celsesi…
Azioğlu ve 127 arkadaşı 5 yıl boyunca yargılandı.
Peki sonuç?
Sonucu size, bugün iktidar çizgisinde yayın yapan NTV’nin 27 Şubat 2017 tarihli yayınından aynen aktarıyorum:
“İzmir Büyükşehir Belediyesi'ndeki yolsuzluk iddialarına ilişkin 129 kişinin tutuksuz yargılandığı davada aralarında İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun da bulunduğu tüm sanıklar beraat etti.”
Yine aynı NTV’den beraat duruşmasının son sahnesini aktarıyorum:
“Mahkeme Başkanı Tamer Bulam, soruşturma ve kovuşturmanın genişletilmesi yönünde bir talebin olmaması üzerine mütalaa için duruşma savcısı Zafer Sercan Yetişer'e söz verdi. Savcı Yetişer, 29 sayfalık mütalaasında şunları söyledi:
(*) “Ortada bir örgüt ve hiyerarşik yapı yoktur.”
(*) “İhaleye fesat karıştırma suçu oluşmamıştır.”
(*) “Sunulan deliller hukuka aykırı toplanmıştır.”
(*) “Gizli tanık ile tanık ifadeleri hiçbir hukuki değer taşımamaktadır.”
(*) “Davada ‘zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir’ mantığından yola çıkılarak hazırlanan bilirkişi raporlarının geçersiz sayılmalıdır.”
Bu sunumdan sonra savcının son sözü şu oldu:
“Tüm sanıkların beraatını talep ediyorum…”
Araya 15 Temmuz girmiştir.
FETÖ’cü savcıların açtığı dava, o savcı ve hakimler gittikten sonra hukuki mecrasına oturmuş ve siyasetçiyi ve partisini yok etme kastıyla açılan dava, hukuki gerekçelerle sonuçlanmıştır.
Aziz Kocaoğlu o gün mahkemenin sonunda gazetecilere şunu söyleyecekti:
"Allah namuslu hiçbir insana böyle acı ve sıkıntı göstermesin…"
Ya ona bu sıkıntıyı gösterenler ne oldu? Yani FETÖ’cü savcılar?
(*) O, İddianameyi hazırlayan Savcı Birol Çengil, HSK tarafından meslekten ihraç edilerek, FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında tutuklanmıştı.
(*) Dönemin İzmir Başsavcı Vekili Durdu Kavak da FETÖ soruşturmasından tutukluydu.
Onun son duruşmada dinlenmesi için yapılan başvuruya ise hâkim şu cevabı vermişti:
“Yargılamaya hiçbir katkı sunmaz… Gereği yok…”
Allah’tan o savcılar ve hâkimlerin kurduğu zulüm düzeni 15 Temmuz gecesi halkın duvarlarına çarptı.
O zalim militan savcı ve hâkimler giderken geride Beşiktaş Adliyesi’nde, Silivri zindanında ibret dolu haksızlık hikâyeleri bıraktılar.
Bugün bunlardan hiç mi ders almayacağız?
Bence bu, hem hâkim ve savcıların hem siyasilerin ibretle okuması gereken bir son celsedir…
Ben de bu ibret dolu hikâyeleri okuyan bir vatandaş olarak, “İmamoğlu ve arkadaşlarının en azından tutuksuz yargılanmalarını talep ediyorum…”
Hayati tehlikesi olan Mahir Polat’ın hemen bugün tahliye edilmesi için yalvarıyorum.
Kim bilir, belki bu davanın savcı ve hakimleri de bu haksızlığı yaşamış Aziz Kocaoğlu’nun sesine kulak verir.
Ülkemiz bu gereksiz gerilimden kurtulur, adalet 5 yıl geçmeden yerini bulur.
© Tüm hakları saklıdır.