Yaşam

Ertuğrul Özkök: Yapay zekâ ile yapılmış şirin bir Deniz Gezmiş bize iyi gelebilir mi?

Deniz Gezmiş idama gideceği o günlerde yapay zekâya ne derdi?

29 Ocak 2025 07:00

Güncelleme: 29 Ocak 2025 06:12

Bugün, üç gazetecinin daha gözaltına alındığı haberi geldiğinde, ben Çin’den gelen çok önemli AI haberini okuyordum.

Evet bu haberler geldiğinde önümde Al, (yapay zekâ) ile yapılmış iki insan figürü duruyordu…

İkisi de bana ait….

Hayatımda yapay zeka ile yapılmış ilk avatarlarım bunlar.

Bu iki yapay zeka ürünü avatara benim gözümde asıl önemini veren çok önemli bir özelliği var.

İkisini de çık sevdiğim bir sanatçı yaptı.

Ve bu sanatçı daha önce Deniz Gezmiş’i çizerek, hayatını çizgi roman haline getiren Ali Cabbar’dı…

Birinde asık suratlı, nemrut bir ihtiyarım

Günlerdir bu iki yapay zekâ çizime bakıyorum.

Karşımda iki ayrı “ben” var…

Biri ciddi asık suratlı, yaşlı bir ben…

Öteki şirin, sempatik bir çocuk ben.

Baktıkça daha iyi anlıyorum.

Hepimiz için artık üç ben var.

Hangisi benim? Ayna ben mi, el alem ben mi, siber ben mi?

Biri, kendimizin, kendimizi nasıl gördüğünü anlatan “syna ben…”

İkincisi, başkalarının, el alemin, bizim hakkımızdaki intibalarını, önyargılarını, bakışlarını anlatan “öteki ben.”

Buna “el alem ben” de diyebilirsiniz.

Ve artık hayatımıza giren yapay zekânın yarattığı veya yaratacağı “siber ben…” Mürettep ben.

Yani “Gizli bir amaçla size ait bilgilerle sizden ve herkesten bağımsız düzenlenmiş, bir “ben…”

Ömer Koç koleksiyonuna girmiş bir sanatçı Ai ile çalışırsa

İşte karşımda Deniz Gezmiş’in fotoromanını yapmış, eserleri Ömer Koç koleksiyonlarına girmiş bir sanatçının “yapay zekâ” ile yaptığı iki ben duruyor.

İkisinin de bana ait “ayna ben”le ilgisi yok.

Kendimi her gün aynada görüyorum, ama karşımdakinin benimle ilgisi yok.

Yapay zekâ bana Ali Cabbar’ın verdiği fotoğraflarla bir “ben” yaratmış.

Demek ki yapay zekâ beni, benim kendimi gördüğüm gibi görmüyor.

Ben küçük ve şirin çocuk beni çok sevdim

Ben küçük ve şirin “ben”i sevdim.

Eşime ve kızıma da gösterdim.

Onlar da bunu sevdiler.

Hayatım boyunca aynaya baktığımda asla görmediğim bir ben var karşımda.

Muzip, küçük, meraklı, muzipliğini başkalarına kötü yapma noktasına çıkarmayacak bir karakter bu.

Büyümüş de küçülmüş…

Ama büyümenin ona yüklediği bütün kötülüklerden, adaletsizliklerden kurtulmanın verdiği hınzırlıkla ve rahatlıkla bakıyor.

Hergeleliğinden hiçbir şey kaybetmemiş.

Deniz Gezmiş idama gideceği o günlerde yapay zekâya ne derdi?

İşte tam ona bakarken, Ali Cabbar’ın çizgi romanına döndüm.

Önce kitabın adını hatırlarım.

“Aşk Olsun Çocuk”tu kitabın adı.

Çocuk vardı yani…

Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’la birlikte idam edilen Deniz Gezmiş’in hayatını ve mücadelesini anlatmakla kalmıyor, bir yandan da kendi hikâyesini yazıyordu.

