Oysa İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyükşehirlerde ‘hayır’ çıkması göz ardı edilebilecek bir durum değildi. Nitekim 31 Mart seçimleri çok net bir şekilde ortaya koydu ki, referandum sonuçlarının verdiği mesaj analiz edilmeye muhtaç bir durummuş.
Şimdi 31 Mart’ın sonuçları ortada, iktidar bloğu başta Ankara olmak üzere İstanbul, İzmir, Adana, Mersin ve Antalya’yı kaybetti, bazı büyükşehirleri ise kıl payı kazandı. Mesaj son dere açık ve net; iktidar bloğu büyükşehirlerde kan kaybediyor.
Hepimizin bildiği klasik tarife göre siyasi partiler kendi politikaları ve hedefleri istikametinde topluma projelerini anlatırlar, nasıl bir ülke hayali kurduklarını en net haliyle ortaya koyarlar. Bunu yaparken de toplumun taleplerini, beklentilerini öncelikle dikkate almak durumundadırlar.
Bu temel hedefler her parti için olmazsa olmaz bir nitelik taşımaktadır ama, esas önemli olan toplumsal değişim dinamiklerini doğru okumaktır. Her ne kadar Türkiye yönetim anlamında dünyadaki değişimi okuyup, ekonomik ve demokratik kalitesini arttırmada hatırı sayılır bir mesafe kaydedememiş olsa da, toplumun dinamik kesimleri küresel değişimi daha dikkatle izliyor ve siyasal davranışlarını ona göre belirliyor. Dolayısıyla bu dinamik kesimlerin hedefleri, beklentileri siyasetin önündedir ve analiz edilmeye muhtaçtır.
31 Mart’ta sandıktan çıkan mesajı okumaya çalıştığımızda görürüz ki büyükşehirlerdeki okuyan, toplumda katma değer üreten, Türkiye’nin ve dünyanın nereye gittiğini biraz olsun görmeye çalışan, olup bitenleri sorgulayan insanlar giderek AK Parti’den uzaklaşmakta ve en önemlisi de sandıkta genç kuşakların birinci tercihi artık AK Parti değildir, buna bizzat muhafazakar ailelerin okuyan çocukları da dahil...
Çünkü 2011’e kadar toplum nezdinde kendisini cazibe merkezi haline getiren AK Parti özgürlükler, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi değerleri eskisi kadar önemsemiyor. Parti yeniden demokratik değerleri önemseyen bir yapılanmayı kendi içinde gerçekleştirmeden toplum nezdinde bir cazibe merkezi haline gelmesi de pek mümkün gözükmüyor.
Eğer AK Parti toplumdaki yeni değişimleri ve sandığa yansıyan mesajı değerlendirme ihtiyacı hissederse, (ki değerlendirmek zorundadır) işte o zaman büyükşehirlerdeki dinamik kesimlerin neden giderek kendisinden uzaklaştığını ve yeni arayışlar içinde olduğunu öncelikle sorgulamalıdır. Bu iç muhasebeyi yapmadan uçağın burnunu havaya kaldırmanın ne yazık ki imkan ve ihtimali yoktur.
Şu ana kadar gerçek anlamda muhasebe yapma yönünde bir işaret henüz ortaya çıkmış değil. Partinin bütün mekanizmaları, hala İstanbul seçimini nasıl iptal ettirebiliriz noktasına odaklanmış bulunuyorlar.
Oysa İstanbul seçiminin yenilenmesi hem bu muhasebeyi geciktirecek, hem de bu yeniden seçimin doğuracağı travmanın sonuçlarını telafi etmek çok daha zor olacaktır.
Keşke parti içinde, eğer hala kalmışsa iradi bir akıl, bu gidişatı rasyonel siyasetle izah etmenin mümkün olmadığını görse ve AK Parti’nin temelini oluşturan reformist kimliğine dönüşü başlatabilse...