Yaşam

Game of Thrones'daki Dothraki ve Valyrian dilleri nasıl oluşturuldu?

Yapay dil oluşturmanın tarihi yaklaşık olarak 12. yüzyıla dayanıyor

12 Ağustos 2017 23:16

David J. Peterson*

Benim adım David Peterson ve ben bir “conlanger”ım. Conlanger ne demek diye soracak olursanız, Oxford İngilizce Sözlük’ün conlang kelimesini sözlüğe daha yeni eklemesi sayesinde artık “Sözlüğe bakın” diyebilirim. Ama sizi bu zahmetten kurtarmak adına ben söyleyeyim: Conlanger, yapay dil oluşturan kimseye denir; yani “conlang” yapay dil demek ve bunu yapan kişiye de “conlanger” denmektedir.

Yapay dil oluşturmanın tarihi yaklaşık olarak 12. yüzyıla dayanmaktadır. Bu tarihlerde, Alman başrahibe Hildegard von Bingen, yapay kelimelerden oluşan Lingua Ignota’yı, yani “bilinmeyen dil”i ilahi yazmak için oluşturmuştur. İlerleyen yüzyıllarda, Leibniz ve John Wilkins gibi filozoflar diller arası büyük sınıflandırma sistemleri için yapay dil oluştururken; L. L Zamenhof gibi idealistler ise uluslararası iletişimi basitleştirmek adına dil oluşturacaktır. Bütün bu sistemler, dilin temel işlevi olan “anlamı iletme” ve “kodlama” üzerine yoğunlaşmıştır. Ta ki 20. yüzyıla kadar…

Tolkien: Modern zamanda yapay dil oluşturma işinin babası

J. R. R Tolkien, Orta Dünya masallarını ustalıkla yazmadan önce de bir conlangerdı. Ondan önce yaşamış tarihte bilinen birçok yapay dil oluşturucusunun aksine, Tolkien salt keyif için diller oluşturmuştur. Profesyonel bir filolog olsa da, kendi dilleri üzerine çalışmalarına devam etmiş, en sonunda ise ünlü eseri Yüzüklerin Efendisi serisini yıllardır üzerinde ustalıkla çalıştığı bir dil efsanesi olarak sunmuştur. Edebi eserleri, oluşturduğu yapay dillerden daha ünlü olacak olsa da, özellikle Elfçe (Sindarin ve Quenya) başta olmak üzere, oluşturduğu diller yeni dönem conlangerları 20. yüzyılın geri kalanında da etkilemeye devam edecektir.

Uygulamadaki genel belirsizlikler yüzünden, pek çok conlanger evde internet kullanımın yaygınlaştığı 1990’lı yıllara kadar birbirinden habersizdiler. Conlangerlar için ilk buluşma alanı Conlang Listserv isimli online mail listesiydi. Listedeki bazı üyeler Tolkien’in dilleriyle ilgilenirken, bazıları da Esperanto ya da Lojban gibi daha büyük projelerle ilgilenmiştir; ancak çoğunluk kendi çalışmalarını tartışmak, diğer dil oluşturan insanlarla tanışıp onlardan da bir şeyler öğrenmek için bir araya gelmiştir.

Conlang Listserv’ün kuruluşundan sonra birçok online buluşma platformları oluşmuş, birkaç yıl sonra ise conlangerlar arası iletişimin ilerlemesiyle beraber yapay dil oluşturma da gelişmiştir.

Yapay dil çeşitleri

Yaklaşık olarak 19. yüzyıldan beri, yapay diller kendi içlerinde çeşitli kategorilere ayrılmıştır. İlk başta daha önce de bahsettiğim felsefi diller oluşmuş, ardından Esperanto gibi ikincil diller (auxlang ya da auxiliary languages) gelmiştir; ancak Tolkien ile birlikte yeni bir kategori oluşmuştur: Sanatsal diller(artistic languages ya da artlang). Sanatsal diller, en basit tanımıyla “sanatsal gayelerle” oluşturulmuş yapay dillerdir; ancak bu geniş tanım, birbirinden tamamıyla farklı dilleri de aynı kategoriye koymaktadır. (Denis Moskowitz’in Rikchik dili ile Sylvia Sotomayor’un Kēlen’ini karşılaştırın). Bu alanda gelişmeler arttıkça, daha hassas bir ayrımın gerekli olması doğala yakın yapay diller (naturalistic conlang) kategorisini ortaya çıkarmıştır.

İşte tam bu noktada HBO’nun Game of Thrones ve Syfy’ın Defiance dizileri için oluşturulmuş diller devreye giriyor. Bu diziler için oluşturduğum diller, doğala yakın yapay diller anlayışından gelmektedir. Doğala yakın yapay dil türünde amaç, olabilecek en gerçekçi dili oluşturmaktır. Dilin gerçekçiliği ise o dili konuşanların gerçekliğine dayanmaktadır. Eğer bu dili konuşanlar az çok insani özellik taşıyor ve gerçekçi bir şekilde canlandırılması düşünülüyorsa, o zaman dilleri de doğal dile (İspanyolca, Tagalogca, Cham gibi dünya üzerinde konuşulan diller) olabildiğince benzer olmak durumundadır.

Konuştuğumuz doğal diller her ne kadar yaygın olsa da insansı bir özgünlükte gereksiz ve kusurludurlar. Conlangerlar ise iki farklı dil oluşturma yönteminden birini uygulayarak doğal dillerin daha iyi taklitlerini yapma konusunda yıllar içinde oldukça başarılı oldular. Benim kaplama yöntemi (façade method) olarak adlandırdığım bu yöntemlerden ilkinde; günümüzdeki doğal dillerin çeşitli özelliklerini kopyalayarak doğal dile benzeyen bir dil oluşturulur. Mesela, eğer İngilizce’de bazı isimlerin çoğulu düzensiz ise (örneğin; mouse-mice [fare-fareler]), yapay dilde de belirli isimler benzer bir kural ve istisnaya göre çoğul hale sahip olur.

