Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun danışmanı gazeteci yazar İhami Işık, 20 yıllık iktidarı sürecinde AKP’nin Kürt sorununa yaklaşımını değerlendirdi. Işık, çözüm süreciyle ilgili “Çözüm Süreci, Kürt meselesini çözmeliyim iradesinden ziyade, bu mesele çözülmese Arap Baharı’nın benzeri Türkiye’de yaşanacak endişesinden ötürü başladı. Öyle olunca da yürüme şansı da olmadı" dedi.
Nisan ayında Gelecek Partisi’ne katılan gazeteci ve yazar İlhami Işık, Gazete Duvar’dan Ferhat Yaşar’a AKP'nin Kürt meselesindeki 20 yıllık sürecini değerlendirdi.
AKP'nin Kürt meselesiyle ilişkisinin derslerle dolu olduğunu söyleyen Işık “AK Parti iktidara gelir gelmez Kürt meselesiyle ilgili adımlar atmadı. Avrupa Birliği'ne yönelik çok sesli, demokratikleşme, hak ve özgürlükler gibi söylemleri dile getirdi. Ama Kürt kelimesi geçmeyen genel bir söylemdi” dedi.
1 Haziran’da 2004’te AKP’nin Kürt meselesiyle ilgili bazı görüşmeler yaparak bir nabız yoklamasına gittiğini bu görüşmelerden birkaç gün sonra 8 Haziran’da Leyla Zana’nın serbest bırakıldığını söyledi.
2005-2006'da Ankara'da Sabri Ok ve Ahmet Türk ile yapılan görüşmelerle Oslo’nun altyapısının oluşturulduğunu ifade eden Işık, “Bu görüşmelerden sonra AK Parti'nin Kürt meselesine yönelik ilgisi artmaya başladı. Ondan sonra Erdoğan, Diyarbakır'da meşhur 2005 konuşmasını yaptı. Görüşmeler ciddi anlamda Kürtler ve Türkiye'deki demokrasi güçleri arasında yeni bir başlangıç, bir umut, bir şeylerin değişebileceğine olan inancı da tetikledi. Oslo, devletin PKK yöneticileriyle yıllar süren direkt görüşmeleriydi” dedi.
AK Parti'nin Kürtleri sakinleştirme politikasını yürüttüğünü belirten Işık, sözlerine şöyle devam etti: “Ulusalcı kesim de ciddi anlamda mevcut iktidardan rahatsızdı. Cumhuriyet mitingleri, 'ordu göreve' çağrıları ve AK Parti'nin kapatılma davaları at başı gidiyordu. İçeride hem iktidar kavgası sürüyordu hem de AK Parti Kürtleri sakin tutma politikası yürütüyordu. 2005'te meşhur konuşmasını yapan Erdoğan, Oslo görüşmeleri devam ederken, 'Çocuk da olsa, kadın da olsa benim güvenlik güçlerim müdahale eder' diyebilen bir Erdoğan vardı. 2009'un nisan ayında bir ateşkes ilanı oldu. Ancak bir gün sonra KCK operasyonlarıyla Kürtlerin bütün siyasi kadroları plastik kelepçelerle gözaltına alınıp tutuklandı. Erdoğan'ın aynı yıllarda Hakkari'de 'Ya sev ya terk et' cümlesini kullandı. Tüm bunlara rağmen Kürt meselesi ile ilgili atılan adımlar rölantiye girdi. İmralı görüşmeleri başladı. Çözüm Süreci'ne Arap Baharı'nın Kürt meselesine yansımasını önlemek, Suriye'de olan bir durumun Türkiye'de olmasını engellemek adına başvuruldu. Çünkü Rojava’da bir yönetim oluştu. Çözüm Süreci, Kürt meselesini çözmeliyim iradesinden ziyade, bu mesele çözülmese Arap Baharı’nın benzeri Türkiye’de yaşanacak endişesinden ötürü başladı. Öyle olunca da yürüme şansı da olmadı.”