Gündem

Gezi davasının gerekçeli kararı açıklandı: Zehirli ağacın meyvesi yenmez; dinleme tapeleri yasak delil mahiyetinde

24 Şubat 2020 16:52

Gezi davasında 9 sanık için sürpriz biçimde beraat kararı vererek, tutuklu tek sanık olan Osman Kavala'nın da tahliyesine hükmeden İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, gerekçeli kararını tamamladı. Mahkeme, 318 sayfalık gerekçeli kararında da sürprizlere imza attı.

Kararda, Kavala'nın 840 gün tutuklu kalmasına gerekçe gösterilen, firari cemaat savcılarının talebiyle 2013'te alınan dinleme kararları için "Zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir" ilkesi de göz önüne alındığında iddianameye konu tapelerin yasak delil mahiyetinde bulunduğu kabul edilmiştir” ifadeleri kullanıldı ve tapelerin bu nedenle hükme esas alınamayacağı belirtildi. Kavala'nın tutuklanmasına gerekçe gösterilen tanık Murat Pabuç'un, iddianame hazırlanmadan sadece 3 gün önce savcılığa ihbarda bulunduğunun anlatıldığı kararda, ifadelerinin delil değerinin olmadığı da vurgulandı.

Kararda, Kavala'nın Gezi eylemlerini finanse ettiğine yönelik bir kanıt sunulamadığı da belirtildi. Buna karşılık, Gezi eylemlerini "vandallık" olarak niteleyen mahkeme,  kararda, eylemlerin hükümeti zor durumda bırakmak, istifaya zorlamak amacını taşıdığını vurguladı. Aralarında Mehmet Ali Alabora'nın da bulunduğu Can Dündar dışındaki firari sanıkların eylemlerin altyapısını hazırladığı, Otpor/Canvas bağlantıları ile ilgili ilgili iddiaların ciddi olduğunu belirten mahkeme, bu nedenle dosyalarının ayrıldığını da karar altına aldı. Bu sanıkların Otpor lideri Ivan Marovic'le görüştüğü iddiasını da ciddi bulan mahkeme, hükümete karşı suç eyleminin bu sanıklar yönünden sürdüğünü de ifade etti. Alabora ve diğer sanıkların bu amaçları için Taksim Platformu'nu ve Kavala ile arkadaşlarını kullandıkları kaydedildi.

Mahkeme, gerekçeli kararında, beraatine karar verdiği, aralarında Kavala'nın da bulunduğu sanıkların ise yargılandıkları suçtan beraat etmelerine rağmen Gezi eylemlerinin sürmesine, polise direnilmesine yönelik eylemlerde bulunduklarını belirtti. İddianamede yazılı olmayan bu suçlar yönünden savcılığa beraat eden isimler hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu vurguladı.

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, Gezi davasına ilişkin gerekçeli kararını tamamladı. Sürpriz biçimde 9 sanığın beraatine karar veren, yurtdışındaki 7 sanık hakkındaki dosyayı ayıran mahkeme, tutuklu tek sanık olan, AİHM kararına rağmen üç kez tahliye talebini reddettiği Osman Kavala'nın da tahliyesine hükmetmişti. Kavala, tahliye kararına rağmen, İstanbul Başsavcılığı'nın daha önce tahliyesini istediği bir başka dosyadan gözaltı kararı vermesine üzerine serbest bırakılmamış, yeniden tutuklanmıştı. Mahkeme, 318 sayfalık gerekçeli kararında, Gezi iddianamesini, savcılığın esas hakkındaki mütalaasını, savunmaları, tanık ve mağdur ifadelerini özetledi.

"Mağdur Davutoğlu"

Savcılığın resen "mağdur" olarak iddianamede yer verdiği eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ile eski bakan Ali Babacan'ın isimleri, gerekçeli kararda da "mağdur" olarak yer aldı.

