Yaklaşık 30 yıldır "MHP" ve "Türkiye'de milliyetçilik" üzerine çalışan gazeteci - yazar Kemal Can, 24 Haziran 2018'de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimin için "Mutabakat oluşmadı, aday değilim" açıklaması yapan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün AKP'nin "çaresiz" olduğu başka bir dönemde yeniden gündeme gelebileceğini söyledi.
Can Gül için "Gelecekte ağır bir hasarın altında kalacak AKP’nin çaresizliğine aranan bir formülün ismi olarak yeniden gündeme gelmesine kimse şaşırmaz" dedi.
11. Cumhurbaşkanı Gül'ün adı "Cumhurbaşkanlığı seçiminde Tayyip Erdoğan'a karşı aday olacak" iddiasıyla öne çıkmış, eski cumhurbaşkanı yaptığı açıklamayla gerekli mutabakatın oluşmadığını bu yüzden aday olmayacağını söylemişti.
Cumhuriyet'ten Kemal Can "Gül tartışması"nı 5 soru 10 cevapta değerlendirdi. Can'ın "Gül tartışmasının bakiyesi" başlığıyla (30 Nisan 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
- Erdoğan ve AKP, Gül ihtimaline nasıl karşılık verdi, nasıl etkilenecek?
Gül, aday olmama gerekçesi olarak muhalefetin mutabakat sağlayamamasını gösterdi, ancak Erdoğan’ın, Meral Akşener’in adaylıktan vazgeçmeyeceğini açıklamasından sonra da Gül’ü durdurmak için çabalarını sürdürdüğü hatta artırdığı biliniyor. Genelkurmay Başkanı’nın Gül’ü ziyaret etmesini haberleştiren Habertürk internet sitesi yöneticisinin görevden alınması da, bu çabaların görünürlüğünden duyulan rahatsızlığı gösteriyor. Bu anlamda, Gül’ü durdurma hamlesi, “vesayet damgasıyla” hayli pahalıya mal olmuş gibi.
Erdoğan, Gül’ün adaylığını durdurup AKP içinde ve tabanında oluşabilecek hareketlenmenin önünü kolay kesti. Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ve AKP’nin kurucu ekibinden Bülent Arınç gibi isimleri Beştepe’ye getirtip bağlılık açıklatarak ve Gül ile kurulan temasları takibe aldığını söyleyerek içeriden bir çatlamaya karşı gücünü ve öfkesinin sınırlarını gösterdi. Fakat, uygun şartlarda aday olabileceğini söyleyip, kapalı da olsa eleştirilerini sürdüren Gül’ün, karşısına çıkmasa bile, yanında hizaya girmesini de sağlayamadı.
- Gül’ün adaylığı tartışmasında CHP nerede durdu?
CHP ve özellikle Kemal Kılıçdaroğlu, Gül’ün muhalefetin çatı adayı olması için doğrudan bir öneri yapmadan konunun gündemde ve CHP’nin olayın merkezinde kalmasını sağladı. İYİ Parti’ye 15 milletvekili verilmesinde olduğu gibi, gündem kurma konusunda inisiyatif aldı; parti öncelikleriyle değil, muhalefetin lideri gibi davranma görüntüsü yaratabildi. İktidarın kendi gündemini kurmasını engelledi, odaklanmasını ve ayarını bozmayı başardı. Başlatıcı olarak Saadet Partisi, engelleyici olarak İYİ Parti göründüğü için de, tartışmadan sıyrılmayı yedekte tutabildi. Parti içinde bu noktadan muhalefet kurmaya kalkanlar erken hamlelerle boşa düştü.
CHP’nin güçlü bir aday üretemeyip, AKP iktidarının yarattığı olumsuzluklarda payı olan, itirazlarda ise pek ağırlığı olmayan Gül’ü desteklemesi, kendi kamuoyunda rahatsızlık yarattı, “muhafazakârlara mecbur kalma” suçlamasına neden oldu. Bu ihtimalin tıkanmasından sonra hızla yeni alternatiflerle, yakalanan ivme devam ettirilemediği için de, “geç kaldık” hissine çabuk geri dönüldü. Cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesinde ve “barajsız ittifak” konusunda, İYİ Parti’nin belirleyiciliği tam dengelenemedi, “liderlik” görüntüsü finalde biraz hasar aldı.
- Ortak aday olasılığını engelleyen İyi Parti süreçten nasıl etkilenecek?
