10 Temmuz 2024 18:17
TBMM Genel Kurulu, Meclis Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder başkanlığında toplandı. Genel Kurul'da, Öğretmenlik Meslek Kanunu'nda düzenlemeler öngören kanun teklifi görüşüldü. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, Öğretmenlik Meslek Kanunu'nda düzenlemeler öngören kanun teklifine ilişkin "Herkesin eşit fırsatlara sahip olabileceği, laik ve güvenli bir eğitim sisteminin mümkün olduğuna dikkat çeken Gökçen "Bu kanun teklifini hazırlayan o Bakan, buraya gelmez. Sizinle, bizimle tartışmaya tenezzül etmez. Metin gelir. Bir yerden talimat gelir, siz grup başkanvekilleri, milletvekilleri, Meclis'i hızlıca çalıştırırsınız, sonunda Anayasa Mahkemesinin iptal edeceği bir kanun yapmış olursunuz" diye konuştu.
TİP'li Kadıgil, AKP iktidarlığı sürecinde “öğretmen, öğretmen adayı, veli, bakan” gibi tanımların anlamlarının değiştiğini belirterek öğrenci kavramının ÇEDES (Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum) ve MESEM (Mesleki Eğitim Merkezi) programları nedeniyle nasıl bir anlam kazandığını şu ifadelerle anlattı:
“Öğrenci: Çalışmaktan fırsat bulduğu zamanlarda aç acına okula gidip gelen, yeni yüzyıl maarif modeli adı altında kafası siyasal İslamcı saçmalıklarla allak bullak olsun istenen, ÇEDES adı altında herhangi bir mesleki formasyonu olmayan siyasal islamcılar tarafından mezarlık temizliği yaptırılan, ya da MESEM adı altında bir patronun insafında günde 12 saat, haftada 6 gün asgari ücretin 3te 1’ine çalışmak zorunda bırakılan çocuklardır bu ülkede öğrenciler! Kendinden büyük makinalarla cebelleşirken daha 14’ünde feci şekilde can veren Arda Tombul’dur!"
AKP’li Abdulkadir Emin Önen, DEM Parti'nin "Türkiye'nin yanlış Suriye politikasının yol açtığı sorunların ve çözüm yollarının araştırılması" üzerine verdiği grup önerisi için "PKK, asker, sivil vatandaşlarımızı ve masum insanlarımızı katlederken göstermedikleri hassasiyeti teröristler için gösteren DEM Parti; Barış Pınarı Harekatı'na 'işgal', terörle mücadeleye 'savaş', PKK'ya 'Kürtler', Türk Silahlı Kuvvetleri'nin önünde, vatanları için mücadele veren Suriye Milli Ordusu'na 'DEAŞ' diyerek iftira eden bir partidir" ifadelerini kullandı.
CHP Diyarbakır Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanvekili Sezgin Tanrıkulu, hükümetin Suriye politikasını eleştirerek; “Adalet ve Kalkınma Partisi burada bu politikaların öz eleştirisini vermelidir. Bir de kabul edelim, Kürtler de eski Kürtler değil Suriye de eski Suriye değil” ifadelerini kullandı.
Genel Kurul’da bugün Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi görüşüldü. Önder, gündeme geçmeden önce üç milletvekiline gündem dışı söz verdi. CHP’li Seyit Torun, fındık fiyatlarına ilişkin “Diğer tarım ürünlerinin başına gelen bizim de başımıza gelsin istemiyoruz” dedi. Konuşmasında Ordu’da yaşanan sel felaketine değinen MHP’li Naci Şanlıtürk, “Bu yağışlar birçok ilçemizde heyelan, toprak kayması, su baskını, dere ve ırmak taşmasına neden olmuştur” diye konuştu.
CHP Ordu Milletvekili Seyit Torun ise fındık taban fiyatlarına ilişkin, "Diğer tarım ürünlerinin başına gelen bizim de başımıza gelsin istemiyoruz. Çay üreticisi perişan, buğday üreticisi perişan, aynı perişanlığı biz de yaşamak istemiyoruz" dedi.
AKP Konya Milletvekili Mehmet Baykan, Merih Demiral'ın yaptığı "bozkurt işareti" üzerinden Almanya İçişleri Bakanı ve siyasi çevrelerin konunun amacı dışına çıktığını ve millileri baskı altına almaya çalıştıklarını, UEFA marifetiyle Demiral'ın cezalandırılmasının sağlandığını iddia etti.