Gerekçeli kararda, 7 ayrı başlıkta neden beraat kararı verildiği açıklandı. 7 başlık özetle şöyle:

  • 1- Deliller yasadışı

Kararda, iddianamenin büyük bölümünün tape kayıtlarına dayandığı belirtilerek, kayıtların hukuki niteliği tartışıldı. Dinleme kararlarının, tek tek, ilgili suçlarla ilgili alınıp uygulanabileceğinin belirtildiği kararda, dosyada 53 dinleme kararı bulunduğu, ilk kararın 18 Haziran 2013'te alındığı, bu kararın "suç örgütü kurma ve yönetme" suçundan verildiği kaydedildi. "Hükümete karşı suç" suçundan dinleme kararı verilmediğine dikkat çekilen kararda, sonraki kararlara bu suçun eklendiği ifade edildi. Bu tarihte, "hükümete karşı suç" eyleminin, yasal dinlemeye konu suçlardan olmadığının anlatıldığı kararda, bu haliyle dinleme kayıtlarının kanuna ve hukuka aykırı delil niteliğinde olduğu ifade edildi. Kararda, "Yargıtay içtihatları ve "zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir" ilkesi de gözönüne alındığında iddianameye konu tapelerin yasak delil mahiyetinde bulunduğu kabul edilmiştir" denildi. Kararda, aynı şekilde teknik araçla izleme kararlarının da hukuka aykırı olduğu vurgulandı.

 

  • 2- Zaten beraat etti

Kararda, sanıklardan Mücella Yapıcı'nın da aralarında yer aldığı 5 sanık hakkında Gezi Parkı eylemlerinden dolayı İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi'ne "Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurmak ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanuna Muhalefet" suçlarından kamu davasının açıldığı, bu davada İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi'nin "eylemlerinin anayasal toplanma ve örgütlenme hakkı ile ifade özgürlüğü" boyutunda kaldığı ve Taksim Dayanışması'nın suç örgütü olduğunu gösterir kanıt bulunmadığından bahisle beraat kararı verildiği anımsatıldı. Bu kararın temyiz edilmeden kesinleştiği belirtildi.

  • 3- Yargıtay'da bekliyor

Kararda, Başbakanlık Dolmabahçe Çalışma Ofisi önünde toplananların, Başbakanlık Çalışma Ofisi'ni korumakla görevli emniyet güçlerine taşlı sopalı, molotoflu, ses bombalı, havai fişekli, sapan ve bilyeli gibi çeşitli şekillerde saldırmalarına ilişkin davanın da beraatle sonuçlandığı ve bir kısım sanıklar yönünden davanın kesinleştiği, bir kısım sanıklar yönünden halen Yargıtay'da olduğu anımsatıldı.

  • 4- Pabuç'un elle tutulur beyanı yok

Kararda, eski TSK mensubu olan, bir dönem TKP üyesi olduğu anlaşılan ve ifadeleri Kavala'nın tutukluluğuna gerekçe gösterilen tanık Murat Pabuç'un iddiaları için, "elle tutulur beyanı yok" denildi. Kararda, Pabuç'un sadece Gezi olayları sırasında aldığını iddia ettiği bir gaz maskesini, iddianame yazılmadan 3 gün önce ilgili Cumhuriyet Savcısı'na götürdüğü, savcının da Pabuç'u kolluğa yönlendirdiği ifade edildi. Pabuç'un bu gaz maskesinin Kavala'ya ait olduğu iddia edilen Cezayir Restoran'dan getirildiğini, bu hususu ismini bilmediği 3. kişilerden duyduğunu, bizzat buradan dağıtıldığını görmediğini söylediği ifade edildi. Bu gaz maskesi üzerinde hiçbir tetkik ve incelemenin yapılmadığının mahkeme tarafından görüldüğünün anlatıldığı kararda, kolluğun da gaz maskesinin nereden temin edildiğinin bilinmediğini bildirdiği vurgulandı. Kararda, Pabuç'un somut bir bulgu, bilgi, belge sunmadığı kaydedildi. Kararda, tanıklardan Ercan Orhan AYDIN ve Hasan GÜL'ün beyanlarında da sanıklara atfedilen şiddet eylemlerine yönelik görgü ve bilgilerinin bulunmadığının, hatta tanıkların, sanık Mehmet Osman Kavala'yı ilk defa huzurda gördüklerini beyan ettikleri vurgulandı.

