İngiliz Guardian gazetesi bugün "Suriyeliler, Erdoğan'ın 'güvenli bölgesi'nin tehlikeleriyle yüzleşiyor" başlıklı bir haber yayımladı. Haberde, İbrahim Hamad adlı Suriyeli bir göçmenin, beş yıldır ilk kez Türkiye'den Suriye'ye döndüğü ve evini hala ayakta bulan şanslı mültecilerden biri olduğu belirtildi. Bethan McKernan imzalı haberde; Suriye muhalefeti, IŞİD ve ABD destekli Kürt güçlerinden sonra Türkiye ve Suriyeli müttefik güçlerinin eline geçen Tel Abyad'da beş yılda çok şeyin değiştiği vurgulandı.
Haberde görüşlerine yer verilen İbrahim Hamad, "Evim yıkılmadığı, hala mobilya olduğu ve çalınmadığı için geri dönmeye karar verdim. Şimdi iş arıyorum. Okullar yeniden açılacak diye duydum. Öyle umuyorum, çünkü her iki çocuğum da ilkokulda ve eğitimlerine devam etmelerini istiyorum" diyor.
Guardian, 2014'te ülkelerinden kaçan Hamad ve ailesinin Şanlıurfa'dan Suriye'ye gönüllü döndüğünü söylüyor. Ancak gazete, insan hakları gözlemcilerine göre kendi istekleriyle dönenlerin azınlıkta olduğunu ve "güvenli bölgenin" güvenli olmaktan uzakta bulunduğunu da vurguluyor.
Gazete, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Cenevre'de düzenlenen Küresel Mülteci Forumu'nda Resulayn ve Tel Abyad arasındaki 30 kilometre derinliğindeki bölgeye 371 bin Suriyelinin yerleşmeyi seçtiğini ve bunları 600 bin kişinin daha takip edeceğini söylediğini hatırlatıyor.
Guardian, Erdoğan'ın planını "büyük proje" diye tanımladığını ve "Tarihe bir emsal olarak geçecek. Türkiye bu şehri mülteciler için kurdu" şeklindeki sözlerine yer veriyor.
Guardian'a konuşan New york merkezli insan hakları kuruluşu Human Rights Watch'un (İnsan Hakları İzleme Örgütü) Suriye araştırmacısı Sara Kayyalı, "Şu ana kadar gördüklerimize göre, bazı insanların serbestçe seyahat etmesine izin veriliyor, bazılarına verilmiyor. Bunlar, yağma ve keyfi tutuklama, Afrin'de gördüğümüz zorba davranışların tekrarı gibi ihlallerin üzerine geliyor" diyor.
'Ben orada güvende olabileceğimize inanmıyorum'
Gazetedeki haber şöyle devam ediyor;
"Ankara'nın ağır eleştiri alan sınır operasyonu, Türkiye'nin PKK ile bağlantılı olduğunu söylediği, daha önce ABD'nin destek verdiği Suriyeli Kürt savaşçıları, bölgeden temizlemekti. Ancak saldırının ikincil ve eşit derecede önemli amacı, Türkiye'nin mülteci sorununu çözmesi için içeride büyük baskı altında olan Ankara, 3,6 milyon Suriyeli mültecinin 2 milyon kadarının bölgeye yerleştirileceğini söyledi. Bunların büyük kısmı, aslında Halep, Deyrizor ve Suriye hükümetinin kontrolü yeniden ele geçirdiği diğer yerlerden olan Arap Suriyelilerden oluşacaktı. Görece küçük bir alana bu kadar çok yeni insanın yerleştirilmesi, hak savunucuları ve yerel Kürtlerin, demografik mühendislik ve etnik temizlik suçlamalarını beraberinde getirdi. Kürtler, Türkiye'yle birlikte savaşan militanları, Kürt aileleri evlerinden atmak, yağma, toprakları ve işlerini yakmakla suçluyor."
Gaziantep'te yaşayan Menbiçli Fatima da, ailenin bu konuda bölündüğünü söylüyor ve "Babam memleketine, şehrine, evine dönmeyi istiyor. Ama ben orada güvende olabileceğimize inanmıyorum" diyor.
Guardian, Uluslararası Af Örgütü'nün Temmuz ve Eylül ayları arasında yüzlerce mültecinin, bazıları kelepçeli halde evlerine dönmeye zorlandığını ve tehdit ya da hileyle "gönüllü dönüş" belgeleri imzaladıktan sonra ülkelerine geri gönderildiklerini söylediğini hatırlatıyor.
Haber, yine Gaziantep'te yaşayan Suriyeli mülteci Milad'ın sözleriyle sona eriyor;
"Geri dönsek bile Türkler'in kontrolündeki Suriye, şu anda en az Türkiye kadar pahalı ve hala Suriye maaşlarıyla yaşıyorsunuz. En büyük tehdit altında olanlar, yasadışı yollarla buraya gelenler. Türkiye onları atmaya kalkarsa, başvurabilecekleri hiçbir yer yok."