O kitaptan aklımda kalan çok özel bir kare

O kitaptan bir kare aklımdan hiç çıkmadı.

Deniz Gezmiş, hapishane arkadaşı romancı Erdal Öz’e şöyle diyordu:


“Bizi sen yazacaksın Reis. Tek görgü tanığımızsın.”

Erdal Öz de “Seve seve yazarım” diyordu…

Düşündüm…

Herhalde sadece bir kişinin gözüyle yapılmış son Deniz Gezmiş çizgi romanıydı bu…

Yazarın ve çizerin onu yüceltmiş duyguları, karşımızdaki Deniz Gezmiş fotoğrafını da çiziyordu.

Kendi kendime sordum.

Acaba Ali Cabbar, Deniz Gezmiş’in yapay zekâ çizgi romanını yapar mı…

Cevabını bulmak için o kitabın yayınlandığı günlere döndüm.

Aslında Ali Cabbar o Deniz Gezmiş’i yapay zekâ yardımıyla çizmişti

Ali Cabbar kitabı hazırlamaya 2022’de, Denizlerin 50’nci ölüm yıldönümünde internet tefrikası olarak başladı.

Her hafta bir bölümünü web sitesine koydu.

Bunlar o dönemde WhatsApp gruplarında bol bol paylaşıldı.

Bir yıl sonra Boyut Yayınevi tarafından kitap olarak basıldı.

Kitabın gelişimini şöyle anlatıyor:

Üç aylık ek bir çalışmayla 1500’e yakın görseli AI foto programı marifetiyle yeniden editledim. Böylece ilk baskıda iki boyutlu soluk görünen görseller üçüncü boyuta kavuştu.

Kapak görseli değişti. İçime daha çok sinen bir iş ortaya çıktı.

Bazı düzeltmeler geldi, Deniz Gezmiş’i tanıyanlar kitaba katkıda bulunmak istedi, onları ekledim.

O yüzden bu baskı 16 sayfa daha uzun oldu.

Etkileşimle gelişen, organik büyüyen bir kitap diye tanımlamak mümkün.”

Ama dikkat, o fotoğrafları Ali Cabbar vermişti yapay zekâya

Yani, Deniz Gezmiş’le ilgili ilk yapay zekâ çizgi kitaptı o.

Ama dikkat.

Ali Cabbar’ın verdiği fotoğraflar ve bilgilerle yapılmıştı.

Yani o kitapta yapay zekâ Ali Cabbar’ın asistanıydı.

Kendi başına, bağımsız bir zekâ değildi.

İnsanın aklına şu soru geliyor: Bugün böyle bir kitabı sadece yapay zekâya emanet edebilir mi…

Yani serece Erdal Öz’ün hapishane arkadaşlığına ve Ali Cabbar’ın kafasındaki “yüceltilmiş” fotoğraflara dayanmayan, yapay zekânın, bu gökyüzünün altında Deniz Gezmiş’e ait söylenmiş bütün sözler, yazılmış bütün yazıları toplayarak ortaya çıkaracağı portre sizce şirin mi olurdu…

Yoksa asık suratlı, insana korku veren bir Deniz Gezmiş mi…

Konu Mahir Çayan olsa, “Kesin şirin bir portre çıkmazdı” diyebilirdim.

Önceki gün DeepSeek haberinden sonra çipler yepyeni bir yapay zekâ dönemi açıyor

Oysa önceki gün Çin’de DeepSeek şirketinin ilan ettiği yeni yazılım ve çipler, Aİ alanında yepyeni bir dönemi açıyor.

Çok daha ucuz, herkese açık, çok hızlı bir yapay zekâ dönemi olacak bu.

Yapay zekânın bizler hakkında bir kitap yazması, Pixel kanunları dışında yeni bir görme biçimi ve fotoğraf teknolojisi geliştirmesi, kendimize ait kendimizin bile hiç bilmediği, duymadığı, hissetmediği şeyleri bulup çıkarması….

