Her ülkede olaylar eskisinden daha hızlı gelişiyor. Dünyanın çarkı günümüzde akıl almaz bir hızla dönüyor. Eskiden yıllara yayılan gelişmeler şimdilerde birbiri ardına varlıklarını hissettiriyor. Düşünülemeyenler oluyor, olması beklenenler bir türlü gerçekleşmiyor.
Yukarıdaki paragrafta yer alan her cümle için aklımda birden fazla örnek var, ancak onları ele almanın bizlere bir yararı olmayacak.
Olmayacak, çünkü biz yine, her zaman olduğu gibi, dünya gündemiyle ters düşen bir görüntüye sahibiz.
Daha da kötüsü, bu halimizi doğal, hatta büyük başarı sayıyor, öyle değerlendiriyoruz.
Bugünler hakkında okuduklarımdan hareketle düşünürken, tarihimizin dönüm noktalarında kaçan fırsatlar ve onlar üzerinde görüş açıklayan kalem erbabının çektikleri çileleri daha iyi anlıyorum.
Batı sanayi devrimiyle farklı bir yapıya sahip olur ve o yeni yapıyla uyumlu siyasi dönüşümleri gerçekleştirirken, neredeyse iki yüzyıla yayılan o süreçte, biz, orada yaşananların önümüze çıkaracağı faturaları hesap etmekten bile uzaktık.
Hukuk devleti, hak ve özgürlükler gibi kavramlar başkalarının özellikleri haline dönüşürken, biz o tür kavramlarla aramıza hep mesafe koyduk ve bunu marifet saydık.
Sonuçta bir imparatorluk bu aymazlıklar yüzünden kaybedildi.
Gelecek yıl cumhuriyetin 100. yılı kutlanacak, yukarıda yazdıklarım aklınızda olarak halimize bir bakın.
Dünya nereye gidiyor, biz ne durumdayız?
Her ülkenin sorunları var, ancak her ülke önüne ‘sorun’ olarak çıkan konuları temel değerlerini elden bırakmadan çözmenin yolunu buluyor. Akıl tutulması türü şaşkınlıklar oralarda da yaşanıyor olsa da, zaman içerisinde onların üstesinden gelecek tedbirleri almayı da biliyorlar.
Şaşkınlıklarından kendilerine dersler çıkaran dünya ve sürekli şaşkınlık yaşayan başka bir dünya…
Örnek olay, hak ve özgürlükler alanından…
Teknolojik atılımlar en fazla hak ve özgürlükler alanını tehdit eden yenilikler doğurdu. Gerçek ile yalan neredeyse at başı bir birliktelik yaşıyor günümüzde. Geleneksel iletişim kendisine özel ilkeleri ve teknikleri bulunan gazetecilik mesleğini çıkarmıştı; sosyal medya ile o düzeni aşındıran yeni bir durum ortaya çıktı. Kuralsız bir iletişim ortamı var bugün ve bunun getirdiği sorunlarla baş etmek için hak ve özgürlükler alanının daraltılması yoluna gidilmesini isteyenler çıkıyor.
Bizler ve onlar ayrımı kendisini bu gelişmede de belli ediyor.
Devletler ile yeni iletişim araçları olan Twitter, Facebook ve benzeri sosyal medya platformları, bazen birbirleriyle de paslaşarak, özgürlük alanını daraltma girişiminde bulunuyor.
Bazen Facebook ve Twitter kendiliğinden öyle bir girişiminde bulunuyor, bazen de devletlerden gelen taleplere cevap olarak kullanıcıların özgürlük alanını daraltan veya bütünüyle ortadan kaldıran kararlar alınabiliyor.
Ancak yargı her iki yola da izin vermiyor.
Onlarda vermiyor, bizde ise yargı da genellikle çeşitli gerekçelerle -özellikle de ‘ulusal çıkar’ veya ‘güvenlik’ gerekçeleriyle- hak ve özgürlük kısıtlamalarına göz yumuyor.
Hak ve özgürlükler temel ilkeler ve onların yanlış yerde kullanılması durumunda bile sistem çiğnenmelerine müsaade etmemek zorunda.
Covid-19 salgınında bazı tipler zihinleri bulandırarak insanları aşıdan uzak tutmayla sonuçlanacak akıl dışı iddiaları devreye sokabildiler.
Sosyal medyayı, Twitter ve Facebook gibi iletişim araçlarını kullanarak iddialarını yaygınlaştırdılar da.
O yolu seçenlerden biri, Alex Brenson, ABD’de fazla öne çıktı.
New York Times gibi ciddi bir gazetede muhabir olarak çalıştığı için Brenson’un aşı karşıtı mesajlarına kulak verenler çoktu.
Joe Biden’in geçen yılın ortalarında -16 Temmuz 2021 tarihinde- düzenlediği basın toplantısında kendisine sorulan “Covid konusunda Facebook gibi platformlara bir mesajınız olacak mı?” sorusuna, “İnsanların ölümüne yol açıyorlar” cevabını verdiği gün Twitter Brenson’un hesabına erişimi kısıtladı, bir süre sonra da -28 Ağustos 2021’de- hesabını kapatma kararı aldı.
“Helal olsun” mu demeliyiz?
Brenson’un görüşlerini şiddetle eleştiren, onu ‘komplocu’ olmakla suçlayan medyadan isimler bile, Twitter’in Beyaz Saray’dan geldiği apaçık belli telkinleri dinleyerek aldığı bu karara aynı şiddetle karşı çıktılar.
Konu ülke gündemine, hak ve özgürlükler alanının siyaset-teknoloji şirketleri işbirliğiyle sınırlandırılmaya kalkışılması ve bunun Amerikan anayasasına aykırılığı açısından taşındı.
Yargı sonunda devreye girdi.
Twitter, özgürlükçü havanın kamuoyunu kendi aleyhlerine harekete geçirmesinin yargı kararını etkileyeceğini fark ederek, kendiliğinden bir kararla Brenson’a uyguladığı kısıtlamayı geçen hafta kaldırdı.
Bizde bu tür konularda nasıl bir yol tutulduğuna da bakalım mı?
RTÜK kararlarına, yargı kullanılarak gazete ve televizyonlarda çıkan haberlerin perdelenmesine, bazı devlet kurumlarının reklam cezaları uygulamasına, bizzat medya mensuplarının kendilerinden farklı düşünen meslektaşlarını hapisle korkutmalarına…
İmparatorluğu kaybetmemizle sonuçlanan dönemde de buna benzer olaylar o günün şartlarında yaşanıyordu.
Maalesef bugün de günümüz şartlarında benzer olaylarla karşılaşılıyor.
Onlar ve bizler farkı hiç değişmeden sürüp gidiyor.
Aramızda bizleri yoksullar ligine iten neredeyse on misli -belki daha da fazla- enflasyon farkı bulunmasının sebebini bu gibi konularda aramaya ne dersiniz?