Fehmi Koru*
Nihayet bu da oldu: New York eyaletinin başsavcısı -siyahi kadın savcı Letitia James– ABD’nin eski başkanı ve bir sonraki başkanlık seçiminin muhtemel adayı Donald Trump’ı dün sabah karşısına oturttu ve dört saat boyunca kendisine sorular yöneltti.
Başsavcı James, servetini New York’ta emlak yatırımlarından sağlamış olan Trump’a, sahip olduğu mülklerin fiyatını yükseltmek için başvurduğu yasadışı yollarla ve vergi kaçırma girişimleriyle ilgili soruları birbiri ardına yöneltti; Trump da “Adınız ne?” sorusuna “Donald Trump” cevabını verdikten sonra, savcıya, kendisine karşı bir hınç hareketi başlatıldığı için üzerine gidildiğini, bu yüzden de ABD anayasasının “Hiç kimse kendi aleyhine sonuçlar doğuracak konularda tanıklığa zorlanamaz” diye özetlenebilecek ek beşinci maddesi gereği sorulara cevap vermeyeceğini söyledi.
Ardından gelen bütün sorulara da hep aynı mukabelede bulundu: “Daha önce söylediğim gibi anayasal hakkımı kullanarak bu soruya da cevap vermiyorum.”
Tam dört saat, başsavcı sorular yöneltti, Trump hiç istifini bozmadan “Daha önce söylediğim gibi…” demekle yetindi.
Medya, Trump’ın dört yıllık başkanlık dönemi boyunca, siyasilerin anayasanın beşinci ek maddesine sığınarak ifade vermekten kaçınmalarına hep karşı çıktığını hatırlatıyor.
“Dün dündür, bugün de bugün” kuralı ABD’deki politikacılar için de geçerli.
New York’taki tamamen iş hayatıyla ilgili uygulamaları yüzünden yerel savcılıkça başlatılan soruşturmaya karşı tavrının, Trump hakkında federal savcıların hazırlamakta olduğu ‘darbe girişiminde bulunduğu’ veya ‘darbecilere destek verdiği’ iddialarını içeren sorgulama için ifadesine başvurulduğunda da devam edeceği sanılıyor.
ABD anayasası Trump’a öyle davranma kolaylığı sağlıyor.
Sağlıyor, ancak ABD’deki adalet sistemi yargılamada başka yöntemlere de sahip.
Özellikle federal yasalar ‘şüpheli’ veya ‘ilgili kişi’ olarak hedef alınan siyasi kişiler konusunda çok sert…
Yargı ağına yakalananlara karşı uygulanan sert yöntemlerin ülkeye başkanlık etmiş birine karşı kullanılmayacağını düşünenler vardı; New York başsavcısının onu ayağına kadar getirtip iş hayatındaki uygunsuz davranışlarından ötürü hesaba çekmesinden, ABD tarihinde bir ilk olarak Trump’ın üzerine gidileceği anlaşılıyor.
Bir gün önce de ABD’de bir başka ilk yine Trump’a karşı gerçekleşmişti: FBI eski başkanın ikametgâhını bastı, arayıp taradı ve kasasındaki belgelere el koydu.
Trump siyasi bir cadı avına maruz bırakıldığı yolundaki çıkışlarında haklı olabilir; ülkedeki siyasi sistem, 2024 yılında yeniden başkanlığa adaylığını koyacağını ilan etmiş ve seçilebilmek için kampanyasını erkenden başlatmış Trump’ın önünü yargı eliyle kesmeye kararlı görünüyor.
İki yıl önce, 2020’de, onun karşısına aday olarak çıkıp az bir oy farkıyla başkan seçilmeyi başarmıştı Joe Biden; 1942 doğumlu yeni başkanın yaşının bayağı ileri olduğu seçildikten sonra fazlaca belli olmaya başladı. Hayatının dörtte üçünü siyasi hayatın içerisinde geçirmiş olması da Biden’ın yaş algılamasını olumsuz etkiliyor.
Joe Biden iki yıl sonra yeniden aday olur ve o da karşısına aday olarak çıkarsa, seçimin galibinin kim olacağı şimdiden belli gibi: Donald Trump…
Sistem -buna ‘Amerikan derin devleti’ diyenler de var- ne pahasına olursa olsun Trump’ı durdurmaya kararlı görünüyor.
Yargı yolu en kestirme yöntem gibi.
Aynı zamanda Trump algısını da zedelemeye yarayacak bir yöntem yargı…
Daha şimdiden üçüncü bir ilk olarak yeni bir ihtimalden söz edilmeye başlandı. Daha önce hiçbir başkan veya eski başkan görev sonrasında yargılanmamış, suçlu bulunup cezaevine konulmamıştı; hakkında başlatılan hukuki sürecin sonunda Trump’a cezaevi yolu da görünebilir.
[Görevdeyken haklarında azil süreçleri başlatılmış başkanlar oldu ABD’de; ‘Watergate skandalı’ Richard Nixon hakkında ‘azil’ sürecine yol açmış, ‘Monica skandalı’ Bill Clinton’u da aynı sürece muhatap etmişti. Nixon istifa etti, yerine gelen başkan Gerald Ford’un ilk işi onu affetmek oldu; Clinton ise önce yemin altında yalan söylediği ve adaleti yanılttığı gerekçeleriyle suçlu bulundu, bunun üzerine Yüce Divan’a dönüşen Senato’da yargılandı, ancak az bir oy farkıyla yerinde kalmayı başardı. Trump iki kez Kongre’de azil sürecinden geçti ve sonunda üçte iki oy bulunamadığı için görevden alınamadı.]
Önümüzdeki dönemde hakkında açılmış siyasi soruşturmalar yargılanmasını getirir ve suçlu bulunursa, Trump’ın siyasi umutları suya düşmüş olacak.
Yerine kızını mı veya oğullarından birini mi aday gösterme çabasına girer? Trump’ın iştahını kesmekte zorlanan Cumhuriyetçi Parti öyle bir durumda Trump soyadlı başka birinin adaylığına izin verir mi?
Bu sorulara cevap aramak için henüz erken.
Eski devlet başkanlarının görevlerini bıraktıktan sonra yargı kıskacına düşmeleri dünyada yeni bir eğilim gibi. Trump hakkında yeni başlayan süreç başka ülkelerde sonuç bile aldı. Bu yılın 13 Mart günü, Bolivya’nın eski cumhurbaşkanı Jeanine Áñez terörizm, komplo ve halkı ayaklanmaya kışkırtma suçlamalarıyla tutuklandı. Ondan bir hafta önce, Fransa’nın eski cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy yolsuzluk ve nüfuz ticareti suçlamasıyla üç yıl hapis cezasına çarptırıldı. İsrail’in eski başbakanı Benjamin Netanyahu şimdilerde her gün mahkemelerde hesap veriyor. Güney Afrika eski cumhurbaşkanı Jacob Zuma’nın yargılanması Mayıs ayında başladı.
Güney Kore 1990 yılından başlayarak en son 2018’de Park Geun-hye olmak üzere tam beş cumhurbaşkanını çeşitli sebeplerle yargıladı ve hapse attı.
Herhalde kendisinden önceye ait bu global örnekler Trump’ın uykularını kaçırıyordur.
Trump adliyeye gitmek üzere New York’taki evinden çıktığında kaldırımda bekleyenler arasında yüzüne kendisinin maskesini takmış, mahkum elbiseli bir adam da vardı.
O adam Trump’ı yargı daha hakkında hüküm vermeden cezaevine layık görüyor olmalı.
Bakalım yargı ne diyecek?
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.