Kolombiya'da uyuşturucu baronu Pablo Escobar'ın eski çiftliğindeki hipopotam sürüsü bölgedeki doğal yaşamı tehdit ediyor. Kısırlaştırma ve taşıma gibi çözümlerse uygulanabilirlik taşımıyor.
BBC Türkçe’de yer alan haber şöyle: Başkent Bogota'nın yaklaşık 400 kilometre kuzeybatısındaki kırsal Antioquia bölgesindeki halk Escobar'ın ölümünden 12 yıl sonra 2005'te Çevre Bakanlığı'na hipopotam gördüklerine dair şikâyet telefonları açmaya başladı.
Yardım kuruluşu Webconserva'dan Carlos Alderrama "Nehirde daha önce hiç görmedikleri küçük kulaklı ve koca ağızlı bir yaratık buldular" diye anlatıyor. Valderrama bölge halkına bu hayvanın Afrika'dan gelen hipopotam olduğunu açıklamış.
"Balıkçıların hepsi 'Hipopotam buraya nasıl geldi' diye soruyordu. Araştırdık ve Escobar'ın çiftliğinden geldiğini öğrendik" diyor Valderrama.
Escobar'ın mirası
Pablo Escobar Hacienda Napoles adlı büyük çiftliğini 1980'li yılların başında kurdu. Kolombiya'yı neredeyse yerle bir edecek bombalama ve suikastlarını gerçekleştirirken kendisine özel bir hayvanat bahçesi de oluşturdu.
Kaçak yollardan filler, zürafalar ve başka egzotik hayvanlar da getirdi. Bunlar arasında üçü dişi, biri erkek dört hipopotam da vardı. Escobar ABD'ye kokain kaçırma operasyonunu idare ederken, bölge halkı bu garip hayvanları görmek için çiftliğe gidiyordu.
1990'lı yılların başında Hacienda Napoles'e el konulunca çiftlikteki hayvanlar çeşitli hayvanat bahçelerine dağıtıldı. Ancak hipopotamlar kaldı. 20 yıl boyunca çiftlik yavaş yavaş bir viraneye dönerken hipopotamlar çoğaldı. Şu andaki sayıları 50 ya da 60 civarında.
Büyük kısmı hala çiftlikteki gölde yaşıyor. Ancak 12 kadarının çiftliğin çitlerini aşıp yakındaki Magdalena Nehri'ne gittiği sanılıyor.
Buradaki koşullar tam hipopotamlara göre. Nehir yavaş akıyor ve birçok sığ noktası var. Üstelik Afrika'da hipopotam nüfusunu kontrol altında tutan kuraklık hiç yaşanmıyor.
Hipopotamlar çevredeki çiftliklere girip ürünleri yiyor ve bazen inekleri bile öldürebiliyorlar. Şu ana dek insan öldürdüklerine dair bir kayıt yok. Ancak yine de hipopotamların etrafında yaşamak insanlar için tehlikeli.
İdeal çözümün hipopotamları başka yerlere göndermek olduğu söyleniyor.
Ancak gereken deneyimli ekipler, helikopterler ve kamyonlar bulunsa bile hayvanları götürecek bir yer yok. Hastalık taşıma ihtimalleri nedeniyle Afrika'ya götürülemiyorlar.
Kısırlaştırma da çözüm değil çünkü bu hem veterinerler, hem de hipopotamlar için tehlikeli bir yöntem. Hipopotamlar çok büyük hayvanlar olsa da uyuşturucuya çok duyarlılar ve kolayca ölebiliyorlar.
'Kızartıp yemek lazım'
Bir olası çözüm de çevreye hipopotamların aşamayacağı çitler inşa etmek. Bunun maliyeti de yaklaşık 500 bin dolar.
Biyolog Patricio von Hildebrand daha radikal bir çözüm öneriyor ve "Bence hepsini kızartıp, yemeliler" diyor. Şaka yapmıyor.
Elektrikli çitlerle yapılan bir deney sırasında bir hipopotam fazla verilen akıma kapılıp ölmüş. Bölge halkı da hayvanı parçalayıp yemiş. Hipopotam etinin tadının domuz etine benzediği söyleniyor.
Ancak Valderrama hastalık taşıyabileceği için etin yenmesini tavsiye etmiyor. Ancak hipopotamları ne yapacakları konusunda çok fazla fikirleri de yok.