Ertuğrul Özkök | Zamanın Ruhu
Milli ve yerli yılbaşı kutlama kuralları yeniden belirlendi…
Tombalada birinci çinko serbest,
İkinci çinko yasak…
Fırdöndüde “Birer koyunuz” yasak…
“Hepsini al” serbest…
Mısır patlatmak Amerikan sinema salonlarını hatırlattığı için yasak…
Kestane kızartmak serbest…
Bir ilkokulda yılbaşı süslemeleri (Arşiv)
Var mı daha başka “milli ve yerli” kutlama kuralınız…
Mesela mango yasak, armut serbest…
Ejder meyvesi aslında milli ve yerli değil ama Külliye kokteyl kontenjanından serbest…
Devam edebilirim istiyorsanız ama önce bu yeni milli ve yerli kurallarını belirleyen yerli ve milli kurumumuzu tanıtayım size…
Milli Eğitim Bakanlığı özel okullara bir yazı göndererek, “Yılbaşı kutlamalarının milli ve yerli örfümüze uygun olarak yapılmasını” emretmiş…
Aslında söylemek istedikleri çok açık…
“Çam ağacı süslemek yasak” demek istiyorlar ama bazıları çıkar “Hani hayat tarzımıza müdahale yoktu” der diye “yasak” kelimesini kullanmamak için belli ki etrafından dolaşıp, bula bula “milli”, “yerli” “örf” ve “adet” kelimelerini bulmuşlar.
***
Yahu, Sayın Bakanlık yetkilileri! Sizin işiniz gücünüz kalmadı mı…
Okullarda yılbaşı kutlaması diye bir ağaç süslenmesi bile bu kadar mı korkutuyor sizi…
Arkadaş! Müslüman Dubai Havalimanı’nda da Doha Havalimanı’nda da ağaç süsleniyor.
Haydi orası uzak, İstanbul Havalimanı da süslüyor ağaçlarını…
Bence “milli” Ulaştırma Bakanlığı hemen bu gece havalimanlarına da bir talimat gönderip, “Çam ağaçlarını indirin, yerine ahlat ağacı dikip, üzerine armutla süsleyin” demeli.
Ahlat ağacı
Ne yapıyor yılbaşı için insanlar okullarda Allah aşkına…
Hazreti İsa’nın doğumunu tasvir eden temsili kreşler mi kuruyorlar…
Meryem Ana heykeli mi dikiyorlar sınıflara…
“Hallelluya” diye şakılar mı söylüyorlar…
Nedir bu işgüzarlık, bu elini kolunu sınıfın yılbaşı keyfine kadar sokma merakı ve telaşı…
Ben 76 yaşımdayım, bu ülke bugüne kadar yılbaşı kutlaması ile ilgili böyle bir işgüzarlık yaşamadı.
***
Çok yazık…
Türkiye’de bir avuç fanatiğin başlattığı “Yılbaşı kutlamalarını engelleme ve yasaklama” zorbalığı, Milli Eğitim Bakanlığı’nın en tepesine kadar sirayet etmiş.
***
Arkadaş! Siz bununla uğraşacağınıza Türkiye’de eğitim neden böyle tepetaklak gidiyor…
Milli ve yerli müfredatınız neden her yıl biraz daha çuvallıyor…
Milli ve yerli matematik eğitiminiz neden yerlerde sürünüyor…
Okullarda uyuşturucu neden bu kadar hızla yayılıyor…
Öğretmen kalitemiz neden böyle serbest düşüşte…
Biraz bunlara kafa yorsanız…
Bu konularda da çam ağacı gardiyanlığı kadar hevesli olsanız…
|
***
Belli ki sizin bu konuları düşünmeye hiç niyetiniz yok, nedenini ben söyleyeyim.
Çünkü “milli ve yerli” kelimesini, “örf “ ve “adet” kavramlarını öylesine ayağa düşürdünüz ki…
Başına bu kelimeleri eklediğiniz her şey lime lime dökülmeyle başladı…
O kelimeleri bu ülkede “vasatlığın” eş anlamlısı haline getirdiniz.
Bakanlığın adının başında “milli” vardı, onun yanına bir de “yerli” kelimesini eklediniz;
Evrensel olan her şeyi müfredatınızdan söküp atmaya teşebbüs ettiniz…
Sonunda geldiğimiz nokta işte bu…
Ankaragücü Kulüp Başkanı Faruk Koca'nın, hakem Halil Umut Meler'i yumrukladığı anlar
Hakemleri yumruklayan “milli ve yerli” kulüp başkanları…
Ondan da milli ve yerli uçan tekmeci korumalar…
Tribünlerde, “Eline, yumruğuna, tekmene sağlık” diye bağıran en milliyetçi ve yerlici holigan taraftar…
Her gün biraz daha çöken milli ve yerli bir ahlâk sistemi…
Fenomenleşen bir kültür…
***
Hülasa… Arkadaş…
Her şeyimiz, her yanımız, her santimetrekaremiz artık milli ve yerli…
Eh, Türkiye Yüzyılı’na hayırlı olsun…
Bu yılbaşını da okullara tek çam ağacı diktirmeden atlatabilirseniz eğer…
Türkiye’deki bir avuç İslamcı fanatiğin gözüne öyle bir gireceksiniz ki…
Daha yılbaşı gelmeden şimdiden “Tombalaaa” diye sevinç çığlığı atabilirsiniz…
Büyük ikramiye sizin…
Mutlu ol Türkiye’m…
Ahlat ağacının altında, çam ağaçsız bir yılbaşını daha atlatıyoruz inşallah…
Ne mutlu “Milli ve yerliyim” diyene…
İkinci yazı: Fenerbahçe’nin ayrılan koçu; “İki sezonluk biletim var, takımı desteklemeye geleceğim”
Dimitris Itouidis
Fenerbahçe Couche’u Dimitris Itouidis ile dost olmuştuk.
Her maçtan sonra mesajlaşıyorduk.
Dün Fenerbahçenin Couche’u ile yollarını ayırması benim için sürpriz oldu.
Fenerbahçeli olarak üzüldüm.
Takım Real Madrid maçını kazandıktan sonra umutlarım artmıştı.
Sakat oyuncular iyileşip takıma katılmaya başlamıştı.
Önümüzde nispeten daha şanslı olabileceğimiz maçlar vardı.
Dün akşam yine mesajlaştık.
Şikâyette bulunmadı ama onun için de sürpriz olduğunu hissettim.
Ama üzüntümü biraz azaltan onun söylediği şu sözler oldu:
“Sevgili dostum şunu biliyorsun. Sahada iki sezonluk biletim var. Maçlara geleceğim ve Fenerbahçe’yi desteklemeye devam edeceğim. Fenerbahçe benim ‘Ailem’ sayılır.”
(Ailem kelimesini Türkçe yazmış)