T24 Kültür Sanat
Müzik tarihçisi Murat Meriç, Galata üzerine yazılmış birçok hikâye ve şiir olduğunu belirtiyor. Şarkılar söz konusu olduğunda ise Galata’ya daha çok İstanbul’u anlatan albümlerde rastlandığına, ancak doğrudan semti ve orada yaşayanları anlatan parçaların da olduğunu söylüyor.
Meriç, İstanbul Büyükşehir Belediye’sinin üç ayda bir çıkan ‘İST’ isimli dergisi için kaleme aldığı yazıda semti anlatan şarkılardan bir seçki yaptı. Seçki öncesinde Galata’nın müzikli hikâyesini anlatan Meriç, dergide şunları paylaştı:
“16. yüzyılda Galata’da meyhanelerin olduğu biliniyor. Semt, bunlarla ünlü. Evliya Çelebi, 17. yüzyılı anlatırken buralarda rakı içildiğinden söz ediyor. Çağdaşı Eremya Çelebi Kömürcüyan, rakı-balık muhabbetine giriyor ve koltuk meyhanelerinde misket arakı satıldığını söylüyor.
Sonrası, çalgılı meyhaneler devri. 20. yüzyıla doğru yaklaşırken önce ayakta içilen, küçük bir saz heyeti eşliğinde kadınlı erkekli eğlenilen mekânları görüyoruz. Bunlar, masa-sandalye düzenine geçildikten sonra gazinolara dönüşüyor. Gazinolar, biraz da Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde karşımıza çıkan modernleşme hareketinin etkisiyle bir anda popüler mekânlar haline geliyor. Çalgılı meyhanelerin kapanıp yerlerini gazinolara bırakmasıyla Cumhuriyet sonrası mekânlar şekilleniyor. Sonrası, bugüne uzanan müzikli mekânlar.
Bu noktada, Galata’da ortaya çıkan ve ‘gazinonun bayağısı’ olarak tanımlayabileceğimiz balozlardan söz etmezsem olmaz. Çalgılı olmasına rağmen pek sevilmeyen, İstanbul’a gelen denizcilerin ve ‘ayaktakımı’ olarak tabir edilen insanların gittiği ucuz ve salaş yerler bunlar. Kadın personel çalıştırılan erkek mekânları; bu yönüyle pavyonların öncüsü. Ekseriyetle ayakta içiliyor, eğleniliyor. Orkestralar, daha ziyade beynelmilel gemiciler uğradığı için, alafranga müziğe meyilli. Danslar da haliyle polka, mazurka ve vals. 19. yüzyıl sonlarına baktığımızda, ünlü balozlardan biri olarak Madam Bela’nın Meyhanesi’ni görüyoruz. Adı gibi belalı bir yer! Reşad Ekrem Koçu Tarihimizde Garip Vakalar’da orayı şöyle anlatıyor:
‘İstanbul’da ayaktakımının, esafil ve erazilin [bayağı ve rezilin], uygunsuz hayta güruhunun gittiği, edep ve haya kaygusu olmadan, hatta rezilane cümbüş ve muhabbetlerle içip eğlendiği, ara sokakların küçük, izbemsi pis meyhanelerinden.’
Fotoğraf: SALT Araştırma
Dönemin bir başka önemli yazarı Sermet Muhtar Alus ise İstanbul’la ilgili yazılarının toplandığı İstanbul Kazan Ben Kepçe’de Tophane’deki Şerbetçi Sokağı’nda bulunan Arap Yorgi’nin balozundan şöyle söz ediyor:
"Kapıdan girdin mi, tezgâha benzeyen taştan set, mal sahibinin yeri. Karşıki sette de Çingene lavtacı Sadıkoğlu’nun takımı: Bir lavta, bir klarnet, bir zilli maşa. Ortada büyük bir gaz lambası, kenarlarda ufakları, etrafta mermer masalar... Mezesiz rakının şişesi çeyrek, kadehi kırk para, biranın bardağı yüz para. Zira çalgılı baloz."
Balozların rakibi, yine ayaktakımının gittiği küplü meyhaneler. Şarabın fıçıda ve ucuza satıldığı bu meyhanelerin en meşhuru Galata’da: Küplü’nün Meyhanesi. O kadar meşhur ki bir kantoya sirayet etmiş:‘
"Kadeh kırmak el sarmak. Hovardaya pek şandır. Küplü’ye gitmeyenler gidip bir tek çakmalı. Gamı dilden atmalı. Veresiye vermezse tezgâhtara çatmalı. Külhanbeylik omuzdaşlık. Aman bize pek şandır..."
