Ümit Alan*
“Gazetecilik suç değildir” diye bir iddia görüyorum sık sık. En son TGC-TGS-DİSK Basın-İş ortak açıklamasında rastladım. Gazeteciler gözaltına alındığı ya da tutuklandığı zamanlarda hashtag olarak da görüyoruz. TGC-TGS-DİSK Basın-İş’in açıklamasına göre 207’ye yakın gazeteciye gözaltı kararı çıkmış, 107 gazeteci de tutuklanmış. Kapatılan medya kuruluşları yüzünden de 2 bin 308 gazeteci işsiz kalmış. Öyleyse şunda bir anlaşalım, teoride olmasa da pratikte gazetecilik pekâlâ suç olmuş. O zaman şu soruyu da soralım yalnız: Gazetecilik hangi hallerde suç olur? Elbette olağanüstü hallerde. Peki nedir bu olağanüstü haller, gazeteciler nasıl suçtan kaçınır? Bu haftaki Köşe Vuruşu’nun sorusu bu. Cevabını da madde madde vermek isterim.
Gazetecilik, siyasetin on yıllardır çözemediği sorunların üstüne gittiği zaman suç olur. “Biz o sorunu çözmek istemiyoruz, sen de fazla kurcalama”dır, bu suçlamanın alt metni. Hem onların çözemediği sorunu gazetecilik mi çözecekmiş, peh? Gerekirse yine “çözüm süreci” başlar, şimdi ağır suç kapsamında olan çok şey bizzat yapılır ama gazeteci yapmasın. Gazeteci barış filan aramasın. Yani basamakta durmasın. Otomatik kapı çarpar.
Gerçekler her zaman işlevsel olmayabilir. İşlevsel olmayanı da kullanmanın lüzumu yok şimdi. Gazeteci bunun ayırdına varmak istemediği zaman gazetecilik suç olabilir pekâlâ. Siyaset ehli bunun ayırdına hemen varır bak. Varamıyorsan sızlanmak yok. Aslında teoride siyasetçinin işi gizlemek, gazetecininki ortaya çıkarmak diye anlatılır ama her zaman olmaz bu. Ne zaman olacağına iktidarlar karar verir. Hem o iktidarı millet seçmedi mi? Karşı mı geliyorsun milletin kararına?
Gazetecilerin siyasetçiler gibi “kandırıldım” deme lüksü olmadığı için gazetecilik bazen suç olur. Böyle durumlarda gazeteciye “sen hepimizden uyanık olmak zorundasın” denmek istiyor demek ki. “Ben en yakınımdaki insanların “terörist” olduğunu fark etmeyebilirim ama sen fark edip uyarmakla mükellefsin” misyonu yükleniyor gazeteciye. “ E o zaman da uyaranlar tutuklandı” diyeceksiniz ama karıştırmayın. Gazeteci bazen bildiğini kendine saklayacak bazen saçacak. Hem bir önceki maddeyi hatırlayalım, gerçekler her zaman işlevsel olmayabilir.
Gazetecilerin kamuoyunu etkileme gücü olduğu için gazetecilik suç kapsamına girebilir pekala. Oysa ki, siyasetçilerin kamuoyunu hiç etkileme güçleri yok öyle değil mi? Siyasetçiler geçmişte şimdi adını anmak bile suç olan yapıya övgüler düzmüş, onların davetlerine katılmış olabilirler ama bu kamuoyunu etkilemek sayılmaz. Kamuoyu da uyanık olsaymış canım. Oysa gazeteci, kamuoyunun ağzının içine baktığı kişidir, o yüzden gazeteciler kamuoyunu etkilemeden gazetecilik yapmaya gayret etmelidir.
“Gazetecilik demokraside dördüncü kuvvet” diye boşuna denmemiş değil mi? Yasama, Yürütme, Yargı da diğer üç kuvvet. Diğer üçü bazı gerçekleri ıskalamış, aldatılmış, yanlış yollara sapmış olabilir ama gazetecilik hiçbir zaman ıskalamayacak. Hele bir ıskalasın. Doğrudan suç.
Görüldüğü üzere gazeteciliği suç saymak için pek çok neden var. Öyleyse durup durup “gazetecilik suç değildir” diye tekrarlamak yerine, suçtan kaçınmak için tüm bunlara dikkat etmek yeterli. Gerçi burada yapılmışı var diyerekten iktidara yakın medyaya da bakabiliriz. O bakıştan sonra gönül rahatlığıyla gazetecilik suç değildir diyebiliriz hem. Birileri gazetecilik yapmaya çalışmadığı sürece yani. Lütfen ayarlayalım bunları.
Bu yazı Birgün'den alınmıştır