Eskişehir’de 18 yaşındaki Arda Küçükyetim’in Tepebaşı Camii bahçesinde oturan 7 kişiyi yaralaması ve saldırıyı canlı olarak yayımlaması ülke gündemine oturdu. Saldırgan Arda Küçükyetim’in üzerinde saldırı esnasında hücum yeleği, kask, gözlük ve giysisinde Nazilerin “Kara Güneş” amblemi bulunuyordu. Çok geçmeden Küçükyetim;’in “skreewie” kullanıcı adıyla kendisine ait olduğu iddia edilen blog sayfasında saldırıyla ilgili olarak yayımladığı iddia edilen manifestosu sosyal medyada dolaşıma girdi.
18 yaşında, üzerinde Nazi sembolü taşıyan ve camii bahçesinde oturan 7 kişiyi rastgele bıçaklayan bu saldırgan, 12 Ağustos’ta yayımladığı “manifesto”da kimi saldırı noktalarından, silah ve kıyafet seçiminden; saldırı “ipuçlarından” bahsediyor ve kendisini “nasyonal sosyalist” olarak tanımlıyordu.
Arda Küçükyetim, kendisine ait olduğu iddia edilen manifestoda 4 isme yer veriyor ve onları “günümüz azizleri” olarak tanımlıyordu: Anders Behring Breivik, Brenton Yarrant, Stephen Paddock, Timothy McVeigh.
İşçi Partisi yaz kampına saldırdı, 77 kişinin ölümüne neden oldu, Nazi selamı verdi
Anders Behring Breivik, 2011’de Norveç’te 77 kişiyi öldürdü ve bir neo-Nazi. Breivik, 22 Temmuz 2011’de Oslo’daki kamu binalarının yakınında bir otomobile yerleştirdiği bombayı patlatmış ve 8 kişinin ölümüne neden olmuştu. Daha sonra Ütöya adasındaki İşçi Partisi gençlik kampında 69 kişiyi öldürmüştü. Olay, Norveç’te savaş dışında yaşanan en büyük şiddet olayı olarak kayıtlara geçti.
Saldırgan Küçükyetim de kendisine ait olduğu iddia edilen manifestoda aslında ilk saldırı noktasının Türkiye Komünist Partisi (TKP) binası olduğunu yazıyordu.
Breivik daha sonra Norveç’te bir mahkûmun alabileceği maksimum cezayı alarak 21 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Breivik’in mahkeme salonunda verdiği Nazi selamı gündem olmuş ve 77 kişinin ölümüne yol açan bu neo- Nazi saldırgan, hapishanedeki “tecrit” koşullarının kendisini neo-Nazi fikirleri konusunda daha da radikalleştirdiğini iddia etmişti.
Anders Behring Breivik
Yeni Zelanda saldırganının 70 sayfalık ırkçı manifestosu diğer dillere çevrildi, Ukrayna’da kitaplaştırıldı
2019 yılında dünyanın gündemine Brenton Tarrant’ın Yeni Zelanda’nın Chirstchurch kentinde gerçekleştirdiği camii saldırıları oturdu. Tarrant, iki camiye art arda giderek ateş açmış, 51 kişiyi öldürüp onlarcasını yaralanmasına sebep olmuştu. Tarrant saldırısını canlı olarak yayımlamıştı. Daha sonradan Tarrant’ın online olarak yayımladığı 70 sayfalık ırkçı bir “manifesto” ortaya çıkmıştı. “Manifesto”nun ismi “Great Replacement (Büyük Yer Değiştirme)” idi.
Araştırmacı gazetecilik yapan web sitesi Bellingcat tarafından yayımlanan habere göre dünya çapında faaliyet gösteren aşırı sağ kişilerden oluşan neo-Nazi bir topluluk manifestoyu İngilizce bilmeyenler için Fransızca, Almanca, İspanyolca, Hırvatça, Lehçe, Ukraynaca ve Rusça gibi dillere çevirmişti. Ukrayna’da çevrilmekle kalmayıp kitap olarak bastırıldığı ortaya çıkmıştı.
Brenton Tarrant
Polonya’daki bir başka saldırıya “ilham oldu”
Aynı yıl, Polonya’nın başkenti Varşova’da Müslümanlara yönelik saldırı planladığı iddia edilen 2 kişinin tutuklanmasıyla ilgili olarak Polonya İç Güvenlik Birimi’nden (ABW) şüphelilerin Breivik ve Tarrant’ın terör eylemlerini örnek aldıkları ve benzerini yapmayı planladıkları ifade edilmişti.
ABD’deki okul saldırılarının gayrıresmî başlangıcına götüren 3 olay
19 Nisan 1995 sabahı saat 09.00 sularında ABD Oklahoma City’de bir federal bina önünde bomba yüklü bir kamyon patlatıldı. Bombalı saldırıda 19’u çocuk olmak üzere 168 kişi hayatını kaybetti. Saldırı, o tarihte 11 Eylül saldırılarından önce ABD’de meydana gelen en büyük terör saldırısıydı; hâlâ en büyük yerel terör eylemi olarak anılmaya devam ediliyor.