  • 5- Kavala'nın finansör olduğu iddiası soyut ve havada

Kararda, Kavala'nın Gezi olaylarının finansörü olduğu yönündeki iddia üzerine MASAK'tan rapor alındığı, Masak raporunda  Gezi olaylarının Açık Toplum Vakfı ve Anadolu Kültür A.Ş. üzerinden finanse edildiğini gösteren herhangi bir delilin sunulmadığı belirtildi. Kararda, Kavala'nın ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğu Anadolu Kültür A.Ş.'nin para transfer hareketlerinin 2005 yılı ile 2016 yılı arasında yapıldığının görüldüğü ancak Gezi eylemlerinin öncesinde veya sonrasında hangi transfer ile kime ne surette finans sağladığının hiçbir şekilde izahının yapılmadığı ifade edildi. Kararda, tespitlerin afaki anlatım boyutunda bırakılıp delil ve takdirin savcılıkça değerlendirileceğinin bildirilmiş olduğu, yine bu kuruluşların herhangi bir suç veya terör örgütüyle bağlantıları olduğuna dair iddianamede tespit ve değerlendirmeye de yer verilmediği, bu nedenle Gezi eylemlerini finanse ettiği şeklindeki iddianın soyut ve havada kaldığı vurgulandı. Kavala'nın olaylara katılanları finanse ettiği, malzemeleri temin için hesap numarası verdiği iddialarının ise konuşma tapelerine dayandığı ancak tapelerin yasaya aykırı kanıt niteliğinde olduğu belirtildi. Bu konuda ayrıca hiçbir somut tespit ve belirlemenin de yapılmadığı, açılmış herhangi bir hesabın da tespit edilemediği, bu nesnelerin şiddet eylemlerinde kullanıldığını gösteren bilgi ve belgenin de bulunmadığının anlaşıldığı ifade edildi.

  • 6- Tapeler dışında delil yok

Kararda, "hükümete karşı suç" iddiası için de "Hakkında hüküm verilen sanıklarımızın 5237 sayılı TCK'nin 312/1 (hükümete karşı suç) maddesindeki hukuka aykırı tapeler dışında kalan, hüküm kurmaya yetersiz deliller nedeniyle 312/2 kapsamında bulunan ve iddianamede sevk tablosunda gösterilen suçlar nedeniyle hukuksal değerlendirmeler yapılmamıştır" denildi.

  • 7- "Vandallık" ve "Devlet otoritesini bozma amacı maddi gerçek" vurgusu

Kararda, ‘Gezi eylemlerinde doğal akışında tepki gösteren protestocu kitlesi ile birlikte marjinal grupların ve yasadışı sol örgütlerin önceden planlı şekilde organize edilerek, bunların eylemci halk kitlesi arasında cadde ve meydanlarda planlı hareket etmek üzere kamuflesinin sağlandığı, böylece kamufle olan marjinal grupların ve yasadışı sol örgütlerin ülkede bir kaos ortamı yaratmak, devlet otoritesini zayıf göstermek ve kamu düzenini bozmak amacıyla vahim nitelikte eylemlerde bulunduğu maddi bir gerçektir" denildi. Eylemler için "vandallık" ifadesi kullanıldı.

Alabora ve firari sanıklarla ilgili iddianame bulguları tekrarlandı

Kararda, Taksim Yayalaştırma ile ilgili sürecin 2011'de başladığı belirtilerek 2011 yılı Ekim ayında "Ayaklan İstanbul" Facebook sosyal medya sayfasının oluşturulduğu, ardından 11 Kasım 2011 tarihinde de dosyaları ayrılan sanıklar Memet Ali ALABORA, Ayşe Pınar ALABORA ve Handan Meltem ARIKAN'ın röportajlar yaptıkları, bu röportajlarda "Arap Baharı'nın bölgesel olmadığını, Küresel olduğunu, eninde sonunda ülkemizde de olmasını arzu ettiklerini" açıkça ifade ettikleri kaydedildi. Kararda, 17 Ocak 2012 tarihinde haber.sol.org.tr isimli internet sitesinden "Yeni Taksim Meydanı Diktatörlüğün Simgesi Olacak" şeklinde haberin yapıldığı, ardından 2 Mart 2012 tarihinde Taksim yayalaştırma projesine karşı olarak sendikalar, odalar, siyasi partiler, çevre örgütleri ve dernekler vasıtasıyla Taksim Platformu Dayanışması'nın kurulduğu, 6 Haziran 2012 tarihinde bu kapsamda önceden bildirimde bulunulmaksızın yasal olmayan ilk protestoların gerçekleştirildiği ifade edildi.

