Fehmi Koru*
Ömrümün iki yılını (1980-1982) ABD’de geçirdim. Boston’da. Dünyanın öndegelen iki üniversitesiyle irtibatlıydım. Harvard Üniversitesi’nde yüksek lisans eğitimi alırken Massachusetts Institute of Technology’de (MIT) konuk araştırmacı statüsündeydim.
O süre içerisinde bu iki eğitim kurumunda düzenlenen sayısız toplantıyı izleme imkanım oldu.
Siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler alanında sivrilmiş dünyaca tanınan pek çok isim ya hocam oldu, derslerinden yararlandım, ya da en az onlar kadar konulara hakim başka katılımcılarla birlikte tartışılırken görüşlerini onların ağzından dinledim.
Daha sonraki yıllarda ABD başkentinde yerleşik Brookings Institute, Center for Strategic and International Studies (CSIS), Washington Institute (WINEP), Middle East Institute gibi düşünce üreten kuruluşlarda düzenlenmiş tartışmalı toplantılarda konuşmacı olarak yer aldım.
ABD’yi ardından gelen 40 yıl boyunca orada çıkan gazeteleri, dergileri devamlı takip ederek, televizyonlarını izleyerek tanımaya çalıştığımı da bu tabloya eklemek isterim.
Bu girizgahı “Amerika’yı tanıyorum” diyebilmek için değil, bunca yıldan sonra bugünkü Amerika’yı tanıyamadığımı itiraf etmek için yazdım.
Eski Amerika ve yeni Amerika
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan kısa süre sonra katılacağı NATO Zirvesi sırasında ABD’nin yeni başkanı Joe Biden ile görüşecek ve şu sıralarda iki ülkenin bu görüşmeye önem verdiğini belli edecek gelişmeler yaşanıyor.
Türkiye görüşme öncesi dış politikasında ince ayarlara gidiyor. Mısır’la, Yunanistan’la ihtilaflı konuların giderilmesi için çok yönlü temaslar sürdürülüyor.
Nicedir cezaevinde bulunan bazı isimlerle ilgili olumlu gelişmeler yaşanacağını bekleyenler de var.
Ülkemiz bu arada görüşmenin çerçevesini belirleme amaçlı Amerikalı ziyaretçileri ağırlamaya da başladı. Önce Amerikan dışişleri bakanlığından müsteşar yardımcısı Wendy Sherman Ankara’daydı, ABD’nin BM’deki daimi temsilcisi Linda Thomas da bugün ülkemize geliyor.
Tarih (14 Haziran) yaklaştıkça iki ülkenin yönetimlerinde yer alan şahsiyetlerin birbirlerine dönük ifadelerinin de nazikleştiği fark edilmekte.
Merak bu ya, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Biden ile görüşme dosyasını hazırlayan kadroda yer alıyor olsaydım nelere dikkat edilmesini önerirdim?” diye düşünürken bugünkü ABD’yi tanıyamadığım için söyleyeceklerimin yanlışa sürükleyebileceği kafama dank ediverdi.
Benim Boston’da görüşlerinden yararlandığım insanlar içerisinde MIT’den Prof. Noam Chomsky gibi aşırı muhalif isimler de vardı. ABD’nin ancak ‘emperyalist’ sıfatıyla karşılanabilecek yüzünü Chomsky ve sempatizanları tarafından düzenlenmiş bir haftalık bir program boyunca Prof. Howard Zinn gibi konukları dinleyerek -sonra da kitaplarını okuyarak- iyice öğrenmiş biriyim.
Yine de yıllar içinde okuyup dinleyip tartışarak öğrendiklerim beni bugünkü ABD’yi anlamaya hazırlamadı.
Donald Trump’ın siyasi hayat içerisinde varlığıyla zorladığı Amerikan toplumundaki çarpıklıkları dışa vurmasına hiç hazır değildim.
Trump seçimi kaybetti ve bugün ABD’nin yeni bir başkanı var; ancak daha dün sonuçları açıklanan güvenilir bir kamuoyu yoklamasına göre, Cumhuriyetçi Parti’ye oy vermiş Amerikalıların önemli bir bölümü (%64’ü) seçime hile karıştırıldığına, aslında kazananın Trump olduğu halde hakkının yendiğine inanıyor.
Yüzde 64.
