Eski HDP Hakkâri Milletvekili Adil Zozani, anti demokratik konuşmalara ve baskılara rağmen 24 Haziran seçimlerinde, HDP'nin yüzde 10 barajını aşmasının bir başarı olduğunu söyledi.
Cumhur ittifakı ile Millet ittifakı bloğu nedeniyle HDP'nin en az 13 milletvekilinin başka partilere gittiğini savunan Zozani, "Örneğin AK Parti, CHP tek başına seçime girmiş olsalardı o milletvekilleri HDP de olacakken, MHP’nin oyu AKP’ye sayıldığı için milletvekilliği AK Parti’ye geçti ya da İyi Parti'nin oyu CHP’ye sayıldığı için milletvekilliği CHP’ye geçti. İttifak olmanın HDP’ye karşı avantajını yaşadılar” değerlendirmesinde bulundu.
Seçim sonuçlarına bakıldığında, muhalefetin liderlik ile kolektif kadro sorununun olduğu ortaya çıktığını ifade eden Zozani, “Türkiye’de sol, sosyal demokrat muhalefet, İnce’nin aldığı yüzde 30.6 ile HDP’nin aldığı yüzde 11.7 oy dilimi bize Türkiye’de sol, sosyal demokrat yüzde 41 ve 42’yi aşan muhalefet, güçlü sol muhalefetin yoğun olduğunu gösteriyor. Bu bir umuttur bu umudu buradan büyütmek mümkündür. Sayın İnce’nin aldığı oy ile HDP’nin aldığı oyu toplayarak Türkiye’de gelecek iktidarının nerede inşa edileceğine dair bir çıkarsama yapmak mümkündür” açıklamasını yaptı.
Eski HDP Milletvekili Adil Zozani’nin dışarıdan bir gözle, seçim sonuçlarına ilişkin T24'e yaptığı değerlendirmeleri şöyle:
“Seçimden çıkan sonucu gayr-i meşru ilan edemeyiz”
"24 Haziran seçim sonuçları bize bu seçimin kazanının olmadığın gösteriyor. Esasında herkes bir nebze kaybetti ama stabil bir tablo oluştu. Türkiye toplumunun genel talebi olan değişimin önümüzdeki süreçte ivme kazanmasını gösterdi bu talep biraz daha fazla kendini hissettirecek ve dayatacak. Çok uzun süreden beri bütün siyasal partiler sağ ve sol yelpazede seçim beyannamelerini oluştururken toplumun bu değişim talebini okuyarak yeni bir anayasa vaadi ile ortaya çıktı.
Anayasalar günübirlik değişen metinler değildir ve toplumsal sözleşmelerdir ve toplumsal sözleşmeler olgunlaştıkça değişim gerçekleşir. Türkiye toplumu uzun bir süredir toplumsal sözleşmesini güncellenmesinin gerektiğine dair bir zorunluluk vardır. Muhalefet mevcut durumda toplumun bu değişim talebini cevap oluşturabildi mi bence oluşturamadı. Cevap oluşturamadığı için de iktidar yelpazesinden gelen ve esasında akli selim hiçbir insanın bizim toplumsal ihtiyaçlarımıza evet cevaz veren değişim budur diyemeyeceği bir tablo ortayla çıktı ve alternatif olmadığı için toplumun salt çoğunluğu tarafından kabul gördü. Böyle bir sonucu gayri meşru ilan etme şansını sahip değiliz.
“Bu kesinlikle AK Parti'nin seçim başarısı değildir, ama muhalefetin seçim yenilgisi”
Eğer bu dönemde AK Parti yine iktidarda kalabilmişse bu kesinlikle AK Parti'nin seçim başarısı değildir. Ama muhalefetin seçim yenilgisi olarak tanımlanabilir. Nasıl bu kadar yıpranmış bir iktidar böylesine bir dönemde uluslararası koşullar iç dinamikler aleyhindeyken nasıl oldu iktidarda kalabildi. Bunun bir tek sebebi var, muhalefetin toplumun önüne bir siyasi strateji ile çıkamamış olmasıdır. Toplumun önüne ikna edici bir programla çıkmış olsalardı tablo böyle çıkmazdı.
“Ciddi ekonomik kırılganlık varken toplumun karşısına iki yıllık kaos programı ile çıktı”
Cumhurbaşkanı seçim sonuçları muhalefetin geniş bir yelpazesi açısından sürpriz gibi görülebilir, hayal kırıklığına sebebiyet vermiş olabilir böyle olması da doğaldır. Ancak, kişi olarak bana sürpriz olmadı. Çünkü muhalefet bu kadar ciddi ekonomik kırılganlık varken toplumun karşısına iki yıllık kaos programı ile çıktı. Büyük şehirlerde AK Parti’nin adayı Erdoğan’ın muhalefetten daha fazla oy almasının sebebi kitlelerin bu kaos söyleminden duyduğu çekingenliktir. Hiç kimse özellikle ekonomik anlamda bir kaosu kaldırabilecek bir durumda değildi. İki yıllık kaos söylemi bunun toplumda iktidarın işene yaradı, onlar da bunun üzerine politika inşa etti.
