Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, yeni partisi Anadolu Partisi hakkında, “Türkiye’de kararsız kesimin oy oranının yüzde 26 küsur olduğu ve yeni bir parti ihtiyacı duyanların oranın yüzde 42 küsur olduğu görülüyor. Bunlar olağanüstü oranlar. İkinci bir umutsuzluk dalgası toplumun demokrasiye inancını, Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi tekrarlanması halinde, zayıflatacağını düşünüyorum” dedi.
Tarhan, istifa ettiği CHP hakkında ise, “CHP’yi de konuşmak istemiyorum. Ben artık başka bir dünyaya bakıyorum” ifadelerini kullandı.
Amerika’nın Sesi’nden Yıldız Yazıcıoğlu, yeni partisinin kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığı’na verecek olan Emine Ülker Tarhan ile konuştu. Tarhan şunları söyledi:
Tarhan, 'Anadolu'yu Amerika'nın Sesi'ne Anlattı
CHP’den ayrıldıktan sonra nasıl hareket edeceği merak konusu olan Bağımsız Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, yeni siyasi partisine ilişkin detayları Amerika’nın Sesi’ne açıkladıktan sonra “Anadolu Partisi”nin İçişleri Bakanlığı’na kuruluşunu gerçekleştiriyor.
Bağımsız Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, CHP’den istifasının ardından DSP gibi var olan siyasi partilere katılmak yerine “kurucu genel başkanlık” koltuğunda oturacağı Anadolu Partisi kuruluş hazırlığını açıkladı.
Amerika’nın Sesi’nin sorularını dün akşam yanıtlayan Tarhan, yeni siyasi partisiyle hedeflerini ilk kez açıklamış oldu.
Hedefinde yüzde 26 oranındaki kararsız seçmen olan Tarhan’a göre, Türkiye’de böylesi yeni bir siyasi parti beklentisi ise yüzde 46 oranında. Bu noktada Tarhan, Türkiye’de demokrasiye duyulan inancı devam ettirebilmek adına “umut” için yola çıktığını açıkladı.
Deniz Baykal’ın sizin partide tutulmanız gerektiği yönündeki görüşünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Teşekkür ederim iyi dilekleri için. Ama ben yaptığım her şeyi, verdiğim her kararı mantık süzgecinden geçirdiğim için dostlarımdan ayrılma pahasına, o inançlı CHP tabanından ayrılma pahasına verdiğim kararın arkasındayım.
Başka bir partiye geçiş veya yeni siyasi parti hamleniz olacak mı?
Toplumun tüm kesimlerinden yeni bir yol haritam olup olmadığına dair anlamaya çalışma gayretlerini görüyorum. Çizeceğim yol toplumun yönlendirmesiyle olacak. Şu anda izliyorum, değerlendiriyorum.
Sizden sonra Süheyl Batum parti yönetimini eleştirdi ve hemen arkasından parti yönetimince kesin ihraç talebiyle disipline sevk edildi. Son olarak Birgül Ayman Güler de CHP yönetimini istifaya çağırdı. CHP’deki süreç sizce nasıl devam edecek?
Bunu bilemiyorum. Benim verdiğim çok kişisel bir karardır. Diğer milletvekilleri arkadaşlarım ne düşünüyor bilemiyorum. Sayın Süheyl Batum Türkiye’nin yetiştirdiği çok değerli bir hoca. Bazı yapılar kendi değerlerini korumaya odaklanırken bazı yapılarca tasfiye çalışması yapılmasını üzücü buluyorum. Bakıyoruz iktidar partisi yüzde 50’den söz ediliyor ama pek çok insanı kucaklamaya çalışan eğiliminde görülürken, muhalefetin bu kaygıları taşımaması, oy oranı düşmesine rağmen kayıplara uğramasını üzücü karşılıyorum.
Bu noktada CHP de başka oyları alabilmek adına örneğin Mehmet Bekaroğlu gibi isimleri transfer etti ve geçtiğimiz günlerde Bekaroğlu ismi çerçevesinde de CHP’de tartışma yaşandı. CHP’de sizce bu açılımı yaparak oy oranını arttırabilir mi?
Aslında sadece CHP’yi de konuşmak istemiyorum. Ben artık başka bir dünyaya bakıyorum. Başka bir dünya mümkün diyenlerin temsilcisi olmak istiyorum, düşünüyorum. Bu ülkede çok ciddi bir temsil sorunu var. Daha önce söylediğim bir ifadeyi hatırlatayım, gri ve siyahlar arasında ben kırmızıyım diyenlere de şans vermek gerekiyor. O yüzden o temsil sorununa odaklanmış durumdayım. Aksi takdirde insanlar demokrasiye inancını yitirecek. Gençler, kadınlar sandığa gitmeyecek. Kendilerinin temsil edilmediğini düşünen çok önemli bir kitle son seçimde sandığı boykot ettiler. Sandığa küsmek demokrasi için felakettir. Onlara yeniden umut vermek, demokrasiye inançlarını yeniden güçlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Benim şu anda CHP üzerinde değil bu konuda çalışmalarım var.
CHP eğer benim kurultay çağrıma gerçek anlamıyla uysa idi, partideki o travmayı gidermek için nezaketle yapılmış bir çağrıydı. Keşke kavgalar, öfke krizleri olmasaydı da yol haritası çizilecekti. O zaman ideolojik tanımlama da yapılabilecekti. O zaman bir eylem ve söylem tutarlılığı sağlanabilecekti. Ama şu açık ki CHP programında yazılanlardan başta geleni şöyle diyor; altı oka bağlılık ile Anadolu ve Trakya’nın felsefi birikimine saygı. Böyle söylüyor. Bunun dışındakiler ideolojik olarak sorgulanmalı.
