26 Nisan 1986’da yaşanan Çernobil felaketinin 29. Yılında Greenpeace gönüllüleri İstanbul, Eskişehir, Sinop, Düzce, Muğla, Mersin, Yalova, İzmit ve Gaziantep’te “Nükleer öldürür, yaşamak istiyorum” yazılı pankartlar açarak, Çernobil’in halen devam eden etkilerine dikkat çekti. Greenpeace, benzer bir felaketin Türkiye’de de yaşanmaması için, Türkiye’nin nükleer yerine enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjilere yatırım yapması çağrısında bulundu.
Nükleer enerjide yeni teknoloji çözüm değil
Çernobil nükleer felaketinin ardından 29 yıl geçmesine karşın, dünyada nükleer enerjinin en tehlikeli, yıkıcı ve öldürücü, çevresel ve yaşamsal risklerin sıfırlanamadığı bir enerji üretim biçimi olduğunu vurgulayan Greenpeace Avukatı Deniz Bayram, “Yeni nesil reaktörler hala güvenli değil. Beklenmeyen teknolojik hatalar, işletme hataları, şeffaf olmayan nükleer enerji endüstrisi, ekonomik ve politik baskılar ile nükleer enerji santrallerine yönelik saldırı potansiyelleri, nükleer enerji santrallerinin güvenlikli ve emniyetli olmadığını gösteriyor. Çernobil nükleer felaketi, Rus model bir reaktörün patlaması ile meydana geldi. Felaketin ardından yapılan araştırmalar, büyük tedbirsizliklerin de felakete neden olduğunu gösteriyor. Rusya, hala tüm dünyada nükleer enerji üretim projelerinde yer alıyor. Bu projelerden biri Mersin, Akkuyu nükleer enerji santrali. Güneş ve rüzgâr potansiyelinin sadece %3’ünü kullanan Türkiye bu riski almak zorunda değil. Türkiye hükümeti, enerji politikasını bir an önce enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji politikalarından yana çevirmelidir” dedi.
Greenpeace ayrıca, Çernobil’in Türkiye ve dünyada neden olduğu yıkıcı etkilerle ilgili çarpıcı verileri kamuoyu ile paylaştı:
Çernobil Nükleer Felaketi, atmosfere Hiroşima ve Nagazaki atom bombalarından yüzlerce kez daha fazla radyasyon yayılmasına neden oldu.
Birleşmiş Milletler tarafından 2011 yılında yayımlanan bir rapor, Çernobil bölgesinde 7000 kadar çocuğun tiroid kanserine yakalandığını ortaya koydu.
Radyoaktif kirliliğe maruz kalan bazı kasabalarda, test edilen sütlerin %93’ünün kabul edilebilir düzeyden çok daha fazla miktarda kimyasal sezyum oranı içerdiği tespit edildi.
Kazanın Ukrayna’ya maliyeti 2000 yılı itibariyle 148 milyar dolardı.
Beyaz Rusya, 2016 yılına gelindiğinde Çernobil’in ekonomisine etkisinin 235 milyar dolar olacağını tahmin ediyor.
Çernobil’den en çok çocuklar ve gelecek kuşaklar zarar gördü
Çernobil nükleer felaketinin 29 yıl sonra bile yıkıcı ve öldürücü etkileri, bölgede yaşayan insanların hastalıkları, arazi kullanımı ve gıda üretimindeki kısıtlama tedbirleri devam ediyor. Çernobil felaketi sırasında felaketten en çok etkilenen bölgeden 3 milyonu çocuk olan 7 milyon insan tahliye edildi. Binlerce çocuk, tiroid, göz, akciğer kanseri gibi pek çoğu ölümcül kanser hastalığının yanı sıra, kalp hastalıkları en çok görülen hastalıklarla yıllar geçmesine karşın baş ediyor. Yapılan araştırmalar, radyoaktif kirliliğe maruz kalan bazı kasabalarda, test edilen sütlerin %93’ünün kabul edilebilir düzeyden çok daha fazla miktarda kimyasal sezyum oranı içerdiği tespit edildi.
Türkiye nasıl etkilendi?
Türkiye’de de Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları ve Pediatri Ana Bilim Dalları’nda yaptığı çalışmaya göre lösemi vakaları, 1986 öncesi yüzde 0,7’den, 1986 sonrası yüzde 2’ye çıktı (4).
Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de 1984 yılında yüz binde 19,2 olan kanser vakaları, 96 yılında yüz binde 63,46 olarak bildirildi (5).
4 Mayıs günü Kapıkule-Edirne yolunda İstanbul’da havadaki radyasyonun tam 1000 katı olan ve Çernobil nedenli Türkiye’de ölçülen en yüksek değer olarak tarihe geçen, 16 miliröntgen/saat değeri ölçüldü.
Kaza’dan 5 gün sonra Akçakoca’da havadaki radyasyonun gittikçe arttığı fark edildi. Karasu Bölgesi’nde o bölgenin doğal radyasyon düzeyinin 20 katı fazla olan 150 mikroröntgen/saat düzeyinde ölçüm yapıldı.