Fransa'da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turundan çıkan sonuç, Avrupa basınında geniş yankı buldu. Paris'te çıkan sol eğilimli Libération gazetesi Fransa’da ilk turdan çıkan sonucu şöyle yorumladı:
"İkinci turda Emmanuel Macron’un sosyal liberalizmi ve Marine Le Pen’in milliyetçiliği karşı karşıya. Dışa açıklık ile izolasyon, Avrupa'nın birliği ile dışa kapalı bir Fransa karşı karşıya. Presipte ilk turun genç galibinin, tüm partilerdeki cumhuriyetçi güçlerin yardımıyla kötü kalpli üvey anneyi mağlup etmesi gerekir. Ancak Marine Le Pen'in Ulusal Cephe'si tarihinin en iyi sonucunu elde etti. Le Pen şimdi 'halk' ile 'elitler' arasında bir savaşa oynayabilir. Bu yeni siyasi kuliste her şey mümkün. Bir başka deyişle dikkatli olmak gerek."
Almanya’nın önemli ulusal gazetelerinden Süddeutsche Zeitung'un yorumunda ise Fransa'daki seçimlerin ardından Avrupa Birliği'nin geleceği irdeleniyor:
"İngilizler Avrupa Birliği'nden çekildikten sonra kıtanın kaderini Almanya ile belirleyecek ülke özellikle Fransa olacaktır. Ancak şu anki tablo, bu iki ülkenin ortak analiz ve eylem kabiliyetlerini yeniden gözden geçirmesi gerektiğini gösteriyor. Alman hükümetinin AB'nin Berlin'e odaklanmaya devam edeceğini düşünmesi aptalca olur. Ve Fransa'da seçimlerin ikinci turunu kim kazanırsa kazansın Cumhurbaşkanı Hollande'ın kendine eziyet eder biçimdeki izolasyonunu daha fazla devam ettiremez. Avrupa Birliği ülkeleri son yıllarda giderek daha ulusalcı ve rahatına düşkün bir hale geldi. Artık bunun merkezinde yakında kıtanın kaderini belirleyecek iki devlet bulunuyor."
İngiliz Times gazetesinin Fransa'daki seçimlere yönelik yorumunda ise Macron'un reform vaatleri irdeleniyor:
"Emmanuel Macron'un büyük ölçüde bilinmeyen bir güç olduğunu, Avrupa taraftarı tutumu ve ekonomik elitlerin ona verdiği destekten anlamak mümkün. Macron Avrupa'da uzun süredir devam eden ekonomik durgunluğun nedenlerini açık bir biçimde göremezse gelecekte daha fazla sorunun birikmesine neden olabilir. Buna karşın Marine Le Pen ise Avrupa’nın sorunlarına yanıt vermeyen yabancı düşmanlığı ve ekonomik korumacılık politikalarının zehirli karışımı ile tüm tahminlere rağmen ikinci turda cumhurbaşkanlığına yaklaşabilir… Fransa’da haftada 35 saatlik çalışma süresi ve emeklilik yaşı yükseltilmeden ya da el üstünde tutulan birçok sosyal program hurdaya çevrilmeden gerçek bir refom mümkün olamaz. Yeni seçilecek cumhurbaşkanının kaçınılmaz grevler ve otoban blokaj eylemlerine karşı koymak için çelikten sinirlere ihtiyacı olacak. Muhtemelen solcuların tamamının ve François Fillon'un muhafazakar tabanının büyük bir kısmının oyunu alacak Macron, piyasa reformlarının çok önemli olduğunu, ancak onları uygulamaya geçirmenin ise çok zor olduğunu çabuk öğrenmek zorunda kalacaktır."
İsviçre’nin Tagesanzeiger gazetesinde Fransız seçmenin bir çelişkisine dikkat çekiliyor:
"Gerçi ilk turun sonuçları Fransız seçmenin yerleşik politikalardan bıkkınlığını gözler önüne seriyor. Ama buna rağmen seçmen, sosyal devletten tırtıklanma reform vaatlerinin de yer aldığı liberal ekonomi politikalarını içeren siyasi programı ile devrimciden başka her şeye yakışan Macron gibi gerek kökeni gerekse özgeçmişi bakımından hakim sınıfın tipik bir temsilcisini adaylar arasında favori konuma getirdi… 39 yaşındaki aday ne mevcut olanda radikal bir kırılmayı ne de mantıksız bir sıçramayı temsil ediyor. Bu hali ile sermayesi bolca belirsiz vaatlerden, sol ve sağ arasındaki karşıtlığı aşmaktan ve bozuk sistemi bir biçimde yenilemekten oluşuyor. Bu durum insanı heyecanlandırmasa da rakibi Marine Le Pen'in muğlak politik ve ekonomik vizyonlarından bin kez daha iyi."
Avusturya'nın başkenti Viyana’da çıkan Die Presse gazetesi ise Macron'un seçmeni hayal kırıklığına uğratması halindeki bir senaryoya dikkat çekiyor:
"Fransızlar ilk turda kalpleri ile ikinci turda da mantığı ile seçerler, denir. Beşinci Cumhuriyet'te sistemden duyulan mutsuzluk hiç bu kadar aşikar olmamıştı. Şimdi neredeyse tüm siyasi partiler Macron’a destek verecek. Tıpkı 2002 yılında Jean-Marie Le Pen’e karşı Jacques Chirac’ı destekledikleri gibi. Peki ya 39 yaşındaki Macron da seçmenlerini Chirac, Sarkozy ve Hollande gibi hayal kırıklığına uğratırsa ne olacak? İşte o zaman Marine Le Pen gerçekten de bir anda kendini Élysée Sarayı’nın önünde bulacak."
© Deutsche Welle Türkçe
afp/dpa/BD/BK