Gündem

Eski İzmir HDP İl Başkanları'nın "Silahlı terör örgütü" davası: Söz konusu HDP olunca ne hukuk ne adalet

04 Ekim 2024 21:24

T24 Haber Merkezi

Eski HDP İzmir il eş başkanları Vedat Çınar Altan ve Berna Çelik’in "Silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan yargılandıkları davanın ilk duruşması İzmir'de 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme'nin iki ismin tutukluluk halinin devamına karar vermesinin ardından dava 13 Ocak 2025 tarihine ertelendi.

İzmir’de 6 Ekim 2023’te gözaltına alınıp tutuklanan eski HDP İzmir il eş başkanları Vedat Çınar Altan ve Berna Çelik’in davasının ilk duruşması 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Haklarında "Silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası talep edilen iki ismin yargılandığı davanın 2. Ağır Ceza Mahkemesi Duruşma Salonu'ndki duruşmasında tutuklu sanıklar Vedat Çınar Altan ve Berna Çelik hazır bulunurken iddianamede ifadeleri yer alan tanıklar ise duruşmaya SEGBİS ile bağlandı.

"Tepeden tırnağa siyasi bir dava"

Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık Vedat Çınar Altan, söz konusu davanın siyasi bir dava, tanık iddialarının da temelsiz ve gerçek dışı olduğunu kaydetti. PKK/KCK üyesi olmadığını da belirten Altan, aramalarda ele geçirilen materyallerle ilgili ise "Yasaklı kitaplar olduğu söyleniyor, hiçbir fikir, görüş yasaklanamaz. Sarı, kırmızı, yeşil renklerinin kullanıldığı bir resim de var. O resmi partiye gelen çocukların çizdiği resimdir" diye konuştu

"Söz konusu HDP olunca ne hukuk ne adalet"

Tutuklu sanık Berna Çelik ise sözlerine savunmasını kürtçe olarak yapma talebinin kabul görmemesine tepki göstererek başladı. Çelik, "Partimizin basın açıklaması bile iddianamede suç sayılmış. Bizler emek ve demokrasi mücadelesi yapıyoruz. Başımızı öne eğdirecek bir şey yapmadık" dedi.

Hakkındaki iddialarını kabul etmediğini ifade eden Çelik, yapılan aramalarla ilgili ise şunları söyledi:

"İl binamızda el konulan materyallerle ilgili il binamız iş yerimizmiş gibi gösterilerek arandı. Bir yerin iş yeri olması için vergi levhasının, ruhsatının yüzlerce prosedürün olması gerekiyor. HDP İzmir il binamız iş yerimiz olarak arandı. Söz konusu HDP olunca ne hukuk ne adalet. Bizler demokrasi mücadelesi yürüten insanlarız. Bizler bir iktidara karşı meşru mücadele eden insanlarız. 6 Ekim 2023 tarihinde tutuklandık, 2 gün sonra bir sene olacak. Bizlerin uzun süre duruşmamasının olmaması bizlere uygulanan gayri hukuki uygulamaların bir göstergesi."

"İfademi kabul etmiyorum, bana ne diyorlarsa onu yazıyordum"

Duruşmada savunmaların ardından tanıklar dinlendi. SEGBİS ile bağlanan bir gizli tanık iddianamede yer alan ifadesini doğruladı. Diğer bir tanık ise iddianamede yer alan ifadesini kabul etmeyerek "Bu ifadeyi kabul etmiyorum, bana ne diyorlarsa onu yazıyordum" dedi, Berna Çelik'i ise ilk defa gördüğünü kaydetti.

Duruşmada sanık avukatları da tahliye ve beraat talebinde bulundu. Savcı ise sanıkların tutukluluk halinin devam etmesini ve dinlenmeyen tanıkların dinlenmesini istedi. Mahkeme heyeti oy çokluğuyla Vedat Çınar Altan ve Berna Çelik’in tutukluluk halinin devamına karar vermesinin ardından dava 13 Ocak 2025 tarihine ertelendi.

