Bundan dört sene önce Mayıs ayının son günlerinde bir avuç çevre aktivistinin Taksim'deki Gezi Parkı'nda ağaçların sökülmesine ve Taksim Topçu Kışlası planlarından esinlenen tartışmalı projenin hayata geçmesine karşı çıkmak istemesiyle başlayan protestolar polisin sert müdahelesiyle kısa zamanda tüm ülkeye yayıldı.
Bu küçük bir oturma eylemi, Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakan olduğu o dönemde, iktidarını sarsacak kadar büyüyen toplumsal bir eyleme dönüştü. Bir aydan fazla süren Cumhuriyet tarihinin en büyük toplu gösterilerinde 8 binden fazla kişi yaralandı, 11 kişi de hayatını kaybetti.
Gezi neydi?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın söylemlerinden halkı sokağa döken sosyal ve siyasal memnuniyetsizliklere ve çevreyle ilgili kaygılara kadar, birçok kişi için Gezi direnişin bir simgesi, hem siyasi muhalefet, hem de iktidar için bir dönüm noktası haline geldi.
DW Türkçe'ye konuşan Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili Gürsel Tekin'e göre Gezi "çok somut, çok açık ve çok net hak bir arama, şehre, doğaya ve çevreye sahip çıkma eylemiydi."
Tekin, "Çok somut bir şekilde şehrin birçok yerinde doğa katliamı yapıldığı gibi, şehrin ana merkezi Taksim Gezi Parkı'nda belediyenin böyle bir uygulaması olunca, bu uygulamaya direnç gösteren haklı bir eylemdi," şeklinde konuştu.
Ancak aktivistlerin kampının sabahın erken saatlerinde dağıtılması, çadırlarının ateşe verilmesi kitlesel eylemleri tetiklemiş ve çevre eylemi genel hatlarıyla hükümet karşıtı bir harekete dönüşmüştü.
Siyaset bilimci ve The Making of a Protest Movement in Turkey, #occupygezi (Türkiye'de Bir Protesto Hareketinin Oluşumu, #occupygezi) kitabının yazarlarından Soli Özel'e göre "protestolar eğitimli şehirli orta sınıf gençlerin yalnız bırakılma ve iktidarın kendilerinden uzak durması" arzularının bir tezahürüydü.
DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Özel ilk kıvılcım ve onu takip eden durumun Türkiye'deki farklı grupları bir araya getirdiğini kaydetti. Özel "Bana göre ülkede etkisi büsbütün hissedilen sosyal muhafazakarlık ve iktidar söylemi böylesine bir tepkiyi tetikledi" şeklinde konuştu.
Ancak Gezi'de yaşananlarla ilgili herkes aynı fikirde değil.AKP milletvekili Markar Esayan'a göre "Gezi krizi başlangıç itibarıyla bir çevre hassasiyeti üzerinden gelişse de meselenin kamuoyuna yansıdığı gibi olmadığı" ortaya çıktı.
O günlerde Gezi Parkı'nda sanılanın aksine bir inşaatın başlamasının söz konusu olmadığını kaydeden Esayan, konunun birkaç ağacın yerinden sökülerek başka bir yere taşınmasından ibaret olduğunu belirtti.
2015'teki darbe girişiminden sonra yaşananlara istinaden sözlerine devam eden AKP milletvekili DW Türkçe'ye şu şekilde konuştu: "15 Temmuz darbe girişimi sanıklarının ifadelerinde, emniyet güçleri içinde yer alan FETÖ örgütü kripto üyelerinin halkı isyan ettirmek adına orantısız şiddet kullandıkları, çadırları yaktıkları ortaya çıktı."
Gezi'nin günümüz siyasetine etkisi
Gezi'yi o günlerde yakından izlemiş kişilere göre günümüzdeki Türk toplumu ve siyaseti üzerinde büyük etkisinin olduğu açık ancak bu etkinin ne olduğuyla ilgili tarafların görüşleri taban tabana zıt.
Esayan'a göre Gezi'ye katılan birçok vatandaş olayın saptırılmasından rahatsız olduklarını ifade ettiler ve kendilerini geri çektiler.
Esayan, "Gezi suistimal edilmeseydi, oradan belki bir çevre hareketi vs. çıkabilirdi. Ama durum terörize edilip, seçilmiş bir hükümeti düşürmek üzere kullanıldığında sadece önyargıları arttırıp, normalleşme sürecini sekteye uğratan bir etkiye neden oldu" görüşünde.
Özel için ise Gezi'de hükümet şiddet kullanımını temelde meşru hale getirdi ve bu çerçevede suç işleyen ya da haddini aşan herhangi bir iktidar temsilcisi herhangi bir cezai yaptırıma maruz kalmadan şiddet uygulayabildi.
Siyaset bilimci Gezi'nin en belirgin neticesinin devletin iktidar yetkisini kullanımını tekrar tekrar göstermesi olduğunu söyledi.
Özel, bu durumu hükümetin kurbanları karalaması ile açıklıyor. "Kimse, benzer bir hareketin karşı konulmaz bir ivmeye ulaştığını görmediği sürece risk almak istemiyor, zira şiddet amacına hizmet etti ve insanları korkuttu."
Gezi protestoları sonrası Türkiye'de toplumsal gösteriler düzenlemek güçleşti, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ise neredeyse imkansız hale geldi.
Gezi ruhundan geriye ne kaldı?
Bir tarafta hükümet, diğer tarafta da muhalefet, Gezi'nin nedenlerini ve sonuçlarını açıklamak için farklı söylemler kullandılar.
AKP milletvekili Esayan'a göre "Gezi'den geriye pek bir şey kalmadı. Çünkü organik olmaktan öte, muhafazakar hükümete karşı iktidar mücadelesi veren eski yerleşik düzen taraftarlarının kentli sekülerleri sokağa dökme girişimiydi."
Soli Özel protestoların demografik dinamiklerini başka bir şekilde açıklıyor. Ona göre "Gezi'ye katılanlarla toplumun büyük kısmı arasında kültürel bir ayrışma" bulunuyor.
Özel, Gezi'yi hayatta tutan enerjinin halen mevcut olduğunu düşünse de "bu kültürel ayrım arasındaki boşluk doldurulmadığı sürece Gezi ruhu potansiyel fakat sonuçsuz bir güç olarak kalacak" görüşünde.
CHP milletvekili Tekin'e göre ise Gezi ruhu hayatını "kesinlikle devam ettiriyor."
16 Nisan'daki anayasa referandumundaki usulsüzlük iddialarını dile getiren Tekin sözlerine "Referandum da bunun somut örneklerinden bir tanesidir. Her türlü devlet baskısına rağmen, her tür iktidar baskısına rağmen, her türlü yasaklamalara rağmen yüzde 55, yüzde 60'a yakın yurttaşımızın demokrasiye sahip çıktığını gösteriyor" şeklinde devam etti.
"Bana göre ve bütün dünyaya, herkese göre yüzde 60'a yakın bir hayır bloğunun olması Türkiye'nin en büyük şanslarından bir tanesidir. Bu da şu demektir: 'Gezi ruhu' halen yaşıyor ve yaşamaya da devam edecektir."