Sharp, Otpor, Canvas iddiasına devam

Kararda, Gezi eylemlerinde işgal hareketi olarak bilinen ve teorisyenliğini Gene Sharp'ın yaptığı, sivil başkaldırı yönteminin kullanıldığı, bu hareketin saha uygulayıcısının OTPOR, CANVAS adlı grup olduğu, bu grubun Sırp asıllı İvan MAROVİC tarafından kurulduğu, bu yasa dışı oluşumun Gürcistan ve Arap dünyasında yaşanan ve sosyal medyanın etkin bir şekilde kullanıldığı ayaklanma ve devrimlerde etkin olduğu belirtildi. Bu kapsamda OTPOR lideri İvan MAROVİC'in 18 Haziran 2012 ve 21 Haziran 2012 tarihleri arasında Türkiye'de bulunduğu, bu hususun açık kaynaklardan ve İstanbul Havalimanı giriş-çıkışında kameraları ile de tespit edildiği belirtildi.

"Maroviç ile beraberlerdi"

Kararda, Temmuz 2012'de firari sanıklardan Memet Ali ALABORA, Ayşe Pınar ALABORA, Handan Meltem ARIKAN ve sanık olmayan Melin Osasogie, Defne ANTER isimli şahısların 07/07/2012 ve 15/07/2012 tarihleri arasında MAROVİC ile birlikte bulundukları belirtilerek, şöyle devam edildi:

"Mi Minör'le başladı"

"Bu hususun iddianamede İvan MAROVİC'in kullandığı iddia edilen Twitter hesabında ve dosyamız sanıklarını giriş çıkış pasaport kayıtlarından anlaşıldığı, dosyamız firari sanıklarının ülkemize döndükten sonra 30 Temmuz 2012 tarihinde, Mi Minör isimli sözde bir tiyatro oyununun provalarına başladıkları, Handan Meltem ARIKAN'ın yazdığı ve Memet Ali ALABORA'nın yönetmenlik yaptığı bu oyunda, izleyiciyi sosyal medya aracılığıyla örgütleyip, sergilenecek oyuna davet eden ve seyircinin de interaktif olarak katıldığı bir oyun olduğu, oyunda temsili; "Pinima adlı bir ülkede ve bu ülkenin başında zalim bir diktatör, bunun itici konuşmaları, adam öldürmeler, halkın canını sıkar ve halk başkana karşı ayaklanır, bu esnada seyirciler tarafından akıllı telefonlar aktif olarak kullanılır ve sosyal medyada izleyiciler başkan aleyhine mesajlar yazarak isyan ederler" tarzındaki sözde oyunun ülkemizde gerçekleştirilen hain Gezi kalkışması eylemlerinin hazırlığının yapıldığının, zira yine dosyamız firari sanıklarını o günlerde NTV, CNN TÜRK kanallarındaki programlara katılıp; "Twitter'la devrim olasılığı var, 140 karakterle ülkeler devriliyor, Pinima çok yabancısı olduğumuz bir yer değil, yapılamayanların bir alıştırması olur ve tiyatroya telefonlarınızla gelin, diyoruz" tarzındaki açıklamaların hain Gezi kalkışmasının alt yapısını oluşturma amaçlı olduğu hususunda kuvvetli suç şüphesini oluşturduğu hususunun değişmediği…"

"Saf ve temiz çevre duyarlılığı kullanıldı"

Kararda, Gezi Parkı eylemlerinin başından itibaren etkin bir parçası olan Occupy Turkey sayfası, ODTÜ'de 18 Aralık 2012 tarihinde başlayan ve günlerce süren öğrenci eylemleri sırasında "Diren Anadolu" bağlantı adıyla kurulduğu, bu kapsamda yine bu sanıkların 13 Nisan 2013 tarihinde, "Ayağa Kalk" festivali düzenledikleri, 7 Mayıs 2013 tarihinde ise Taksim yayalaştırma projesi kapsamında bazı ağaçların sökülmesi üzerine eylemler düzenlemeye başladıkları, yine sanıklar Memet Ali ALABORA'nın 30 Mayıs 2013 tarihinde Twitter adresinden "Mesele sadece Gezi Parkı değil arkadaş, sen hâlâ anlamadın mı?" şeklinde paylaşım yaparak, halkın saf ve temiz çevre duyarlılığı yaklaşımını kullanarak nihai amaçladığı hedefine yönelik açıklamalar yaptığı hususunda kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu hususunda bir değişiklik bulunmadığı ifade edildi.

Kararda, firari sanıklar Ayşe Pınar ALABORA, Memet Ali ALABORA, Hanzade Hikmet GERMİYANOĞLU, Handan Meltem ARIKAN, Gökçe TÜYLÜOĞLU'nun bu süreçte etkin rol oynadıkları ve vandallık boyutuna ulaşan oluşumun alt yapısını oluşturduklarına ilişkin firari sanıklar yönünden zikredilen delillerin kuvvetli suç şüphesini oluşturduğu kaydedildi.