“Muhalefetin bir liderlik sorunu olduğu, kolektif kadro sorunu ortaya çıktı”
Geneli itibarıyla sonuçlara baktığınız zaman ismen tariflemesek bile muhalefetin bir liderlik sorunu olduğu, kolektif kadro olduğu sorunu ortaya çıktı. Muhalefet adına daha çok alanlarda görünen Sayın Muharrem İnce’ydi. Türkiye’yi yönetecek kadrosu arkasında görülmedi. Tek başına hareket etti, belki de hareket etmek durumunda kaldı. Durum böyle olunca da kitlelerin Muharrem şahsında alanlarda biriken kitle esasında bayrak mitinglerinden biriken kitle gibi kamuoyuna yansıdı. 2004 yılındaki Cumhuriyet mitingleri gibi yansıdı. Şahsa dönük, şahıs karşıtlığı politika, Türkiye de tutmuyor.
“İnce’nin aldığı oyları küçümsemek mümkün değil; bu muhalefette değişime dönük iktidar alternatifi olduğunu gösterir”
Sayın İnce’nin aldığı oyları küçümsemek mümkün değildir. Bu muhalefette değişime dönük iktidar alternatifi olduğunu gösterir. Tek tek sandık analizleri yapmadan şu kesimlerden oy aldı mümkün değildir ancak bu seçimde Millet İttifakı içindeki bileşenlere baktığınız zaman bir eriyen Saadet Partisi (SP) görülüyor. Saadet Partisi (SP) tabanı Muharrem İnce etrafında mı yoksa Erdoğan etrafında mı konsolide olduğu kesin bir şey söylemek mümkün değil ancak Erdoğan’ın 10 Ağustos oyu ile bugünkü oyu kıyaslandığında milli görüş Erdoğan’a ağırlıklı olarak kaydı.
"Umudu büyütmek lazım"
İnce’nin aldığı yüzde 30.6 ile HDP’nin aldığı yüzde 11.7 oy dilimi bize Türkiye’de sol sosyal demokrat yüzde 41 ve 42’yi aşan muhalefet, güçlü sol muhalefetin yoğun olduğunu gösteriyor. Bu bir umuttur bu umudu buradan büyütmek mümkündür.
Bu bize önümüzdeki dönemde eğer bu muhalefet alanını söylemlerini güçlendirerek toplumun önüne bir siyasi vizyon koyarak, bir kolektif önderlik yani yönetim mekanizması kurarak topluma giderse bunun yüzde 51’in üzerine çakabileceğine dair bir ışık gördük burada. Sayın İnce’nin aldığı oy ile HDP’nin aldığı oyu toplayarak Türkiye’de gelecek iktidarının nerede inşa edileceğine dair bir çıkarsama yapmak mümkündür
“HDP’nin tek başına barajı aşmış olması bir başarıdır”
HDP’ de oylar arttı mı, düştü mü ayrı bir tartışma konusu ama tek başına HDP’nin barajı aşmış olması bir başarıdır. Gelen oyları ne şekilde tarif ederseniz edin bunca baskıya rağmen, anti demokratik seçim konuşmalarına rağmen HDP’nin aldığı yüzde 11.7’lik oy bir başarı hikayesi anlatıyor. Bu HDP’nin doğal sınırı değildir. Alt sınır olarak kabul edilebilir ama bunun üzerine çok daha fazlısını koymak mümkün. Milletvekilleri ve belediye başkanları içerideyken parti adına güçlü söylem oluşturacak bütün kadroları siyaset dışı bırakılmışken ve de cezaevindeyken toplumun kendiliğinden vicdani sorumluluğunu devreye sokarak HDP’ye sahip çıkarak 'hayır biz HDP'de ısrar ediyoruz' demiş olması önemli bir meselesidir.
"HDP iki bloğa karşı seçime girdi"
Cumhurbaşkanı adayının partiden az oy alıp almaması da bir belirleyen değildir. Biz HDP’nin aldığı oy ve çıkardığı milletvekili üzerinden bir değerlendirme yapmak şansına sahibiz. HDP tek başına iki ayrı bloğa karşı seçime girdi. Kimi yerlerde Millet İttifakı bloklaşmadan 4 partinin bazı bölgelerde toplanıp bir milletvekili tekabül ettirilmesine tanıklık ettik, Cumhur İttifakı'nda 3 partinin oylarının toplamı bir milletvekilinin düşürülmesine ya da tekabüliyeti sağlandı.
"Partiler, ittifak olmanın avantajını yaşadı"
Bu tablodan kaynaklı olarak HDP iki ayrı bloğa karşı sandıkta yarıştı. Sandıkta çıkan sonuçlar bize partinin en az 13 milletvekilliği başka partilere gitti. Diğer partiler, AK Parti, CHP tek başına seçime girmiş olsalardı o milletvekilleri HDP de olacakken MHP’nin oyu AKP’ye sayıldığı için milletvekilliği AK Parti’ye geçti ya da İYİ Partinin oyu CHP’ye sayıldığı için milletvekilliği CHP’ye geçti. İttifak olmanın HDP’ye karşı avantajını yaşadılar."