11 Nisan 2025 01:17
Güncelleme: 11 Nisan 2025 01:50
Flash Haber TV’nin cezaevindeki patronu Erkan Kork'un da arasında olduğu "malvarlığı değerlerini aklama" soruşturmasında şüpheli sıfatıyla yer alan kişilerin şikâyeti sonrası "tehdit" ve "şantaj" suçlamasıyla gözaltına alınan gazeteciler Timur Soykan ve Murat Ağırel'i hakimlik, yurt dışına çıkış yasağı ve haftada 2 gün imza şartıyla serbest bıraktı. Adliyeden çıkan gazeteciler Timur Soykan ve Murat Ağırel açıklamalarda bulundu. Soykan gözaltına alınmaları hakkında "Sadece iktidarın sevdiği gazetecilerin gazetecilik yapmasını istiyorlar ama biz sonuna kadar bu skandalı araştıracağımız gibi bütün skandalları araştırmaya devam edeceğiz" derken Ağırel, "Gazetecilik suç değildir dedik ve biz bugün ne yaptıysak yarın on katını daha fazla yapacağız" ifadelerini kullandı.
Yasadışı bahis, örgüt yöneticiliği ve kara para aklama suçlarından yapılan operasyonla tutuklanan ve tüm malvarlıklarına el konan sahibi Erkan Kork 7 Nisan’da cezaevinden Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile savcılığa şikayet dilekçesi verdi. Kork dilekçesinde, Halk TV’nin sahibi Cafer Mahiroğlu’nun Flash TV’yi satın almak istediğini ancak başarılı olamadığını bunun üzerine kendisinin satın aldığını anlattı. Gazeteciler Timur Soykan ve Murat Ağırel ile hakkında yürütülen yasadışı bahis soruşturması kapsamında görüştüğünü söyledi. Flash TV’yi satın almaması için bu görüşmede hakkında haber yapılmakla tehdit edildiğini, baskı altına alınmaya çalışıldığını iddia etti. Bu şikayet sonrasında gözaltına alınan gazeteciler Timur Soykan ve Murat Ağırel hakkında savcı “şantaj” suçundan tutuklama talep etmişti. Ancak Timur Soykan ve Murat Ağırel, “Haftada üç gün imza ve yurt dışı” şartıyla serbest bırakıldı. Adliyeden çıkan Soykan ve Ağırel şöyle konuştu:
"Bir haber yaptık, bir röportaj yaptık. O röportaj biryasa dışı bahis baronu olduğu iddia edilen kişinin faaliyetleriyle ilgiliydi. Artık ülkede hukuk o hale gelmiş ki o yasa dışı bahis baronu olduğu iddia edilen kişi tutuklanıyor, cezaevine giriyor ve cezaevinden gerçekten abuk sabuk hiçbir mantığı olmayan bir yandan Trump ile yemek yemeye gittiğini anlatan bir yandan bizimle oturduğumuzda ona üstenci tavırlarda bulunduğumuzu söyleyen ama aslında hepsi yalan olan, iftira olan suçlamalara yöneltiyor.
Akıl almaz bir şekilde bunu yargı ciddiye alıyor. Savcılık ciddiye alıyor ve gazetecilik faaliyeti sadece röportaj yapmak bir suça dönüştürülmeye çalışılıyor. Oysa biz sadece gazetecilik yaptık. Bir büyük skandalın peşindeydik. Murat da ben de. Çünkü şöyle düşünün bir yasa dışı bahis baronu olduğu iddia edilen kişi bir banka satın aldı arkadaşlar. Yasa dışı bahis baronu olduğu iddia edilen bir kişi bir elektronik ödeme sistemi sahibiydi. Yasa dışı bahis bunun olduğu iddia edilen kişi bir televizyon kanalı alabiliyordu.
Bunlara MASAK nasıl izin verdi? BDDK nasıl izin verdi? Yetkili kurumlar buna nasıl izin verdi? Bu dünyanın her yerinde çok büyük bir haberdir ve çok büyük bir skandaldır ama bu haberi yapmak nasıl oluyorsa şantaj deyip suç haline getiriliyor. Mesaj mı atmışız? Bir kelime mi söylemişiz? Herhangi bir bununla ilgili bir ifade mi var? Hiçbir şey yok. Aksine şu var.
Bugün ben örneğin BDDK skandal düğünü haberi nedeniyle Çağdaş Gazeteciler Derneği'nden ödül alacaktım normalde. Ama sabah evimize baskın yapıldı polisler tarafından ve bu adliyeye getirildik bir savcının talimatıyla ve o savcı bizim ifademizi bile almadan, biz hiç onu görmeden bizi tutuklamaya sevk etti.
Bir adli kontrol kararıyla haftada üç gün imza atmak ve yurt dışı çıkış yasağıyla bizi hakim bıraktı ama şöyle bir şey var dediğim gibi ödül alacaktım BDDK düğünü haberi nedeniyle o BDDK düğününde o skandal düğünde başkan yardımcısına takı takan ve daha sonra yasadışı bahis suçlamasıyla yargılandığı ortaya çıkan daha sonra tekrar gözaltına alınan tekrar tutuklanan kişinin ipe sapa gelmez, akıl mantık dışı bir beyanıyla biz bugünü yaşadık.
Maalesef bu adaletsizliği yaşadık. Tutuklanmadığımıza sevinmedik mi? Sevindik. Maalesef ülke bu halde.
