Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, köşe komşusu Ahmet Hakan'ın eski Taraf gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan'aa yönelik "Evet yargılanacaksın. Er ya da geç. Bu dünyada ya da öbür dünyada" sözlerini eleştirdi. "Hakan'ın 'Yargılanacaksın' ifadesini okuduğumda bana da iyi geldi ama sonra düşündüm; siz bir gazeteci için 'Yargılanacaksın' dediğiniz zaman bir başka yerde bir başka parmak da sizi işaret ediyordur mutlaka" diyen Özkök, "Bu ülkenin gazetecileri bugüne kadar yeterince ihbar edildi, yeterince cezalandırıldı, yeterince susturuldu. Silivri zindanlarında, kanlarına DDT zehirleri geçinceye kadar cezalandırıldılar. Artık, intikam adaletine, kan davası hukukuna, söven dil kesilir mecellesine değil, özgürlüğe ihtiyacımız var" ifadesini kullandı.
Ahmet Altan, Taraf gazetesinin Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın Oda TV soruşturması kapsamında 2011'de tutuklanmasının ardından attığı "Gazetecilikten tutuklanmadılar" başlığı nedeniyle kendisini eleştiren Ahmet Hakan'ın “yargılanacaksın” ifadelerine dair şu cevabı verdi:
“Aydın Doğan’ın Hürriyet’inde öyle kocaman puntolarla 'Yargılanacaksın Ahmet Altan' başlığı ilgi çekiyor haliyle… Herhalde aynı başlığı Erdoğan için de atacak yüreklilikte, cesur ve özgür bir delikanlısındır… CNN’de senin bir programın var… Orada canlı yayına ikimiz çıkalım. Ergenekon’u, Ergenekoncuların ilişkilerini, Balyoz’u, darbe girişimlerini, 17-25 Aralık’taki hırsızlıkları, ‘bağımsız’ yargıyı, yeni ittifakları, senin desteklediğin Erdoğan’ın ‘başkanlığını’, medyayı konuşalım… İstediğin soruyu sor… İstediğin gibi sor… İstersen PKK konusundaki ilginç sorularını da sorabilirsin.”
Özkök'ün Hürriyet'te "Hareketsiz dudaklar botokslanmış mimikler" başlığıyla yayımlanan (4 Mayıs 2016) yazısından bazı bölümler şöyle:
"Biri 'Yargılanacaksın Ahmet Altan'
dediği zaman başka biri ne der"
Dün Ahmet Hakan’ın köşesinde, “Ahmet Altan yargılanacaksın” ifadesini okuduğumda bana da iyi geldi...
Genel yayın yönetmenliği yaptığı gazetenin, beni ve Enis Berberoğlu’nu “Ergenekon çetesinin medya örgütlenmesi” olarak gösteren manşeti geldi gözümün önüne...
Nehrin kenarında oturduğum günler geldi aklıma...
“İşte birinin bedeni daha geçiyor önümden” diye düşündüm.
Sonra içimdeki volkan söndü...
Nehrin kenarından, sönmüş volkanın kraterine geçince duygularım da farklılaştı.
Düşündüm...
Siz bir gazeteci için “Yargılanacaksın” dediğiniz zaman...
Bir başka yerde bir başka parmak da sizi işaret ediyordur mutlaka.
Siz burada intikam ateşiyle yanan gözlerinizi bir gazeteciye çevirip bunları haykırıyorsanız eğer...
Bir başka çift göz de size çevrilmiş, bir başka hançere de size bağırıyor demektir:
“Yargılanacaksın... İçeri atılacaksın... Zindanda sürüneceksin...”
Oysa... “Masum değiliz hiçbirimiz...”
Her birimiz, boynumuzda günah ilmekleri, sırtımızda utanç yükleri ile yaşayıp gidiyoruz.
Utanç hamallarıyız biraz...
Üstelik istiap haddini de aşmış vaziyetteyiz.
Bu ülkenin gazetecileri bugüne kadar yeterince ihbar edildi, yeterince cezalandırıldı, yeterince susturuldu...
Silivri zindanlarında, kanlarına DDT zehirleri geçinceye kadar cezalandırıldılar.
Artık, intikam adaletine, kan davası hukukuna, söven dil kesilir mecellesine değil, özgürlüğe ihtiyacımız var...
Yazının tamamı için tıklayın