Baykan, maç sonrası Merih Demiral'ın yaptığı "bozkurt" hareketinin binlerce yıldır var olan bugün dahi Türk devletleri tarafından kullanılan bir işaret olduğunu belirterek, "Kendi kanunlarında, içtihatlarında dahi herhangi bir suç unsuru bulunmamasına rağmen Almanya'nın bu çıkışı 'futbol sadece futbol değildir' sözünün tam da karşılığıdır" dedi.
MHP Ordu Milletvekili Naci Şanlıtürk ise Ordu'da yaşanan sel felaketine ilişkin yaptığı konuşmada, pazar günü meydana gelen yağışların sele neden olduğunu belirterek, selden etkilenenlere geçmiş olsun dileğinde bulundu.
Şanlıtürk, son yıllarda küresel ısınma ile yaz aylarında Karadeniz bölgesinde ve Ordu'da ani sağanak yağışların sele dönüştüğünü belirterek, "Son on yıl içerisinde ilimizde 305 afet yaşanmıştır. 7 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. 2016'da yaşanan selde Perşembe ilçesinde kaybolan iki vatandaşımıza hala ulaşılamamıştır. Son yağışlarda iki saat içerisinde metrekareye yaklaşık 186 kilogram yağış düşmüştür. Bu yağışlar birçok ilçemizde heyelan, toprak kayması, su baskını, dere ve ırmak taşmasına neden olmuştur. Alınan önlemler sayesinde selin vereceği zararlar en aza indirgenmiştir" dedi.
“Türkiye, Suriye'nin çökmesine, şiddetin sürmesine, halkının daha fazla acı çekmesine ve bunalımın ülke dışına taşmasına izin vermemelidir. Bu nedenle Türkiye'nin yeni bir başlangıç yaparak ağırlığını Suriye'de barış, uzlaşma, istikrar ve güvenden yana koyması gerekmektedir.” ifadelerini kullanan CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Suriye meselesi halkın demokrasi, özgürlük ve onurlu yaşam beklentilerinin dış güçler tarafından yönlendirilmeye ve ülkenin geleceğinin Suriyelilerce değil dışarıdan dayattığı hedefler doğrultusunda belirlenmesine çalışılmasından kaynaklanması lazımdır. Çözümün hedefi ne olmalıdır? Sayıyorum. Bir, şiddetin sona ermesi Suriye'de. İki, ülkedeki bütün din, mezhep ve etnik grupların varlık ve haklarının anayasal ve uluslararası hukuk zemininde güvence altına alınması. 2012’de söylemişiz. 2013’te söylemişiz. Oradaki halkların iradesine uygun demokratik bir Suriye rejimin inşa edilmesi. Ama Adalet ve Kalkınma Partisi ne yaptı? Dünyanın bütün cihatçı örgütlerini, bütün küresel teröristlerini dünyanın 80 ülkesinden küresel teröristleri, cihatçıları Esad'ın düşmesi açısından Suriye'de topladı ve Türkiye'de lojistik destek sağladı. Dolayısıyla bugün Suriye’nin bu noktaya gelmesinde ve bu sorunun bizim iç meselemiz haline gelmesinde Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yanlış politikaları vardır.
Adalet ve Kalkınma Partisi burada bu politikaların öz eleştirisini vermelidir. Bir de kabul edelim, Kürtler de eski Kürtler değil Suriye de eski Suriye değil. Bunu kabul edelim. Eğer Suriye'de barış inşa edilecekse Kürtleri dikkate almayan, oradaki halkların iradesini dikkate almayan bir barış inşa edilemez. Bunu da herkesin bilmesi lazım. Ancak bu şekilde ilerlenebilir. Ben o nedenle Adalet ve Kalkınma Partisinin burada Suriye konusunda öz eleştiri vermesi, kendi yanlışını görmesi ve buradan yürümesi gerektiği görüşündeyim.”