Tarihsel yöntem: Valyrian dilinde “düzensiz çoğul” hissini uyandırmak

Kaplama yöntemine tam tersi yaklaşım ise Tolkien’in öncülüğünü yaptığı tarihsel yöntemdir. Tarihsel yöntemde, ilk dil (proto language) olarak da adlandırılan ata dil oluşturulur ve istenilen dil, yapay dilsel evrim aracılığıyla ata dilden geliştirilir. Bu yöntemde süreç daha uzun olmasına rağmen aslında daha basittir; çünkü dildeki düzensizlikler birinci elden yaratılmadan doğal bir şekilde ortaya çıkacaktır. Örneğin; Game of Thrones’da Daenerys’in konuştuğu Yüksek Valyrian (High Valyrian) dili, Köle Koyu’nda konuşulan Alçak Valyrian (Low Valyrian) dilinden farklıdır. İşin aslı ise, Yüksek Valyrian Alçak Valyrian’ın ata dilidir. Dilin evrimleşmesiyle beraber dildeki doğal düzensizlikler de ortaya çıkmıştır. Köle Koyu’da konuşulan Valyrian dilindeki isimleri ve onların çoğul hallerini aşağıdaki örneklerde inceleyiniz:

hubre “keçi”- hubres “keçiler”
dare “kraliçe”- dari “kraliçeler”
aeske “efendi”- aeske “efendiler”

Sonu “e” harfiyle biten tekil isimlerin örneklerini gören birisi, bu isimlerin çoğul hallerinden en az ikisinin düzensiz olduğu söyler. Peki, bu çoğul hallerdeki rastlantısal farklar neden kaynaklanmaktadır? Bunun sebebi, aynı harfle biten bu üç tekil ismin eski dilde, yani Yüksek Valyrian’da, aşağıdaki örneklerde de belirtildiği üzere çok daha farklı bir biçimde olmalarıdır.

hobres “keçi” – hobresse “keçiler”
dāria “kraliçe” – dārī “kraliçeler”
āeksio “efendi” – āeksia “efendiler”

Bu çoğul hallerden her biri Yüksek Valyrian dilinde oldukça düzenlidirler. Yapay evrimleşme sürecinde kelime sonlarını basitleştiren bir dizi ses değişimi, tekil haldeki bu üç kelimenin her biri için aynı son eki oluşturmuştur; ki bu da bu dili konuşan bir sonraki nesli, hangi ismin düzensiz hangi ismin düzenli çoğulu olduğunu ezberlemek durumunda bırakmıştır.

Zamanın kavramsallaştırılması

Dil bilgisi kuralları ve dildeki sözcükler de yapay dilsel evrim sürecinden etkilenirler. Mesela doğal diller, soyut kavramların terminolojisini somut kavramların terminolojisinin mecazi anlamlarından türetirler. Örneğin “zaman”, genellikle mekânsal terminoloji kullanılarak tartışılan soyut bir kavramdır. Bunun nasıl yapıldığı ise dilden dile değişmektedir. İngilizce’de gelecek zamanda olacak olaylar, şimdiki zamandan sonra gerçekleşir (After (sonra) kelimesi “aft” kelimesinden türemiştir. Aft kelimesi ise “arkada olan” demektir) ve geçmişte yaşanmış olaylar ise şimdiki zamandan önce gerçekleşmiştir. Bu demektir ki “zaman”, şimdiki zamanda durup yüzünü geçmişe döndüğün, geleceği ise arkana aldığın bir şekilde kavramsallaştırılmıştır.

Syfy’da yayınlanan Defiance dizisi için oluşturduğum Irathient dilinde “zaman” yatay değil dikey olarak kavramsallaştırılmıştır. “Sonra” kelimesinin karşılığı, zamansal bağlamda, “shei”dir; “üstünde” anlamına gelen bir kelimeden türemiştir. Diğer yandan “önce” kelimesinin karşılığı “ur”dur; “altında” ya da “aşağıda” anlamına gelir. Geçmişin aşağıda, geleceğin ise üstte olduğu metaforu, dildeki diğer kullanımlarda da ortaya çıkıyor. Eğer birisi “Daha önce söylediğin şeylere dön de bak” demek isterse, Irathient diline direkt çevirisi “Daha aşağıda söylediğin şeylere in de bak” olur.

En nihayetinde, kişinin sahne arkasındaki çalışmaları bilip bilmediğine bakmaksızın ekranda duyduğu dil ona doğal dil gibi gelir. Çünkü ekranda kullanılan bu aksesuar “dil”dir ve bir kostüm ya da setin bir parçasından farklı olarak, kelimeleri istenildiği zaman kaydedilip incelenebilir. Dolayısıyla bir yapay dilin, 200 metrelik buz duvarının ya da bir tahtın olamayacağı bir gerçekçilikte olması gerekir.

Birçok conlangerın başka conlangerların da olduğunun farkında olmadığı zamanlardan, çalışmalarımızın büyük ve küçük kanalların göstermek zorunda olduğu en iyi yapımların orijinalliğine katkıda bulunabildiği zamanlara 25 yıldan daha kısa bir sürede gelmemiz benim için hala olağanüstü bir durum. Oxford İngilizce Sözlük’ün conlang kelimesini sözlüğe eklemesi ise bu inanılmaz yüzyılın çeyreğinde daha iyisi yapılana kadar yapılmış en güzel şey.


David Peterson tarafından OUP blog için kaleme alınan bu makale, Gaia Dergi'den Ecem Baykuş tarafından Türkçe'ye çevrilmiştir.