CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan ve CHP'li milletvekilleri TBMM'de düzenledikleri ortak basın toplantısında son KHK ile yapılan ihraçlara ilişkin olarak, "Gece yarısı kararnameleri ile gelen bu bir kıyımdır; kıyıma hayır" açıklaması yaptı. Sarıhan, Açıklamada, 15 Temmuz ile 12 Eylül darbesi arasındaki gözaltı, ihraç ve tutuklama rakamlarının karşılaştırıldığı liste de kamuoyuna sunuldu.
Sarıhan'ın açıklaması ve ihraç listeleri şöyle:
"15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL, çıkarılan 20. Kanun Hükmündeki Kararnamesi ile gerçek bir darbenin “ hukukunu” yaratmaya devam ediyor. Dün, gece ortası açıklanan 686 Sayılı Kararname ile 4464 kamu görevlisinin daha görevlerine son verildi.
Daha önceki kararnamelerin pek çoğunda olduğu gibi bu kez de ihraç edilen kamu görevlilerinin Fetullahçı Terör örgütü ile bir ilişkisi bulunmuyor. Dün ihraç edilenlerin, 2585 ‘ini Milli Eğitim Bakanlığına bağlı kamu görevlileri oluşturuyor. 330’nu ise akademisyenler teşkil ediyor. Akademisyenlerin 167’si Barış için akademisyeler bildirisine imza atanlar. Ayrıca son kararnamede ihraç edilenlerin 475’i Milli Eğitim Bakanlığı’ na bağlı, 136’ sı üniversitelerden olmak üzere 611’ni Eğitim-Sen üyeleri oluşturuyor. Bu kararname ile toplamda; 1483 kamu çalışanın işlerine son verilmiş bulunuyor. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ve İletişim Fakültesi’nden son kararname ile görevine son verilen 72 akademisyenin 58’i Eğitimsen üyesi. Bu durum, iktidarın, kendisine muhalif olduğu zannıyla her yere kılıç sallamakta olduğunu gösteriyor. Kılıçların hedefinde de esas olarak, bilim insanları bulunuyor.
Böylece, son kararname ile 102.125 kamu görevlisi işsiz ve aşsız bırakılarak “kaderlerine” terkedildi. En az üçle çarpacağımız mağdur yurttaşımızın içine düşürüldüğü hukuksuzluk, yalnızca onlara verilmiş bir ceza değildir. Bilim insanlarının tehdit ve baskı ile susuturulduğu bir toplumda hepimiz cezalandırılmış oluruz. Öğrenmek ve aydınlanmak haktır. Okuyan, yazan, konuşan, üreten ve öğreten insanları kürsülerinden uzaklaştırılarak yaratılan tehdit ve sindirme ortamıyla yaratılan terör, bu hakkı yok eder. Üniversiteler ve okullarımız, bilimsel işlevlerini ancak özgür ve özerk bir yapıda yerine getirebilirler. OHAL ya da olağan koşullarda devlet, baskı aygıtları aracılığı ile bilim yuvalarını kendi sesi haline getirirse oradan ancak itaat eden, üretmeyen, gelecek inşa etmeyen bir kuşak çıkar. Bu da geleceğimizin yok edilmesidir. Bugün, iktidar, hukuk dışına çıkarak, özünde kendi ayağına taş düşürmektedir. Unutulmasın ki, sıkıymönetime sığınarak, 1402’likler diye andığımız bilim insanlarına yapılan bu haksızlığı gerçekleştirmiş olan 12 Eylül paşaları bugün, yargılanmaktan kurtulamadılar. Kaldı ki, asıl yargı makamı halkın belleği ve tarihtir. Ortaçağı özlemek, hayır getirmez. Kaldı ki bugün, İçinde bulunduğumuz referandum süreci içinde geniş bir kesimi açlığa mahkum ederek verilmek istenen gözdağı, herşeyini kaybetmiş insanları korkutmaz. Onları isyana sürükler. O isyan, direnci ateşler. Bugün hepimiz, -onların uğradığı haksızlığa hayır diyoruz. Geleceğin mutlaka adaleti sağlayacağına inanıyoruz."