Frankfurter Allgemeine Zeitung Türkiye ile Almanya arasındaki gerginliklerin diyalogla giderilebileceğini dile getirdiği yorumunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ziyaretinin şova dönüşebileceğine işaret ediyor.
"Türkiye'nin otoriter lideri Erdoğan Almanya ziyareti sırasında Özil tartışmasının ışığında, ırkçıların kol gezdiği bu ülkedeki Türk ve Türk asıllıların hamisi rolüne bürünmek isteyebilir mi? Türkiye'deki durumun eleştirilmesine Türk düşmanlığı yaftasını yapıştırır mı? Erdoğan ile görüşmeye hazır olduğunu bildiren Berlin hükümeti bu riski göze almak zorunda. Konuşmak iyidir ve akıllılıktır. Ancak siyasi atmosferin ısındığı bu aşamada Erdoğan'ın ziyareti birkaç hafta içinde kimin mağdur, kimin kurtarıcı ve kimin kötü olduğuna işaret eden büyük bir propaganda gösterisine dönüşebilir. Bütün bunların ‘masum bir fotoğrafla' başladığı da hatırlatılabilir.”
Süddeutsche Zeitung gazetesi Erdoğan'ın Almanya ziyaretinin yakışıksız bulunabileceği gibi, bir fırsat olarak da görülebileceğini dile getiriyor:
"Almanya'daki geniş bir kesimi Türkiye Cumhurbaşkanı kadar hiddetlendiren lider azdır. O ülkesindeki on binlerce memur, bilim insanı ve gazeteciyi işinden ve özgürlüğünden etti. Halâ Alman vatandaşlarını siyasi nedenlerle hapiste tutuyor. Tutuklanan Alman gazeteci ve işadamlarını, darbeci oldukları söylenenlerin iadesi için rehin tuttuğu izlenimi doğuyor. Almanya'nın teröristlere kucak açtığını söylüyor, NATO müttefiki Almanya'nın askerlerini ülkesinden kovuyor ve ‘Ey Almanya, sen demokrasiyi bilmiyorsun. Uygulamalarının Nazilerin uygulamalarından farkı yok', demeye getiriyor. Özil olayını da Almanlarla Türkleri birbirine düşürmekte kullandı. Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier Erdoğan'ı istemeyerek ama görevi icabı davet etmiş olmalı. Çünkü Alman ve Türk siyasilerin diyalog dışında seçenekleri yok. İki ülke arasındaki çok katmanlı kenetlenme suskunluğa izin vermiyor. Küskünlükle, birbirini görmezden gelmekle hiçbir şey düzelmez. Resmi ziyaret formülünden de kaçınılamazdı. Başkalarının onuruna önem vermeyen ama kendine saygı gösterilmesinde ısrarcı olan Erdoğan'ı devlet töreni ve ziyafet yerine birkaç görüşme ve bir öğle yemeğiyle konuk etmeye çalışmaktansa hiç davet etmemek daha iyi olur.”
Handelsblatt gazetesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Almanya ziyaretine ayırdığı yorumda ikili ilişkilerin önemine vurgu yapıyor:
"Türkiye'nin dört milyon mülteci barındırdığı unutulmamalı. Erdoğan ile Merkel mülteci anlaşmasına varmasalardı bu insanlar Avrupa'nın yolunu tutarlardı. Suriye'deki savaşta söz söyleyebilen tek NATO ülkesi Türkiye'dir. Türkiye'nin önemli bir ticaret ortağı olduğunu hatırlatmaya da gerek yok. Erdoğan ile ilgili akıldışı tartışmalarda onlara kulak vermek istenmiyor. Netice itibarıyla her iki senaryo da gerçek olabilir: Erdoğan partner olarak karşılanabilir ve partner olarak eleştirilebilir. Ziyareti iptal etmek de, eleştirel konuların açılmadığı bir resmi davet kadar anlamsız olur. Erdoğan ve onun Türkiyesini Batı'ya biraz daha yaklaştırabilmek için kendi yargı ve önyargılarımız üzerinde düşünmemizin zararı olmaz.”
Die Welt gazetesi Mesut Özil olayıyla patlak veren Almanya'daki ırkçılık tartışmalarını konu alan yorumunda şu satırlara yer vermiş:
"Almanlar ne kadar ırkçı olabilir? İnsanın kökeni, ismi, ana dili, komşularının ten rengi, sporda buluştukları ve iş arkadaşları kimsenin umurunda olmasa, hayat ne güzel olurdu. Ama dünya böyle değil. İnsanlık ezelden beri bizler ve sizler, dost ve düşman, siyah ve beyaz, bey ve uşak ayrımı yapıyor. Ulusal değerler rol oynamadığı zaman da şişmanlara, kızıl saçlılara ve kekemelere yükleniliyor. Ama ben hiçbir zaman, medeni haklarımı ve selametimi garanti altına alan Avrupa sivil toplumunu ırkçılıkla suçlama yanlışına düşmezdim. Almanya'nın bu konuda diğer ülkelerden farklı olduğunu sanmıyorum. Ama sürekli olarak ırkçılık suçlaması yapan ve örneğin Türkiye'deki gibi tehlikeli milliyetçi toplum düzeninin olduğu ülkeleri yücelten varsa, asıl ırkçı kendisidir.”
DW,dpa,afp/AG, BK
© Deutsche Welle Türkçe