"Biz buna teslim olmayacağız ve buna asla kabul etmeyeceğiz"

Duruşmanın ardından adliye önünde açıklamalarda bulunan DEM Parti İzmir Milletvekili İbrahim Akın ise şunları kaydetti:

"Bugün sabahtan bu yana aslında Türkiye'deki hukuk sisteminin ne kadar garabet olduğunu bir kez daha izledik. Bir siyasi partinin eş başkanları, yürüttüğü faaliyetlerden dolayı yargılanıp bir yıldır iddianame beklediler ve bugün yargı karşısına çıktılar. Yargılama sürecinde her türlü iddiaları açığa çıkartacak bir savunma yaptılar ve savunmanın sonrası uydurulmuş bir tanık vasıtasıyla sözde yürüttükleri faaliyetin parti dışındaki faaliyetler olduğunu kanıtlamaya çalıştılar. Yine arkadaşlarımız bunları da açıkça ortaya koydular. Beklediğimiz sonuç aslında bir tahliyeydi ve beraattı. Ama maalesef mahkeme heyetinin utanarak açıkladığı aslına bakarsanız çoğunluk kararıyla tahliyeye yapamadık. Tutukluğun devamını dediler. Şimdi buradan sesleniyoruz. Aslında bugün yaşadığımız hikaye sevgili Selahattin eşbaşkanımızın ve Figen Yüksekdağ'ın yürüttükleri çalışmalar sonrası Kobani kumpas davasından yargılanmaları ve partimizin genel merkezinin yani MYK'sının yargılanmasının sürecinin bir parçası gibi görünüyor. O zamanlar arkadaşlarımız hakkında iddia edilen yürütülen bütün iddialar aslında HDP'nin meşru, demokratik siyasetine yönelik bir saldırı bir hukuk vasıtasıyla da kapatma girişiminin parçası haline getirilmişti. Bugün il eş başkanlarımızla benzer bir hukuk sistemiyle karşı karşı kaldılar. Çünkü iddiaların hepsi bir siyasi partinin il eşbaşkanının yürüttüğü çalışmalar. Basın toplantısı, basın açıklaması, genel merkez kararlarına bağlı olarak yürüttüğü faaliyetler olarak ifade edildi. Görülen durum şu. Bu ülkede ayrımcılık, ötekileştirme, kutuplaştırma, yargı vasıtasıyla devam ettirilmeye çalışılıyor. Biz buna teslim olmayacağız ve buna asla kabul etmeyeceğiz.

Bu yargıdaki verilmiş olan karar aslına bakarsanız bir siyasi karardır ve hukuka uygun bir karar değildir. Düşünce özgürlüğüne, örgütlenme özgürlüğüne bir siyasal faaliyetine yapma hakkına gasp edilmedir ve bir siyasal darbedir. Hukuk vasıtasıyla yapılmış bir siyasal darbedir aslında. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Biz demokratik siyaset yapmakta ısrar edeceğiz. Siz bizi ne kadar kriminalize etmeye çalışırsanız çalışın ne kadar terörize etmeye çalışırsanız çalışın Türkiye halkaları karşısında eşit özgür demokratik bir ülke yaratmak için mücadelemize devam edeceğiz. Eş başkanlarımız uzunca bunun politik gerekçelerini anlattılar. Ve uzunca gerekçeler sonrası kendi duruşlarını ifade ettiler. Duruşlarında asla geri adım atmadılar. Ve neden bir siyasi faaliyetin temsilcileri olduklarının çok iyi bilincinde olduklarını ifade ettiler. Biz onların bu sözlerinin arkasında duruyoruz ve Türkiye halklarıyla buluşmaya devam edecek. Özgürlük, eşitlik mücadelemizi, demokrasi mücadelemizi, adalet mücadelemizi devam ettireceğiz. Sadece kendimiz için değil, herkese yapılan adaletsizliğe karşı 'adalet' demeye devam edeceğiz. Bizi ayrımcılığa mahkum etmeye çalışanlara da adaletin bir gün mutlaka geleceğini göstereceğiz. O nedenle buradan bir kez daha sesleniyoruz. Bu duruşmadaki verilen karara itiraz edeceğiz. En kısa zamanda arkadaşlarımızın tahliyesini ve özgürlüğe kavuşmasını istiyoruz." (ANKA)

'Gecenin Kıyısı'nda taraf tutmanın anlamsızlığı üzerine bir hikâye