Fransa'nın kuzeyindeki Hénin-Beaumont kenti, 70 yıl boyunca "Sosyalistlerin kalesi" olarak biliniyordu. Son birkaç yıldır ise "aşırı sağcı Ulusal Cephe'nin kalesi" olarak anılıyor.
Peki bu keskin geçiş nasıl oldu? Bunun kısa yanıtı aslında, 1980'lerde egemen ideoloji olarak öne çıkan neo-liberal ekonomi politikaları.
Bu politikaların mağduru olan işçi sınıfı, kendilerini sosyalistler tarafından da terk edilmiş hissetti. Bununun yansımaları Hénin-Beaumont'da görülüyor.
Yıllarca kentin ana gelir kaynağı, kömür madenciliğiydi. Ancak fabrikaların kapanması ve Doğu Avrupa'ya taşınmasıyla ise Hénin-Beaumont hafif sanayi kentine dönüştü.
Nüfusu 27 bini bulan Hénin-Beaumont'da işsizlik yüzde 20'lere çıktı. Bu durum birçoklarına göre kendini "apolitiklik" ve "aşırı sağa kayış" olarak gösterdi.
Fransız yazar Bernard Dreano, özellikle ülkenin kuzeyinde görülen bu duruma uzun bir sürecin sonunda varıldığını söylüyor:
"Bu bir anda olmadı. Komünist Parti'nin çöküşüyle başladı. Sosyalist Parti de kuzeyde güçlüydü ama yolsuzluklara karıştı. İşçilerin çoğu da oy vermeyi bıraktı. Protesto etmek için çekimser kaldı. Zamanla özellikle kuzeyde işçilerin Ulusal Cephe'ye oy verdiğini gördük. Bunlar sınıfsal eğilimle değil, milliyetçi eğilimle verilen oylardır."
"Bu da kendini popülist partilerde gösterdi"
Dreano, 1980'lerdeki küresel neo-liberal dönüşüme dikkat çekiyor:
"Son 20-25 sene egemen söylem neo-liberalizmdi. Geleneksel partiler özellikle sol partiler krizdeydi. Avrupa'da eskisine benzemeyen yeni bir milliyetçilik oluştu. Bu da kendini popülist partilerde gösterdi."
Hénin-Beaumont'da Sosyalistlerin düşüşü de böyle bir süreci izledi. Sosyalistlerin belediye başkanı 2009 yılında yolsuzluğa karıştı ve halkın yerel hizmetlerden şikayetçi arttı.
Kentte 2012'deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Ulusal Cephe lideri Marine Le Pen ilk turda François Hollande ve Nicolas Sarkozy'yi geride bırakıp oyların yüzde 35'ini aldı.
İki yıl sonra yapılan yerel seçimlerde de, Ulusal Cephe'nin belediye başkan adayı ikinci tura kalmadan seçmenlerin yarısından fazlasının desteğini alıp yerel yönetimin başına geçti.
Bu keskin dönüşüm parti içindeki görevlendirmelerde de dikkat çekiyor. Marine Le Pen'in baş danışmanı Florian Philippot, kuzey Fransalı ve sol siyasetten aşırı sağa geçen bir isim.
Dolayısıyla bölgede Ulusal Cephe'ye verilen desteğin kademeli artışı, Sosyalistlerden duyulan memnuniyetsizlikle ve 'unutulmuşluk' hissiyle açıklanabiliyor.
Kent merkezinde market işleten Mağripli Abuzer, seçime birkaç gün kala henüz kime oy vereceğini bilmiyor ama Le Pen'in neden güçlü olduğu sorusuna hiç tereddüt etmeden yanıt veriyor:
"İnsanlar diğerlerinden bıktı. Sosyalistler geldiğinde hep sorun oluyor. Hiçbir şey yapmadılar, hiçbir şey görmedik. Tam bir felaket."
"Televizyonda gördüğümde de zaplıyorum"
Yalnızca soyadını veren 80'li yaşlarındaki Madam Sauvage da, sağ cephede küçük bir partiye oy verecek ama adını açıklamak istemiyor. Yaşadığı kentteki değişim için de şunları söylüyor:
"Önceden sosyalist, komünistti buralar. Şimdi Ulusal Cephe. Bakın her yer boş, herkes kendini düşünüyor. Eskiden insanlar birbiriyle konuşur muhabbet ederdi, şimdi kimse kimsenin yüzüne bakmıyor."
Kilise ve belediye binasının olduğu kent merkezi hafta içi öğle saatinde bomboş. Birçok mağaza yeni açılan kapalı alışveriş merkezine taşınmış, şehrin içinde kalanlar ise ya satılık ya kiralık.
Merkezde, kime oy verecekleri sorusuna birçok kişi yanıt vermekten kaçınıyor. Gençler arasında birçok kişi de siyasetle ilgilenmediklerini, oy vermeyeceklerini söylüyor.
Cindy Cheron, "Oy vermiyorum, ilgilenmiyorum da. Söz veriyorlar, sonra sözlerini tutmuyorlar, hiçbir işe yaramıyor. Televizyonda gördüğümde de zaplıyorum" diyor.
