Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, geçtiğimiz gün yaşamını yitiren Sözcü gazetesi yazarı Bekir Coşkun'un ardından kaleme aldığı yazıda, "Hoyratlığın meziyet, zorbalığın üslup, yazarlığın ise çetecilik haline geldiği bir âlemde onun dili hep bir zarafet vahası gibi kaldı..." düşüncesini dile getirdi.
Özkök, "Urfa’nın çocuğuydu...Hepimiz gibi sonradan Cumhuriyet’in başkentinin vatandaşı olmuştu... Çoğumuz gibi hiç de kolay olmamıştı hayatı... Ama Ankara ona, hayatını kazanmanın zorluklarını bile sanata çevirmeyi çok genç yaşta öğretmişti... Mesela keman çalmayı öğrenmişti. Barlarda keman çalmıştı yaşayabilmek için... İki-üç defa Zeki Müren’in sahnesinde çalmışlığı vardı. Aynı zamanda boş zamanlar marangozuydu... Yazarlığı, rende ile keman telleri, zanaatla sanat arasındaki o parantezin içinde çiçek açmıştı... Üslubundaki halkçılık ve zarafet o seranın fidesiydi..." ifadesini kullandı.
Özkök yazısında şunları kaydetti:
"Çok iyi biliyordu Cumhuriyet’in, köy çocuklarını, kasaba çocuklarını, kenar mahalle çocuklarını, yoksul çocukları elinden tutup da cumhurbaşkanlıklarına kadar getiren rejimin adı olduğunu... Kenar mahallelerden gelip de vefa duygusu taşıyan her Anadolu çocuğu gibi o da kendisini bu ülkenin en büyük yazarlarından biri haline getiren Cumhuriyet’e ve onun kurucularına karşı büyük bir minnet duygusu taşıyordu. Allah vergisi bir kabiliyet, ve yeteneğe yükselmenin bütün kapılarını ardına kadar açan âlicenap bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile bir araya gelince, işte bu ülkenin bir Bekir Coşkun’u olmuştu...
Hepimiz geliyoruz ve gidiyoruz... Diyeceksiniz, bir köşe yazarından geriye ne kalır ki... Kalırmış... Muazzam bir insan sevgisi: İnsana, tabiata, çevreye büyük bir saygı... Onlardan da büyük bir vatan ve Cumhuriyet sevdası...
Güle güle sevgili kardeşim... Ben sana hakkımı çoktan helal ettim... Umarım sen de bana etmişsindir..."
Yazının devamı için tıklayın
TIKLAYIN | ‘Bu yaz böyle geçti, gelecek yazı bilemem’ demişti, Bekir Coşkun hayatını kaybetti