Saldırının faili Timothy McVeigh, Körfez Savaşı gazisiydi ve ona ABD ordusundan gazi arkadaşı Terry Nichols saldırının planlamasında yardım etmişti. McVeigh, ABD milis hareketine yakın hissediyordu.
Timothy McVeigh
Amerikan tarihine Oklahoma City bombalaması olarak geçen bu olay, Waco Katliamı ve Columbine Lisesi saldırısıyla birlikte ülkede şimdilerde çok yaygın şekilde görülen okul saldırılarının gayrıresmî bir başlangıcı olarak görülüyor.
28 Şubat 1993’te ABD Alkol, Tütün ve Ateşli Silahlar Bürosu’nun (ATF) Teksas’ın Waco şehrinde Branch Davidian kültüne ait bir çiftliği mahkeme kararıyla arama girişiminde bulunması üzerine çatışma çıkmış ve dört ATF ajanı ile altı kült üyesi ölmüştü. FBI’ın kuşatması 51 gün sürmüş ve aralarında 21 çocuk ile 2 hamile kadının bulunduğu 76 kişi olaylar sonucu ölmüştü.
Daha sonra araştırmacı gazeteci Mike Boettcher, Oklahoma City bombalamasının arkasındaki isim olan Timothy McVeigh'in, Waco'da Branch Davidian'lara yapılanların "kirli" olduğuna inandığını ve "onlara kirli olanı geri vermek" istediğini söylediğini aktaracaktı. "An American Bombing" adlı belgeselde yer alan Boettcher, "McVeigh için ana itici güç intikamdı" dedi. "Bu intikamı aldıktan sonra, hükümet karşıtı hareketi başlatan kişi olmak ve ardından ABD hükümetini devirmeyi hayal ettiği şeyi yapmak istiyordu” diyordu.
20 Nisan 1999’da ise Eric Harris ve Dylan Klebold, Colorado Littleton'daki Columbine Lisesi'nde gerçekleştirdikleri kitlesel silahlı saldırıda 13 kişiyi öldürdü ve 24 kişiyi yaraladı. Saldırganlar okulun kafeteryasına patlamayan iki bomba yerleştirdiler ve silahlı saldırının ardından kendilerini öldürdüler. "Columbine" kitabının yazarı Dave Cullen’a göre silahlı saldırı aslında Waco kuşatmasının sona ermesinin 6’ncı ve Oklahoma City bombalamasının 4’üncü yıldönümü olan 19 Nisan'da planlanmıştı. Mühimmatın elde edilmesi tarihini 20'sine ertelenmesine neden oldu.
“Motivasyonu bulunamayan”, 59 kişinin öldüğü konser saldırısı
Stephen Paddock da ABD yakın tarihinin en kanlı silahlı saldırı olarak kayıtlara geçen saldırıyı gerçekleştirmişti. Las Vegas’ta düzenlenen bir konser sırasında, Mandalay Bay Oteli’nin 32’nci katında tuttuğu odadan kalabalığın üzerine ateş açan Paddock, en az 59 kişinin ölümüne, 527 kişinin de yaralanmasına yol açtı. Saldırgan daha sonra kendisini vurdu.
Stephen Paddock
FBI, Paddock’un saldırısıyla ilgili “tek veya açık bir motivasyon faktörü” bulamadığını açıkladı. Ancak babası bir zamanlar, karıştığı banka soygunu nedeniyle FBI’ın en çok arananlar listesinde bulunuyordu. FBI Davranış Analiz Birimi, saldırganın bir grup tarafından yönlendirilmediğini ya da herhangi bir gruptan ilham almadığını belirledi. Zira Paddock, saldırının sebebine dair de bir not bırakmamıştı.
Medya Ombudsmanı Bildirici: Saldırının kendisi bu tür saldırıların örnek olabileceğini kanıtı
18 yaşındaki Arda Küçükyetim'in canlı olarak yayımladığı saldırısının ardından saldırının görüntüleri ve saldırgana ait olduğu iddia edilen "manifesto"nun içeriği çeşitli yayın organlarında yayımlandı. Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, bu tür yayınların "özendirici" niteliğine işaret etti. “Bu saldırının kendisi, bu tür saldırıların örnek olabileceğinin somut kanıtı" diyen Bildirici, medyanın bu tür saldırılardaki rolünü şu ifadelerle anlattı:
"Saldırgan kendisine Breivik’i örnek aldığını söylemiş. Yine Yeni Zelanda’daki cami saldırılarını gerçekleştiren Yarrant’ı ülke yönetimi yok saydı, medyası da öyle... O da bir manifesto yayımlamıştı ve ülkenin gazeteleri bu manifestoyu yayımlamamış, saldırganı sosyal ölü haline getirmişti. Medya bu tür konularda yönlendirici hale gelebilir. Her haberde muhataplarımız arasında sağlıklı insanlar kadar sağlıksız insanlar da olabileceğini düşünmeliyiz. Bunlar arasında katiller, saldırganlar, tecavüzcüler olabilir... Yazdığımız haberler yüzünden bir tek olumsuz örnek olmasını bile istemeyiz”
|