2015 seçimleri siz bu bahsettiğiniz gençleri ve kadınları sandığa getirmekten mümkün olacak mı?
‘Neden olmasın?’ diyorum. Türkiye’de kararsız kesimin oy oranının yüzde 26 küsur olduğu ve yeni bir parti ihtiyacı duyanların oranın yüzde 42 küsur olduğu görülüyor. Bunlar olağanüstü oranlar. İkinci bir umutsuzluk dalgası toplumun demokrasiye inancını, Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi tekrarlanması halinde, zayıflatacağını düşünüyorum.
‘Majestelerinin iktidarı-muhalefetiyle başkanlık sistemi var’
2015 seçimlerinde AKP’nin gündeminde alacakları oy oranına göre başkanlık sistemini hayata geçirme hedefi de var.
Bakın seçim hiç yapılmamış gibi de olabilir. AKP 42-51 bandında görülüyor. Diğerleri de hep aynı hamam aynı tas. Bu tablonun değişmeyeceğine ve umudun yeşermeyeceğine işaret ediyor. Anayasa’yı değiştirseler ne olur değiştirmeseler ne olur? Bugün anayasamızda, yargı bağımsızdır, basın özgürdür yazıyor. Fiilen bunlar var mı? Yargı bağımsız değil, basın özgür değil. Fiilen anayasadaki parlamenter sistem uygulanmıyor. Kadın da anayasada yazdığı üzere eşit değil bu ülkede. Fiilen zaten başkanlık sistemi uygulanıyor. Yürütmeyi, yargıyı bir kişi atıyor. Hatta ben ‘majestelerinin iktidarı ve majestelerinin muhalefeti’ diyorum. Bu ülkeyi ikisinden de memnun görünen bir adam yönetiyor.
‘Yeni parti suç şebekesi yönetimini frenleyecek’
O yüzden ben anayasayı değiştirmeleri bile gerekmez diyorum. Çünkü zaten fiilen başkanlık sistemi var. Ama nedir, eğer anayasa değişikliği ile meşru zemine bunu oturtabilirlerse yolsuzluklar nedeniyle olası yargı takiplerini de onları önlemek bakımından kendilerine güç kazandırır. Bunu tabi ki engellemek gerekiyor. Bunun için de TBMM’ye yeni bir partinin girmesi ve bir ülkeyi suç şebekesi gibi yöneten bir anlayışın frenlenmesi gerekiyor.
‘Kürtler ile Türkler’in birlikte yaşama iradesi güçlenecek’
2015 seçimleriyle ilgili bir başka kırılmada Kürt Sorunu’nun çözümünde görülüyor. Siz bu Kürt Sorunu’nun çözümünün nasıl değerlendiriyorsunuz?”
Kürt Sorunu elbette çözülmelidir. Ben bununla ilgili çözüm önermeyen anlayış düşünemiyorum. Bu topraklarda sekülerizmin değerini öyle iyi anlıyoruz ki çevremizdeki kafa kesmekteki anlayışı gördükçe. Sekülerizm de çağdaş ulus-devlet de daha iyi anlaşılmaktadır. Ben Kürtler’de de Türkler’de de birlikte yaşama iradesi bu dönemde güçlenecektir diye düşünüyorum.
‘Hükümet Kürt Sorunu’nu seçim sonrasına erteleyecektir’
Çözüm elbette bulunmalıdır. Ama silahlarını bırakmamış bir terör örgütü ile dünyanın hiçbir yerinde çözüm bulunacağını da düşünmüyorum. Ancak siyasi temsilcilerle olur. Başınıza silah dayanmış bir ortamda özgür irade sergileyemezsiniz. O anlamda siyasi kurumlarla çözülebilir diye düşünüyorum.”
Süreçte Kürtçe eğitim, ana dilde eğitim ve Abdullah Öcalan’a sekreterya kurulması gibi çok kesin talepler var. Sizce bu talepler gerçekleşmeden Kürt Sorunu çözülemez mi?”
Aslında bunların çok açıklıkla konuşulması lazım. Hep bugüne kadar kaçamak davranılıyor. Hükümet’in taleplerin sadece kültürel talepler mi var yoksa toprak talebi mi var bunları bildiğini düşünmüyorum. Hep erteleme eğilimi var. Hele de seçime kadar çözmek niyetleri olduğu zannetmiyorum.
‘Toprak talebi var mı açıklıkla ortaya konulmalı’
Bir kere ne istediklerinin çok açıklıkla ortaya koyulması gerektiğini düşünüyorum. Kültürel talepler mi yoksa toprak talebi mi çok açıklıkla ortaya konulmalı ki bunun üzerine bir değerlendirme yapılabilir diye düşünüyorum.
Toplumu kucaklayacak vaatler
Bu yeni siyasi parti Türkiye’ye ne vaat edebilir?
Bir kere Türkiye çok yoruldu. Anadolu coğrafyasının kardeşlik coğrafyasının kutuplaşmadan, terörden, devlet baskısından çok yorulduğunu düşünüyorum. Gezi’nin nasıl bastırıldığını, ne canlar kaybedildiğini gördük. Dünya siyaset tarihinde her sert dönemin ardından daha yumuşak, kucaklayıcı, kapsayıcı aklıselimin egemen olduğu yeni bir yapı gelmiş. Toplum her sert dönemden sonra kucaklayıcı anlayışa sarılmış o görülüyor. Ben toplumun kucaklaşması anlayışı çerçevesinde politikalar üretecek özellikle de ekonomideki olası bir krizin karşısında, kadın-erkek eşitliğinde yeni şeyler söylenmesi, IŞİD tehlikesi karşısında seküler hattın koruması noktasında hareket edecek bir siyasi parti düşünüyorum. Türkiye çok yoruldu. AKP’de çok eskidi.