Fehmi Koru*
Dün bir grup gazeteci CHP grup toplantısı sonrasında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmüş. Aktardıklarını merakla okudum. En çok ilgimi çeken cumhurbaşkanlığı seçiminde izleyecekleri yolla ilgili soruya aldıkları cevap oldu. Öyle anlaşılıyor ki, o yolda ne sorulursa sorulsun, Kılıçdaroğlu hep aynı cevabı vermiş: “Önce seçimin nasıl yapılacağıyla ilgili yasa bir çıksın, görelim…”
Gerçekten beklediği bu mu, yoksa başka bir şey mi?
Mesela ekonominin seyri?
Halkın en önemsediği sorun
Ekonomi denildiğinde ilk akla gelen faiz oranları ya da dövizin kuru oluyor; elbette onlar da önemli, ancak oy verecek kitleleri ilgilendiren başka ekonomik değerler de var.
Türk lirası Dolar ve Euro karşısında resmen eriyor; uzmanların direniş noktası olduğunu ısrarla belirttikleri 4.07’yi geçti, ikinci direniş noktası sayılan 4.15’e yaklaştı TL karşısında Doların değeri…
Faiz ise, başta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olmak üzere, iktidarın önemli isimlerinin aksine beklentilerine rağmen, aldı başını gidiyor.
Bunların ekonomik dengeleri altüst etmesi kaçınılmaz.
Sebebi belli: Borçla yaşayan bir toplumuz. Her 10 kişiden yaklaşık 6’sı borçlu. Bunların büyük bir bölümü (yüzde 61.6) bankalara borçlu ve hemen hemen aynı oranda kişi borcunu ödemekte zorlandığını söylemekte. Halkın yüzde 40.8’i borcunu yeniden borçlanarak kapattığını söylemekte.
Zaten bu sebepledir ki, askeri operasyon yapılıyor ve ülkemiz savaş sınırına yakın olmasına rağmen, kamuoyu yoklamalarında ‘ülkenin en önemli sorunu nedir?’ sorusuna muhatap edilenler, ilk sıraya ekonomiyi koymaya başladılar.
Yukarıdaki değerleri de aldığım MetroPoll kurumunun Mart ayı için tuttuğu nabza göre, ekonomiyi dert edinenler (yüzde 27.4) ile ‘işsizliği’(15.5) sorun olarak görenlerin toplamı toplumun yarısına (42.9) yaklaşmaya başladı.
Terör (22.5), savaş-iç savaş tehlikesi (1.7), Kürt sorunu (1.3), FETÖ (0.6), güvenlik (0.7) başlıkları altında toplanan endişelerin toplamı ise bir yere varmıyor: 28.8…
Önemli mi bu durum?
Hem de çok önemli. Vatandaşın sandık başına gittiği hemen bütün dönemlerde ekonomik endişeler terör endişesi karşısında oldukça geride kalmaktaydı. Son 15 yılda ilk kez, halkın ekonomik endişelerinin ön plana çıktığı bir ortamda sandık başına gidilmesi ihtimali belirdi.
Façamız bozuluyor
Muhalefetin seçim kampanya konularını, hatta her düzeydeki seçimde gösterecekleri adayların kimliğini etkileyebilecek bir durum bu.
Durdulabilir ve geri çevrilebilir noktadan da sanki uzaklaşılıyor.
Ülkemizin iki büyük sanayi ve ticaret kurumunun —Ülker ve Doğuş gruplarının– birbiri ardına borçlarını yapılandırma talebiyle bankalarla masaya oturmaları ve onları başka grupların da izleyebileceği beklentisi tabloyu zorluyor.
Doğan Grubu’nun medya bölümünün daha önce belirlenmiş değerinin altında el değiştirmesini bile değerin daha da aşağıya düşme beklentisine bağlayanlar var.
Bir ara doğrudan yabancı yatırım için en fazla rağbet edilen ülkelerden biriydi Türkiye, şimdi halkı gibi borcunu yeniden borçlanarak kapatmaya çalışan bir ülkeye döndük.
Daha önce kolay ve makul oranlarla borç bulunabilirken, son zamanlarda borçlanmamız hem zor hem de pahada yüksek oluyor.
Ekonomiden sorumlu bakan sınır-ötesi askeri operasyonların bütçeye olumsuz bir yansıması olmadığını-olmayacağını söylediği için bu konuyu ekonomik tabloya eklemiyorum.
Tablo tüketimi etkiliyor, tüketimin azalması da piyasaları etkilemeye başladı.
Olumsuzluğu daha fazla körüklememek için aslında herkesi yakından ilgilendiren bu yönün ayrıntılarına girmek istemiyorum.
İster erken ister vaktinde olsun arka arkaya gerçekleşecek üç seçimi etkileyecek gelişmeler bunlar.
Sanıyorum, CHP başta olmak üzere muhalefet partileri de, kendi tercihlerini belirlerken bu tabloyu göz önünde bulunduracaklardır.
Seçimi kaybettirip kazandıran ekonomidir
Daha önce de yazmıştım, yeniden hatırlatmakta bir mahzur yok: Ekonominin seçimlerin sonuçlarını belirleyici etkisini en çarpıcı biçimiyle ABD’deki 1992 başkanlık seçiminde görebilmiştik.
Devletin neredeyse bütün önemli koltuklarında (Temsilciler Meclisi üyeliği, BM büyükelçiliği, CIA başkanlığı, ABD başkan yardımcılığı) oturmuş biri olan ülkesinin 41. başkanı George Bush, Saddam’ı Kuveyt’ten çıkarmayla sonuçlanan ilk Körfez Savaşı’ndan (1991) başarıyla da çıktığı halde, ikinci dönem de başkanlığa devam etmeyi beklerken, seçimi o güne kadar pek tanınmamış bir vali olan Bill Clinton’a karşı kaybetmişti.
Ekonomik kaygılar yüzünden…
CHP lideri “Hele bir yasayı görelim”diyor, ama esas gözlediği ekonominin seyri olsa gerek.
*Bu yazı fehmikoru.com'da yayımlanmıştır.