TBMM Genel Kurulunda CHP, DEM Parti, İYİ Parti ve Saadet Partisinin gündeme ilişkin grup önerileri kabul edilmedi. DEM Partili Ayşegül Doğan, "Suriye'de Türkiye bu defa ne arıyor?" sorusunun herkesin merak ettiği bir soru olduğunu söyledi. AKP’li Abdulhamit Gül, Doğan'ın "Türkiye Suriye'de ne arıyor ne işi var?" sorusuna, "Bu soru yerine doğru soru: 'Binlerce kilometre öteden gelip ülkemizin yanı başında bir terör koridoru kurmak isteyenlerin Suriye'de ne işi var?'" karşılığını verdi.
AKP Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Emin Önen, DEM Parti'nin "Türkiye'nin yanlış Suriye politikasının yol açtığı sorunların ve çözüm yollarının araştırılması" üzerine verdiği grup önerisi için "Tamamı Kandil politikalarına paralel bakış açısıyla kaleme alınmış, Kandil'in iddialarını ve temennilerini dillendiren..." ifadelerini kullandı.
Önen, şunları kaydetti:
"PKK, asker, sivil vatandaşlarımızı ve masum insanlarımızı katlederken göstermedikleri hassasiyeti teröristler için gösteren DEM Parti; Barış Pınarı Harekatı'na 'işgal', terörle mücadeleye 'savaş', PKK'ya 'Kürtler', Türk Silahlı Kuvvetleri'nin önünde, vatanları için mücadele veren Suriye Milli Ordusu'na 'DEAŞ' diyerek iftira eden bir partidir. Dolayısıyla; Suriye'deki insan haklarını, savaşın Türkiye'ye ekonomik yansımalarını dert ettiğine kimse bizi inandıramaz."
Konuşmasında Sinan Ateş cinayetine değinen İYİ Parti’li Türkoğlu, iddianamelerin geciktirilmesinin ve duruşmalardaki “manidar” tablonun adaletle ilgili endişe yarattığını belirterek “Türkiye Cumhuriyeti'nin yönetildiği başkent Ankara'nın orta yerinde güpegündüz işlenen Sinan Ateş suikastı davası da işte böyle bir davadır." ifadelerini kullandı.
Ankara'nın Gölbaşı ilçesinde kömür madeni ocağı açma girişimleri olduğunu dile getiren Saadet Parti’li Atmaca, "İlçenin Kırıklı Mahallesi'nde başlatılması planlanan kömür madeni projesi bölgenin ekosistemini ve yerel topluluğun yaşamını adeta felakete sürüklemektedir. Valiliğin bu proje için ÇED raporunun gerekmediğine karar vermesi projenin çevre ve sağlık üzerindeki potansiyel olumsuz etkilerini tamamen göz ardı etmektedir" diye konuştu.
AKP Zonguldak Milletvekili Saffet Bozkurt, kömür madenciliği işlemlerinde kullanılan modern teknolojilerin hava kirliliği ve emisyonların önemli ölçüde azaltıldığını belirterek, maden işçilerinin sağlığı ve güvenliği için uluslararası standartlara uygun önlemler alındığını ve düzenli olarak denetlendiğini anlattı.
AKP’li Abdulkadir Emin Önen, DEM Parti'nin "Türkiye'nin yanlış Suriye politikasının yol açtığı sorunların ve çözüm yollarının araştırılması" üzerine verdiği grup önerisi için "Tamamı Kandil politikalarına paralel bakış açısıyla kaleme alınmış, Kandil'in iddialarını ve temennilerini dillendiren..." ifadelerini kullandı.
Önen, şunları kaydetti:
"PKK, asker, sivil vatandaşlarımızı ve masum insanlarımızı katlederken göstermedikleri hassasiyeti teröristler için gösteren DEM Parti; Barış Pınarı Harekatı'na 'işgal', terörle mücadeleye 'savaş', PKK'ya 'Kürtler', Türk Silahlı Kuvvetleri'nin önünde, vatanları için mücadele veren Suriye Milli Ordusu'na 'DEAŞ' diyerek iftira eden bir partidir. Dolayısıyla; Suriye'deki insan haklarını, savaşın Türkiye'ye ekonomik yansımalarını dert ettiğine kimse bizi inandıramaz."