Çünkü insanlar çok saçma nedenlerle hukuksuz bir şekilde tutuklanabiliyorlar. Maalesef hukuk ayaklar altına alınmış bir dönem yaşıyoruz. Onun için buna alışmamak gerekiyor.
Gazetecilerin haber yaptığı için evinin basınmasına alışmamak gerekiyor. Gazeteciler röportaj yaptığı için tutuklamaya sevk edilmesine alışmamak gerekiyor ama biz en iyi bildiğim şeyi yapmaya devam edeceğiz.Onlar bizi susturmak istiyorlar. Onlar belki bizi korkutmak istiyorlar. Onlar belki gazeteciliği yok etmek istiyorlar.
Sadece iktidarın sevdiği gazetecilerin gazetecilik yapmasını istiyorlar. Ama biz sonuna kadar bu skandalı araştıracağımız gibi bütün skandalları araştırmaya devam edeceğiz. Sonuna kadar gazetecilik yapmaya devam edeceğiz.
Hakikatin peşinde olmaya devam edeceğiz. Bu yoldan bizi kimse döndüremeyecek ve hep beraber bu mücadelemizden mutlaka zaferle çıkacağız."
"Bayramdan önce bizim ifademizin alınması için emniyetten arandık. Savcıya geldik hemen.
Acelesi yok bayramdan sonra ifademizi alırız dediler. Bayramdan sonra oldu avukatlarımız geldi. İfade vermek istediğinizi söyledi. Çarşamba günü verirsiniz dediler. Dün avukatımla konuştum saat bir de bugün buraya gelip Çağlayan Adliyesi'nde ifade verip sonra da yayınımıza gidecektik biz.
Sabah saat 6’da eee polis arkadaşların zili çalmasıyla uyandık. Öğrendik ki benim daha önce kendisini arayarak sorularım olduğunu, MASAK raporu ve iddianameyle ilgili sorularım olduğunu belirttiğimi bununla ilgili de cevap hakkının olduğu ve bunu kullanması gerektiğini gazetecinin en temel ilkesinin cevap verme hakkını kullanması gerektiğini söylediğim kişi beni kendisi Holding Binası'na çağırdı. Ben dedim bunu kabul etmiyorum.
Ben gazeteciyim. Bunun etik olarak doğru olduğunu düşünmüyorum. Buyurun siz bizim gazetemize gelin. Çok da yakın size Şişli’de dedim. Kabul etmedi. Bu kabul etmeyişi benim Cumhuriyet’e davet edişimi üstlenici tavır olarak ayağına çağırdı beni diye söyledi.
Şikayetçi olmuş bundan. Sonra ortak noktada biz bir çay bahçesinde halka açık çay bahçesinde oturduk. Kendisinin de ses kaydı alması ve bizim de ses kaydı almamız şartıyla sadece çay içtik.
Kaydettik. Kaydettiklerimizin dışında iddiasına göre Flash TV'nin satışıyla ilgili bir şey sormuşuz ve onu baskı altına almaya çalışmışız. Biz ses kaydını görmek istedik açıkçası evraklarda ve bana beş soru soruldu, Timur'a üç soru soruldu emniyette.
Tamamının cevabını verdik. Tapeler var. Tapelerdekiler zaten açık açık yazıyor ve diyoruz ki biz buluşmak istemiyoruz. Benim prensibime de ters. Ama ısrarla buluşmak istiyor. Biz buluştuk. Sorularımızı sorduk. Gazetecilik yaptık. Bunu kaydetti. Kendisi de kaydetti. Dosyada kuvvetli suç şüphesi diye bahsetti diyor. Değerli dostlar, değerli meslektaşlar, dosyanın içerisinde hiçbir şey yok.
Bir tane bir tane kağıt parçası var. Bir de polis bize sordu sorular var. Avukat biz müsait olduğumuza getirip delilleri vereceğiz demiş.
Dosyaya delili biz sunduk. Ses kaydını biz sunduk. Mahkeme başkanına rica ettik. Lütfen dinleyin dedik. Kendisi konuşmanın içerisinde diyor ki beni en iyi sen anlarsın. Bu yazıyı en iyi yazabilecek ve bunu raporlaştıracak kişi Murat Ağırel diyor. Ardından da Timur üstadım diyor. Bak üstad diyor en çok size güveniyorum diyor. Burada bunlar var diye bize anlatıyor.
Ardından da şikayetçi oluyor. Yalnız değerli dostlar biz bu dosyanın peşini bırakmayız. Neden? Bayramdan önce bizim hakkımızda şikayet vardı.
O şikayete istinaden biz ifade verecektik ve acelesi yoktu. Ama bizim avukatlarımız buraya gelip ifade vermek istiyoruz dediğimiz günde cezaevinden SEGBİS’e bağlanmış bu kişi ve bizim onu tehdit ettiğimizi ve şantaj yaptığımızı belirtmiş ama bunu da şu şekilde belirtmiş kesinlikle şantaj ve tehdit geçirmemiş içerisinde sadece muğlak cümlelerle geçirmiş. Ne oldu? Tefrik edildi ve ayrıldı bu dosya.
Sadece biz bu dosyadan yargılandık ve bunun içerisinde bir şey oluşturulmaya çalışıldı ve biz bu oluşturulmaya çalışılan şeye karşı bugün gazeteciliği savunduk. Gazetecilik suç değildir dedik ve biz bugün ne yaptıysak yarın on katını daha fazla yapacağız."
© Tüm hakları saklıdır.