Pera Palas, gazinolar, yıldızlar
Biraz daha yakın döneme geleyim... İlhan Berk, semti adım adım gezdiği, gezdirdiği kitabı Galata’da (Adam Yayınları, 1985), Matrakçı Nasuh’un 1537 tarihli “Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han” adıyla anılan minyatüründe onbir kapı olduğundan söz eder ve Galata’yı Azap Kapısı’ndan ‘adımlamaya’ başlar. Bu esnada Pera Palas’ta ‘iç gıcıklayıcı sesler’ duyduğunu da anlatır: ‘Mo Nova Orkestrası’nın melodileriyle birbirlerine kilitlenmiş çiftler dans ediyorlardı.’
Pera Palas, içindeki balo salonlarıyla eğlencenin de merkezi. Memlekette ilk Batı müziği orkestraları burada sahne aldığı için pop müziğin de yeşerdiği noktalardan. Öncesinde Avrupa ve Amerika’dan gelen caz ve hafif müzik orkestraları burada dinleyiciyle buluşurken, ellili yılların ikinci yarısından itibaren İstanbullu müzisyenler devreye girmiş ve sahneyi yerli orkestralar doldurmuş. Gazinoların da saltanatını ilan ettiği, popüler mekânlara dönüştüğü dönem bu. Oysa gazinoların tarihini 1920’li yıllara ve Galata’ya kadar uzatmak mümkün.
Galatalı şarkılar
Teoman’ın ‘Galata’da Rıhtımda’ adlı şarkısından İST’in bir önceki sayısında yayımlanan yazımda söz etmiştim. Rıhtımın az ilerisinde, iki kıyıyı birbirine bağlayan Galata Köprüsü var. Vasiliki Papageorgiou, Bosphorus topluluğunun Heybeli’den Son Vapur başlıklı albümünde ‘Galata Köprüsü’nde / Sti Gephyra Tou Galata’ adlı şarkıyı seslendiriyor ama köprünün şarkısını Ezginin Günlüğü yazmış; 1993 yılında yayımlanan İstavrit albümünden ‘Galata Köprüsü’nün Şarkısı’: "Değmeyin bana, göğsümde bin yara var. Yedi tepeli kent gibiyim, kafamda sarhoşluklar. Açıktan geç be sandalcı, çek öte yana küreğini. Kulaklarına sahip ol bayan, çizmesin şarkım yüreğini. Bazen şişeden içerim, omzumda ceket. Her dokuz çekiliş, cebimde bilet. Sabah martılara ekmek atarım. Akşam göğsüme jilet.”
Şarkının ilerleyen dakikalarında ‘Şöyle kol kola girip Beyoğlu’na bir çıksak’ dizesine rastlıyoruz. Halil Sezai’nin Sibel Can’la birlikte söylediği ‘Galata’ adlı şarkısında rastladığımız meyhane, bu yol üstünde olmalı: ‘Şimdi Galata’da bir meyhanede. Aklım o zatı şahanede. Dostlar gönlümü eyler boşa. Artık kalmadı bir bahane de...’
Aydok Moralıoğlu, Can Candemir, Santi & Tuğçe, Serkan Çağrı, Ulutan Dural farklı projeler için adı ‘Galata’ olan şarkılar yapan isimlerden birkaçı.
Önder Focan, triosuyla yaptığı Nu Book albümünde ‘Galata 8’ adlı şarkıya yer verdi. Toygar Işıklı’nın Kurt Seyit ve Şura dizisi için bestelediği şarkılardan biri, sahneyi anlatan ‘Galata’da Veda’. Tolga Çebi ise İçimdeki Ses filmi için ‘Cihangir Galata’ adlı bir şarkıya imza atmış.
Sefarad Sami ‘Galata Lordu’nu bize anlatırken Gamze Canyurt ‘Galata’da Todoraki’den seslenmiş. Can Atilla, İstanbul’un fethini anlattığı Altın Çağ albümünde Galata Kulesi’ne özel yer ayırmış. Hasan Cihat Örter, Istanbul Acoustic Touches albümünde ‘Galata Tower’ adlı ezgide kuleyi kendince betimlemiş.
Şüphesiz daha çok şey anlatabilirim, çok şarkı adı sayabilirim ama bir noktada bırakayım. Ayrılmadan önce, İlhan Berk’in Galata’daki kuşları sayarken selam çaktığı martılara ben de selam çakayım!”
Yazının tamamını okumak için tıklayın.