15 Haziran'da eşi Sevtap Şahin'i (40) öldüren Özcan Şahin hakkında 60 yakın şikâyette bulunulduğu ortaya çıktı. Aile, olay günü görevli polislerin de “görevlerini ihmal” ettiklerini ileri sürerek suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor. Anne Sevil Gözüyaşlı (62), “Kızım ihmalden öldü. Bu sistemde kadınlar korunmuyor. Kadınlar niye öldürülüyor diye merak ediyordum. İşte bundan öldürüyorlarmış” dedi.
Cumhuriyet'ten Mehmet Kızmaz'ın haberine göre Özcan Şahin’le 22 Ağustos 2019’da evlenen Sevtap Şahin (40), gördüğü şiddetten kaçıp 6 Ekim’de annesinin evine sığındı. 60’a yakın şikâyette bulunulan Şahin hakkında uzaklaştırma kararı alınırken Sevtap Şahin için ise koruma kararı verildi. Korkudan 9 ay boyunca annesinin Ankara’daki evinden çıkmayan Sevtap Şahin, 15 Haziran’da eşi tarafından boğularak komaya sokulduktan 3 gün sonra yaşamını yitirdi.
Evde sadece kızıyla kaldıkları için, Özcan Şahin’in kendilerini “sahipsiz” bularak rahat bırakmadığını belirten anne Gözüyaşlı, “Kızıma koruma kararı verildi ama herhangi bir koruma alınmadı. Sözde korundu. Katile de uzaklaştırma kararı verilmişti ama her gün evimizin etrafına gelirdi. Evin önüne sandalye getirip oturuyordu. Kapımızı dinlerdi. Evi taşlıyordu. Bir keresinde kapıya anahtar uydurup kızıma saldırdı. Polisler o anahtarı ona tekrar iade etmiş. Çok defa şikâyette bulunduk. Hiçbir şey yapılmadı. Karakolda 2 saat boyunca onu da bizi de tutuyorlardı. Biz çıktıktan 2 dakika sonra onu da bırakıyorlardı. Peşimizden geliyordu” diye konuştu.
“Oğlum gelinimi öldürmeye gidiyor”
Anne Gözüyaşlı, olay günü sabah saatlerinde katilin annesinin polise, “Oğlum gelinimi öldürmeye gidiyor” diye ihbarda bulunduğunu belirterek şunları anlattı: “Saat 07.30’da eve gelen polis, ‘Baktık. Buralarda yok, tutanak tuttuk’ diyerek gittiler. Oysa katil apartmanın yangın merdiveninde saklanmış. Ne kızımı alıp güvenli bir yere götürdüler ne de kapıda birini görevlendirdiler. Saat 09.00 gibi işe gitmek için kapıyı açtığımda katil kafama bir yumruk atarak içeri girdi. Kızımın boğazına sarıldı. Bağırdım, komşular geldi. Komşularla beni dışarıda bırakarak daire kapısını kilitledi. O anda polisi 3 defa aradım ama polis 20 dakika sonra geldi. Oysa karakol evin bir alt sokağında, 2 dakika yürüme mesafesinde. Kızım canıyla boğuşurken polisler, kapıyı kırma izni bekledi.
"'Karı-koca içeride. Özel mülk, girilmez' dediler"
‘Kırın, girin, ev benim, kızımı öldürdü’ dediğimde ise “Karı-koca içeride. Özel mülk, girilmez” dediler. Savcıdan izin aldılar bu sefer de kapıyı kıramadılar. Kızım ölümle cebelleşiyorken polisler kapının önünde, “Ne yapıyorsun, nasılsın” diyerek hal hatır soruyordu. Katil, yaklaşık 45 dakika içeride kaldıktan sonra elinde sigarayla kapıyı açtı. Kızım komadayken polisler, “Yapabileceğimiz bir şey var mı” diye sorduklarında, “Görevinizi yapmanız gereken zamanda yapmadınız” dedim.”
"Ölüm bağıra bağıra geldi"
Abla Seval Doğru da (43) yapılan şikâyetlere değinerek şu açıklamada bulundu: “Hem, bir ay birlikte oturdukları evin oradaki Demirlibahçe ile Etimesgut karakolunda hem ilçe emniyet müdürlüğünde hem de savcılıkta 60’a yakın şikâyetimiz var. Ama hiçbir şey yapılmadı. Annem o günden beri eve giremiyor, çok kötü durumda. ‘Çocuğumu koruyamadım’ diyor başka bir şey demiyor. Bize ölüm sinsice gelmedi, bağıra bağıra geldi. Ama hiçkimse sesimiz duymadı. Polis sanki kardeşime zarar verilsin de ‘Öyle müdahale edelim’ diyerek beklemiş. Kardeşimi mezara koydular. Devlet kardeşimi de koruyamadı. O saate orada görev yapan tüm polisler ve itfaiye ekibi hakkında dava açacağım. Darp ve tehditle ilgili kardeşimin davası vardı. Bir tanesinin mahkeme kağıdı kardeşim öldükten sonra geldi. Yani hukuk süreci kardeşimden sonra başladı. Buradaki sorun tedbirsizlik, hukuksuzluk. Katilin, hiçbir şekilde indirim almadan ömrünün sonuna kadar içerde çıkmamasını istiyorum. Sonuna kadar kardeşimin hakkını savunacağım.”