TBMM Genel Kurulu'nda, Öğretmenlik Meslek Kanunu'nda düzenlemeler öngören kanun teklifi görüşülüyor. Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun özel okul öğretmenlerinin, ücretli ve güvenceden yoksun öğretmenlerin sorunlarına çözüm üretmediğini belirten CHP Adalet Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Gökçe Gökçen, "Sizin bu teklifinize göre aynı derse giren öğretmenin biri sözleşmeli öğretmen, biri ücretli öğretmen, biri kadrolu öğretmen, biri başöğretmen, biri derse giremeyen aday öğretmen, biri de artık bu düzende, tetikte bekleyen sakıncalı öğretmen. Eğitim, Anayasa'ya ve AYM kararına göre kanunla düzenlenmesi gereken bir alandır. Yönetmelikle düzenlenmeyecek, Yürütme'ye bırakılmayacak bir alandır. Hatta birçok kişiye göre partiler üstü, siyaset üstü bir konudur. Aslında buna karşı çıkmak lazım, eğitim, tam da sizin burada gösterdiğiniz gibi siyasi bir konudur" diye konuştu.
Gökçen, kanun teklifine ilişkin yaptığı konuşmada, dün Öğretmenlik Meslek Kanunu'nu protesto etmek isteyen Eğitim-Senlilerin polis müdahalesiyle karşılaştığını hazırlatarak şunları söyledi:
“Bugün öğretmenlik meslek kanununu görüşüyoruz. Bu sırada bizimle olması gerekenler, Meclise yürümek isterken nöbet tutuyorlar ve barışçıl eylemlerine, Anayasa'ya rağmen, polis müdahalesiyle karşılık veriliyor. Önümüzdeki kanun teklifi herhangi bir kanun teklifi değil. Çocuklar, gençler, atanmayan öğretmenler, atanıp geçinemeyen öğretmenler ve çocuklarını bu devletin okullarına emanet etmek isteyenler... Öyle küçümseyeceğiniz bir grup değiller."
Herkesin eşit fırsatlara sahip olabileceği, laik ve güvenli bir eğitim sisteminin mümkün olduğuna dikkat çeken Gökçen "Bu kanun teklifini hazırlayan o Bakan, buraya gelmez. Sizinle, bizimle tartışmaya tenezzül etmez. Metin gelir. Bir yerden talimat gelir, siz grup başkanvekilleri, milletvekilleri, Meclis'i hızlıca çalıştırırsınız, sonunda Anayasa Mahkemesinin iptal edeceği bir kanun yapmış olursunuz. Neden? Çünkü talimat aldınız sayın milletvekilleri. Hepimiz o talimatı nereden aldığınızı biliyoruz. Sonra o kanun Anayasa Mahkemesi’nde iptal edilir. Olan eğitim alan çocuklara olur, olan öğretmenlere olur, olan eğitim sistemine olur. Siz bugün o birine karşı görevinizi yapmış olursunuz. Yarın o derdi çeken, çekmeye devam eder" diye konuştu.
TİP Milletvekili Sera Kadıgil, Meclis’te görüşülmekte olan Öğretmenlik Meslek Kanun Teklifi’nin “Tanımlar” başlıklı 3. Maddesi üzerine konuştu. Kadıgil, Kanun’da geçen “öğretmen, öğretmen adayı, veli, bakan” gibi tanımların AKP iktidarı sürecinde kazandıkları anlamları anlattı. Kanun teklifinin asıl amacının laik ve bilimsel eğitimi yok etmek olduğunu belirten Kadıgil, AKP döneminde değişen öğrenci, öğretmen, öğretmen adayı, veli ve bakan kavramlarını şöyle özetledi:
"Öğrenci, MESEM adı altında bir patronun insafında günde 12 saat, haftada 6 gün asgari ücretin 3te 1’ine çalışmak zorunda bırakılan kendinden büyük makinalarla cebelleşirken daha 14’ünde feci şekilde can veren Arda Tombul’dur.
Öğretmen adayı, 2 sene boyunca her adımını takip etmek sonra da kaderini AKP’li bakanın iki dudağı arasına terk etmek suretiyle hayatını karartmayı hedeflediğiniz gencecik insanlardır.
Öğretmen, atanmadığı için canına kıyan Furkan Güneş’tir.
Veli, kredi çekerek, borç üzerine borç yaparak çocuğunu okutmak için yaşamayı bırakanlardır.
Bakan: Milli Eğitim’i bitirmeye and içmiş sözde İslamcılık özde patronların uşaklığını yapan kimsedir."
(ANKA)
© Tüm hakları saklıdır.