Gündem

Eski Erbil Başkonsolosu Aydın Selcen: Sevgili Selahattin, bakarsın seni beklerken dışarıda, ben senin yanına gelmişim içeri

Selcen gündemdeki gelişmeleri mektup formatıyla yazdı

11 Ekim 2020 13:26

Eski Erbil Başkonsolosu Aydın Selcen , Duvar'daki köşesinde "Sevgili Selahattin" başlıklı yazısında son haftadaki gazeteci yargılamalarını, Halk TV'ye verilen RTÜK cezasını, helikopterden atıldığı açıklanan vatandaşın ölümünü, gazeteci Can Dündar'ın mal varlığına el konulmasını, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki seçimlerde Ankara'nın gölgesini ve CHP'nin savaş tezkerelerine 'evet' demesini yazdı. 

Edirne Cezaevi'nde 4 Kasım 2016'dan bu yana tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'a mektup formatında yazılan yazıda Selcen "Senin derdin sana yeter, onu da biliyorum ama yazacaklarımı seninle bir hasbıhale dökmek geldi içimden. Özlemişim demek ki" dedi.

Aydın Selcen yazısını "Ne zaman yüz yüze görüşürüz bilemiyorum. Çıkınca ünlü olacaksın ya tanımazsın artık belki bizleri. Hem bakarsın, seni beklerken dışarıda, ben senin yanına gelmişim içeri. Olmaz olmaz deme, yazdım döktüm işte bak aşağı yukarı son bir haftalık ceraim raporunu" sözleriyle bitirdi. 

Selcen'in yazısından bazı bölümler şöyle: 

"... Ayşegül Doğan’a 15 yıl hapis cezası istendi. Köprü vazifesi gören Hrant Dink’in, Tahir Elçi’nin hedef alınıp, yok edilmesi gibi, IMC TV de kurum olarak imha edilmişti. İşte Ayşegül Doğan beni programına düzenli konuk yapmıştı bu işlere ayağımı alıştıran o günlerde.

Bir başka gazeteci, Evrensel’den Ender İmrek “Emine Erdoğan'a 'güzel vasıf' atfetmeyerek hakaret" iddiasıyla yargılanıyor. Bu defa savcı gerekçe göstermeye tenezzül etmemiş, “anlayan anlar” demeye getirmiş. Sen hukukçusun anlamışsındır. Ben anlamadım. Yahut başka şey anladım.

O arada Halk TV’de arkadaşım Levent Gültekin de “Azerbaycan’ı övmemek” kabahatinden toplumsal lince uğradı. Sonra RTÜK, Halk TV’ye aynı bahaneyle yine bilmem kaç gün kepenk indirme cezası verdi.

Osman Kavala’ya üç kere ağırlaştırmış müebbet istedi savcı. İdam cezası olsa idam edecekler demek bu. “Acı acı” gülümsemişsindir okuyorsan bu noktada. “Bak bak, bana mesleğimi öğretiyor köftehor” demişsindir içinden. Daha önce beraat ettiği Gezi davasından bu istenilen cezalar. Onu da hadi sen izah et, madem insan hakları avukatı olan sensin aramızda. 

Van’da altmış yaşını geçkin iki yurttaşımız askeri helikopterden atıldı. Yurttaş dediğime bakma sen, bildiğin Kürt bunlar. Senin için de “Kürt” diyorum ya bazen, sosyal medyada “Zaza” diye düzeltiyorlar beni hemen. Affedersin Ermeni gibi bir şey galiba. Diyeceğim, bu olayı hemen takibe aldı devlet. Hemen derken işte tıbbi raporlar filan çıktı, on gün kadar süre geçti öyle. Ve işlem tesis etti, biz öyle deriz devlette. Olayı yazan dört gazeteci arkadaş gözaltına alındı. Ya ne olacaktı?      

Gazeteci Can Dündar’ın mal varlığına el konuldu. Hani geçenlerde CHP bir uyanır gibi olduydu da Sayın Selin Sayek Böke, bu kamu özel işbirliği yöntemiyle yapılan köprü, otoyol vb. projeler için “oraya ‘kamunundur’ yazıp devam edeceğiz” dediydi. TÜSİAD da üzerine alındı, “mala-mülke çökmek hoş olmaz” yollu bir diş gösterdi. 

Baksana “Kobane Olayları” diye diye İçişleri Bakanı işi “Kerbela’yı nasıl unutmuyorsak” demeye kadar vardırdı ya, dün ülkenin başkenti Ankara’nın göbeğinde 103 kişinin öldürüldüğü Gar Katliamı’nın beşinci yıldönümüydü. Olayın aydınlatılmasını geçtim, yas tutmaya, anmaya dahi izin verilmedi. Hayatını kaybedenlerin yakınları dahil çok sayıda insan gözaltına alındı. Halimiz bu, muhalefetin durumu bu. “Fazla şey etmemek lazım”, “her şey güzel olacak”, “gidiyorlar” filan diyorlar ben böyle hayıflanınca.    

"KKTC’de hükümet devrildi. Cumhurbaşkanı Akıncı çıktı, “tehdit ediliyorum, çekilmeye zorlanıyorum” dedi. Ama bir Gül değil tevekkeli bu Akıncı. Güneyde doğmuş, Rumca da biliyor, sola da çekiyor, pek makbul adam değil yani, seneler oldu görüşmüyor yüz yüze Erdoğan onunla. KKTC’yi tanıyan tek ülke var. O ülkenin cumhurbaşkanı belki görüşüyordur bilemiyorum. 

Yine bu hafta tezkere mevsimiydi. Yıl dolunca usulen TBMM’ye getirilip bir yıl daha uzatılıyor ya savaş tezkereleri. Bu defa öyle olmamış. CHP oraya “kamunundur” yazıp, geçmiş. Yok yok şaka, çok yaman eleştirmiş kürsüden CHP sözcüleri Beştepe’nin dış politikasını, sonra dönüp “gün muhalefet değil milli birlik, beraberlik günüdür” diyerek basmışlar 'evet’i. ubalileştim. 

Sağlığına dikkat et. Ne zaman yüz yüze görüşürüz bilemiyorum. Çıkınca ünlü olacaksın ya tanımazsın artık belki bizleri. Hem bakarsın, seni beklerken dışarıda, ben senin yanına gelmişim içeri. Olmaz olmaz deme, yazdım döktüm işte bak aşağı yukarı son bir haftalık ceraim raporunu..."