Almanya'nın ulusal gazetelerinden Frankfurter Allgemeine Zeitung'un yorum köşesinde Türkiye-Almanya ilişkilerine ilişkin şu satırlar göze çarpıyor:
"Son günlerde yaşanan gelişmeler, Türk hükümetinin ileri gittiğinin farkına vardığına işaret ediyor. Alman vekillerin Konya'daki NATO üssünü ziyaret etmelerine izin verilmesi de rüzgarın yönünü değiştirmeye bir örnek. Buna Türk hükümetinin Alman ekonomisine sağladığı avantajlar da eklenebilir. Konya konusundaki karardan bir hafta önce Ankara rüzgar türbinleri için kurulacak dev bir fabrika ihalesini Siemens'e verdi. Bu fikir değişikliğine, Alman yatırımcının Türkiye'den geri çekilmesinden duyulan endişe yol açmış olmalı. Hükümetin en önemli temsilcileri neredeyse panik içerisinde Alman yatırımcısını yeniden kazanmaya çalıştı. Siemens'e verilen dev ihale ve Konya'ya ziyaret izni, Türk-Alman ilişkilerindeki yatışmanın ilk işaretleri. Ancak bu yönde verilebilecek asıl güçlü bir işaret, Türkiye'de tutuklu bulunan Alman vatandaşlarının serbest bırakılması olur."
Ludwigshafen'da çıkan Die Rheinpfalz gazetesinde aynı konuya ilişkin şu yorumu okuyoruz.
"Ankara, Konya'daki NATO seyahatine kimin katılıp katılmayacağını etraflıca inceleyecektir. Bu ziyaretin tekrar iptal edilmesi mümkün. Bununla birlikte bu sözde anlaşma da zaten kötü bir uzlaşma aslında. Çünkü buna göre, Alman politikacılar Türkiye'ye gidebilir ama sadece NATO elçisi olarak. Bu da en azından ABD'nin Ankara üzerinde bir etkisi olduğunu gösteriyor. Yine de bu, Ankara'nın NATO müttefiki Almanya'ya şantaj yapmasına engel olmuyor."
Mainz kentinde çıkan Allgemeine Zeitung'un yorumu ise şöyle:
"Alman vekillerin ziyaret hakkı Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile nasıl olacak? İncirlik'e hayır, Konya'ya evet? Neden? Peki Alman parlamenterlerin Konya'daki Alman askerlerini ziyaret izni son anda geri mi çekilecek? Her şeyden öte Erdoğan, Konya izni ile ikili ilşkilerdeki durumu düzeltmek yönünde belirli bir planı mı izliyor? Yoksa yanıltıcı bir sinyal mi gönderiyor? Birçok soru var ama hiçbirinin cevabı yok. Önemli olan federal hükümetin ne parmakta oynatılmaya ne de tahriklere gelmeden hiçbir şekilde ileri gitmemesi."
Stuttgarter Zeitung gazetesinde de Venezuela'daki duruma ilişkin bir yorum dikkat çekiyor:
"Karayiplerin kaos ve kriz içerisindeki ülkesinin ihtiyacı olan; yeni ve özeleştirel bir proje. Yani ülkenin, ılımlı muhalifler ile ılımlı Chavistlerin birleşip solcu projenin bir dönemki iyi fikirlerini koruyan ama yine de soyal sorumluluk bilinci ile pazar yasalarını geri getiren üçüncü bir yol oluşturmasına ihtiyacı var. Ancak ufukta böyle bir çözüm görünmüyor. O halde Maduro devleti kendine göre biçimlendirmeye ve otoriter projesine devam edecek. Ta ki hükümetin en büyük fanatiklerinin bile sabrı taşana ya da ordu, Devlet Başkanı'na diktatörlük yolunda bir set çekene kadar."
© Deutsche Welle Türkçe
BD/HS