Gezi eylemlerinin alt yapısını oluşturup, ağaçların sökülmesi bahanesiyle eylemlerin fiili boyuta taşınmasıyla 78 ilde 746 gösteri yapıldığı, olaylarda yapılan tespitlerde 280 iş yeri, 259 özel araç, 103 polis otosu, 1 konut, 1 polis merkezi, 5 kamu binası, birisi Cumhuriyet Halk Partisi, 11'i de Ak Parti teşkilatlarına ait 12 parti binasında hasar meydana geldiği, çok sayıda MOBESE kamerası, sinyalizasyon sistemi, aydınlatma direği, otobüs durağı, reklam panosu, trafik levhası, park ve peyzaj düzenlemesi, çöp konteynerleri ve polis noktasında zararların meydana geldiği, yine vahim Gezi kalkışmasında 1 emniyet görevlisi olmak üzere 5 kişinin yaşamını yitirdiği, yüzlerce vatandaşın yaralanmasına neden oldukları hususunda da yukarıda zikredilen delillerle bu sanıklar yönünden kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu belirtildi.

Sosyal yapıyı analiz ettiler

Kararda, sanıkların bu hareket tarzıyla sosyal yapıyı analiz ederek toplumu illegal amaçları doğrultusunda oluşturdukları algıyla yönlendirebilen, bu şekliyle mevcut Hükûmeti zor durumda bırakma ve istifaya zorlama amacını taşır eylemlerinin bulunduğu yönünde hükme esas alınmayan tape kayıtları haricinde kuvvetli suç şüphesini gösterir, ciddi delillerin bulunduğu, bu nedenle sorguları yapılamadığı ve firari konumda bulundukları için haklarında tefrik kararı verildiği vurgulandı. Kararda, bu sanıkların cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs suçundan yakalamalı olarak arandıkları belirtildi.

Yeni Gezi davası yolda

Kararda, firari sanıkların amaçlarına ulaşabilmek için Taksim Dayanışması'nı kullandıkları, bu kapsamda Taksim Dayanışması tarafından 27 Mayıs 2013 günü Dayanışma'ya ait Twitter adresinden twitter mesajlarının paylaşıldığı kaydedildi. Taksim Dayanışma'nın eylemleri artırmak, barikat oluşturulması konusunda çağrılarının olduğu belirtilerek, açıklamalarının sıralandığı kararda, "sürekli halkı yasal olmayan, önceden bildirimsiz, 2911 sayılı yasaya aykırı olarak meydanlara davet eder vaziyette paylaşımlarda bulundukları anlaşılmıştır" denildi.

Kararda, Taksim Platformu üyeleri olan sanıklar Mücella YAPICI, Tayfun KAHRAMAN, Şerafettin Can ATALAY, Mine ÖZERDEN'in, Açık Toplum ve Anadolu Kültür A.Ş.'den Mehmet Osman KAVALA'nın da iştirak etmek suretiyle, Ali Hakan ALTINAY, Yiğit AKSAKOĞLU, Yiğit Ali EKMEKCİ ve Çiğdem Mater UTKU'nun halkı kanuna aykırı olarak toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleyerek ve bunları yöneterek güvenlik kuvvetlerine veya toplantı ve yürüyüş safahatının teknik araç ve gereçlerle tespiti için görevlendirilenlere, bu görevlerini yaptıkları sırada tehdit eylemlerinde bulunup, ihtara ve zor kullanmaya rağmen dağılmamakta ısrar edip, yasa dışı toplantıyı organize ettikleri hususunda kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu kaydedildi. Kararda, bu hususların kovuşturma aşamasında dosya kapsamında öğrenildiği, bu suç yönünden dava açılmadığı belirtildi. Bu nedenle, bu isimlerle ilgili olarak Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiği ifade edildi.

Tazminat yolu açık

Kararda, aralarında Kavala'nın olduğu sanıkların gözaltında ve tutuklulukta kalıp beraat etmiş olmaları nedeniyle; kararın kesinleşmesinin ilgilisine tebliğinden itibaren 3 ay ve her halde hükmün kesinleşmesini izleyen 1 yıl içinde tazminat isteyebilecekleri vurgulandı.