Darbe yanlısı Flynn: “Bizde de darbe olmalı”
Bu yılın başlarında -6 Ocak günü- seçimde yenildiği halde koltuğunu bırakmamak için taraftarlarını başkente çağıran Trump’ın kışkırttığı kalabalıklar tarafından Amerikan Kongresi işgal edilmiş, çıkan çatışmalarda beş kişi hayatını kaybetmişti.
İşgal edilen Kongre’nin Cumhuriyetçi Partili üyeleri, geçen hafta, açıkça bir darbe girişimi olan işgali soruşturmak için bir komisyon oluşturulması teklifini reddettiler.
Türkiye’de uğursuz darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz (2016) gecesi konuşmacı olduğu toplantıda “Türkiye’de şu anda bize yakın askerler İslamcı hükümetin işini bitiriyor, beni de aradılar” haberini bir müjdeymiş gibi sunan Michael Flynn dün bir yerde konuşurken, kendi ülkesini kast ederek, “Burada da darbe olmalı” diyebildi.
Flynn emekli bir general. Trump başkan seçilince onu kendisine ulusal güvenlik danışmanı yapmıştı. Ulusal güvenlik danışmanlığı ABD sisteminde bakan düzeyinde bir konum. FBI’ya yalan söylediği ortaya çıkınca görevinden istifa etmek zorunda kalmıştı Flynn. Başı yargıyla derde girdiği için, Trump, gider ayak, bir çok başkalarıyla birlikte onu da, yargının pençesinden kurtarmıştı.
Şimdilerde Trump onuruna düzenlenen toplantıların baş konuşmacısı o.
Dün, Teksas/Dallas’ta konuşurken kendisine yöneltilen “Myanmar’da olan neden burada olamıyor?” sorusuna “Sebep yok, burada da olmalı” cevabını vermiş Flynn…
“Myanmar’da olan” bir askeri darbeydi. [Myanmar Burma’nın resmi adı.]
Seçimi kaybeden Trump “Ne yapayım da yerimde kalabileyim?” sorusunu yönelttiğinde, Flynn’in ona, “İhtilaflı seçim sonuçlarını öne sürüp sıkıyönetim ilan et ve orduyu göreve çağır, bu arada da seçim sonuçlarını beğenmediğin eyaletlerde seçimlerin yeniden yapılmasını sağla” tavsiyesinde bulunduğu biliniyor.
“Myanmar’da olan burada da olmalı” demiş olan Flynn sonradan söylediğini tekzip etmeye çalışmış, ama ne dediğini kameralar kaydetmiş durumda.
On yıl önce yapılmış bir kamuoyu araştırmasında, “George W. Bush’un 11 Eylül eylemlerini önceden bildiği, ancak Ortadoğu’da savaş çıkartmak için eylemleri önlemek istemediği görüşüne ne dersiniz?” sorusuna, bu defa Demokrat Partili kitlelerin %22.6’sının “Çok mümkün”, %28.2’sinin de “Mümkün olabilir” cevabını verdiği görülmüştü.
Demokratların %50.8’i “11 Eylül Bush’un eseri olabilir” diyor…
Kafaları karışık insanlar ülkesi ABD
Benim çeşitli ortamlarda dinlediğim, konuları tartıştığım ortamlarda tanıdığım kişiler değişik görüşlere sahiptiler, ancak kafaları hiç böyle karışık değildi.
Seçim sonuçlarını tanımama, yerinde kalmak için ülkesini ateşe verme, sıkıyönetim ilanı, bir adım ötesi askeri müdahale, darbe gibi konular, benim bildiğim ABD’de hep başka ülkelere -genellikle az gelişmiş, demokratik olmayan ülkelere- atfedilen özelliklerdi.
Joe Biden’in başkanı olduğu bugünkü ABD çok farklı bir ülke.
Yine de tartışabiliyorlar. Savcılar Trump’ın peşine düşebiliyor. Cumhuriyetçi Parti’de Trump’ı üzmemeye çalışanlar çoğunlukta olsa bile aynı partide “6 Ocak darbe girişimi soruşturulmalı” diye oy kullanan, Trump’ın yargılanmasını isteyenler de var.
Biden’la görüşecek Cumhurbaşkanı Erdoğan’a dosya hazırlamakla görevlilerin işi zor.
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden alınmıştır.