Bütün bunlar sonunda artık hiçbirimiz, “eski biz” olamayacağız…

Hele hele yaptıkları zulümle, adaletsizlikle “yepyeni bir tarih” yazdıklarını, “tarihi değiştirdiklerini” zannedenler görecekler ki…

Dev aynasında gördükleri kendilerini yapay zekâya emanet ettiklerinde karşılarına cüce fotoğrafları çıkacak.

Bugünün muktedirlerine tavsiyem, siz de son şirin ve küçük Al avatarınızı yaptırın

İşte o yüzden Ali Cabbar’ın AI yardımıyla yaptığı bu küçük ve şirin adamı çok sevdim.

Çünkü bu belki de sevgili Ali’nin bana verdiği son hediye olacak…

DeepSeek ve onun gibilerinin bağımsız AI’ları hepimize kim ve ne olduğumuzu gösterecek bir dönemi açıyor.

O nedenle bugün dünyayı yönettiğini zanneden; Tanrı tarafından bu dünyaya nizam vermek için gönderildiklerine inanan Trump gibi kişilere, elindeki gücü sonsuza kadar sürecek zannedip adaletsizce kullananlara tavsiye ediyorum.

Dost bir çizer bulun…

Sizi küçük ve şirin adam olarak gösterecek son yapay zekâ avatarınızı yaptırın.

Çünkü yarın bağımsız AI’lar hepimizin öyle fotoğraflarını çekip bu dünyada teba zannettiğiniz insanlara gösterecekler ki,

Bir gün emrihak vaki olduğunda, hiçbirimiz günahlarımızı kendimizle birlikte mezarlara götüremeyeceğiz…

Bağımsız yapay zekâ kendi arayıp bulduğu bilgilerle günahkâr avatarları bütün milletin önüne koyacak.

O yüzden acele edin…

Vakit çok daralıyor…

Instagram’da yeni trend kedili köpekli “APT “salgını

Instagram’da üç haftadır bir salgın başladı.

Yapay zekâ ile yapılmış kedi ve köpeklere “APT” şarkısı söyletiyorlar.

AI ile yapılmış onlarca kedi ve köpek videosu var.

“APT” geçen yılın son iki ayından beri dünyanın bir çok streaming listesinde en üst sıralara yükselen bir şarkı...

Rose ve Bruno Mars birlikte söylüyor.

2024 tam bir Bruno Mars yılı oldu.

Önce Lady Gaga ile birlikte söylediği “Die With A Smile” patladı ve uzun süre 1 numarada kaldı…

Önümüzdeki hafta açıklanacak Grammy ödüllerinin en kuvvetli aday şarkısı.

Benim de adayım.

Bir Disney çizgi filmi gibi insanı gülümsetiyor

Sonra Rose ile birlikte söylediği APT geldi.

O da epey bir süredir partilerin top şarkısı…

İlk kim yaptıysa harika bulmuş.

Şarkının, çizgi film müziği haline getirilmiş versiyonu kedi ve köpek yavrularının ağzından daha da sempatik hale gelmiş.

Doyamıyorum seyretmeye ve dinlemeye.

Ülkenin en başarılı sanatçılarının keyfi gerekçelerle ifadeye çağrıldığı, tutuklandığı, bir korku ortamının oluşturulduğu şu günlerde, insanı iki dakika için de olsa gülümseten bu uygulamaları yapanlara helal olsun.

Bahar geliyor, yakında Elvira paylaşımları da başlayacak

Bahar da geliyor.

Yakında Elvira şarkısı eşliğinde harika Ege ve Akdeniz paylaşımları da başlayacak.

Yani her şeye rağmen hayata asılmaya, yaşamaya, inadına yaşamaya, hatta hayattan keyif almaya devam edeceğiz.

Meraklılarına duyururum.