Matiste, 21 yaşında, hiç oy vermemiş, yine oy vermeyecek:
"Hiçbir aday ilgimi çekmiyor. Hiçbir tercihim yok doğrusu. Adayların programları da gerçekleşebilir gibi görünmüyor."
İsmini vermeden Le Pen'e destek çıkanlar da Ulusal Cephe'nin çok çalıştığını, kendilerine daha rahat eriştiklerini söylüyor.
Fransız tarihçi Huguette Meunier-Chuvin de partinin bu özelliğine dikkat çekiyor ve işçilerin 'unutulmuşluk' hissinden yararlandığını söylüyor:
"Ulusal Cephe sokaklarda, meydanlarda. Kapı kapı dolaşıyorlar, tartışıyorlar, çok görünürler. İnsanlar da 'bizi dinliyorlar. Paris'teki politikacılar gibi bir iki saat gelip gitmiyorlar' diye memnun oluyor."
İstatistiklere göre 2012 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Fransa genelinde oy kullanan işçilerden yüzde 33'ü Le Pen'i destekledi. Çekimser kalanların oranı yüksek olmazsa, Ifop araştırma şirketinin verilerine göre, işçilerin yüzde 44'ü yine Le Pen'den yana kullancak oyunu. Aynı araştırma Melenchon ve Macron'un yüzde 17'de kalacağına işaret ediyor.
"Bir tarafta, 'Artık kendi
evimizde değiliz' dedirten bir göç"
Fransız Liberation gazetesine konuşan Ifop araştırmacısı Jerome Fourquet'ye göre Le Pen'in işçiler arasındaki başarısı, 'korumacı' söylemlerinden kaynaklanıyor:
"Ekonomik olduğu kadar kültürel güvensizlik hissine yaklaşımından da kaynaklanıyor. Bir tarafta, 'Artık kendi evimizde değiliz' dedirten bir göç, diğer tarafta, küreselleşmeyle beraber Fransız işçileri daha düşük kalite üretim yapan ülkelerle bir tutan sistem. Buna ek olarak, elitlerin reddi ve Marine Le Pen için oluşan 'bize hitap eden, bizi düşünen tek kişi o, dediklerini anladığımız tek kişi o' hissi. "
Hénin-Beaumont'da da Ulusal Cephe'nin halk arasında görünür bir varlığı var. Sokak röportajları yaparken bir esnaf, "Bak belediye başkanımız hemen yanındaki restoranda öğle yemeği yiyor" diyor ve yanındaki restoranı gösteriyor.
Buradaki halk için belediye başkanıyla iç içe olmak alışılmış bir durum, mesafeli olmak değil.
Ulusal Cephe'ye yerel seçimlerde en büyük zaferlerinden birini kazandıran Belediye Başkanı Steeve Briois'ya, "Nasıl oldu da Sosyalistlerin kontrolündeyken aşırı sağ Ulusal Cephe güçlendi" diye sorduğumda şu yanıtı verdi:
"Sosyalistlere oy verenler çok büyük hayal kırıklığı yaşadı. Sosyalist Parti artık halkı, işçi sınıfını, burada 'küçük insanlar' dediğimiz zayıf kesimi savunmuyor. Sol Cephe, Fransa'da başka kesimlere hitap ediyor ama son 10-15 yıldır işçi sınıfını tamamen terk etti. Sonuç olarak daha önce Sosyalistlere oy verenler şimdi Ulusal Cephe'ye veriyor çünkü onları, onların işlerini korumamızı istiyorlar."
Belediye Başkanı Steeve Briois, 'küreselleşmeye' karşı partisinin 'korumacı' politikasını savunuyor:
"Bu küreselleşmeyi Avrupa'ya bir rüya gibi sundular. Ama gerçekte Fransız işçiler için bir kabus.
"Fransa'daki istihdamı korumak lazım. Sınırlarımızı yeniden bulmalıyız. Ultra liberal politikaları durdurmalıyız."
Briois işçileri korumak için ekonomi politikalarından bahsederken Fransız gazetelerinde de son günlerde geniş yer bulan bir örneği veriyor. Hénin-Beaumont'a yakın Amiens kentindeki Whirlpool fabrikasının Polonya'ya taşınacak olmasını, istihdam kaybı ve ucuz işçi sömürüsü olarak görüyor.
Ve ABD Başkanı Donald Trump ile Ulusal Cephe politikaları arasında benzerlik olduğunu söylüyor:
"Trump gibi, işletmelerin Fransa'ya geri gelmesini istiyoruz. Ekonomik olarak Ulusal Cephe'yle benzerlik var. Ekonomik vatanseverliği korumacı politikaları getirmek istiyoruz."
Hénin-Beaumont'daki genel kanı cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda da Ulusal Cephe'nin kalesi olma özelliğini koruyacağı yönünde.
Buradaki eğilimin ülke geneline nasıl yansıyacağı da seçim gecesi belli olacak.