Adaylığını çok erken açıklayan Akşener ve bütün stratejisini Akşener üzerine kuran İYİ Parti, bu süreçte hem muhalefetin hem de kendisinin risklerini büyüten bir pozisyon aldı. Tartışmalar sürerken ivmeyi kaybetmekten korkarak çok erken bir çıkışla, ihtimalleri tıkayan bir rolü seçti. CHP’nin muhafazakârlara veya Kürt seçmene sıcak gelecek bir aday göstermesi durumunda kendisine doğru oy kayışının hızlanacağı hesabına güvenerek ikinci tur şansını ve böyle bir durumda da bütün muhalefetin mecburen kendisini desteklemesi ihtimalini yüksek gördü. Uyumu değil, gücü ve havayı önceledi.
Akşener ve İYİ Parti’nin stratejisindeki temel eksik, bütün muhalefet adaylarının, ilk turda muhalefet cephesinin sağlayacağı toplam performansa bağımlı olduğu gerçeğini ıskalıyor olması. İkinci tur için en güçlü aday olma iddiası, birinci turun geçilmesi şartına bağlı. Dolayısıyla, bütün işbirliklerine kapalı duran ve sadece kendisi ile ilgili görünen Akşener için kurulan “2. turun adayı stratejisi” bir siyaset trajedisi ile de sonuçlanabilir. Ayrıca, mahkûmiyet, mecburiyet üzerine kurulan destek hesapları bir dayatma gibi durduğunda yüksek alerji de üretebilir.
- Saadet Partisi ve HDP’nin Gül tartışmalarındaki yeri nedir?
HDP, seçim ve muhalefetin ortak hareket etmesi konusunda sorun ve engel çıkarmayan, hatta siyasi nezakete uymayacak yaklaşımlara karşı bile fazlaca anlayışlı bir tutum sergiledi. Siyasi denklemin çok belirleyici bir aktörü olmasına rağmen, bu belirleyiciliği bir pazarlık kozu olarak masaya sürmekten kaçındı. Ancak bu çekinik tutum, engel üretmese de muhalefet blokuna katkı açısından henüz yeterince yüksek bir ivmeye yol açmıyor. Fakat, HDP’nin muhalefetin oluşturacağı havaya aritmetik katkıdan fazlasını taşıması, diğer aktörleri de normalleşme ve barış gündemine cesaretlendirmesi mümkün.
Saadet Partisi, Erdoğan’ın cumhur ittifakına katma gayretleri karşısında gösterdiği direnç ve muhalefet alanına kazandırdığı “farklı dil” sayesinde popülerleşmişti. Abdullah Gül’ün aday olması olasılığının taşıyıcı aktörü olarak da gündemdeki ağırlığını, gücünün çok üzerine taşıdı. Gül’ün aday olmayacağının anlaşılmasına rağmen, aday göstermede kararlı olması, barajsız ittifak hamlesi için kapıyı açık tutması ve harekete geçirebileceği potansiyeli zorlamaya devam etmesiyle siyasi varlığını hâlâ hissettirebilir. Her türlü sonuçta hasar alması kaçınılmaz olan AKP’nin kendi mahallesindeki rahatsız edici seçenek olarak yoluna devam edebilir.
- Tartışmanın seyirciyi üzen başrol oyuncusu Gül, ne yapacak?
Abdullah Gül, kendisini destekleyenlerin, karşı çıkanlar için geliştirdiği agresif gerçekçiliğin ürünü “ne yapsaydı” bahanesinin arkasına çekildi. Kapanmış bir defter için aslında neler yapabileceği üzerine fazlaca spekülasyonun da bir yararı yok. Ancak, bu bahane Gül’ü “çatı aday” seçeneğini engelleyen suçlamasından kurtarabilir ama kendi işaret ettiği “görevden” imtina etmesi eleştirisinden koruyamaz. Olayın yaşanma biçimi ve iktidarın da konunun uzatılmadan kapatılmasına yatkın olması yüzünden uzunca bir süre Gül ismi duyulmayacaktır.
Her şeye rağmen, adaylığı tartışılırken de, bu şartlarda devam edemeyeceğini söylerken de Abdullah Gül, Davutoğlu ve Arınç gibi bağlılıklarını sunarak safa geçme zayıflığını göstermedi. Çok zayıf bir eleştiri çıtası koymasına rağmen, kendisini “aslanların önünde yalnız bırakmayacak” koşullarda görev alabileceğini söyleyerek, çok dolaylı olsa da durdurulması gereken bir duruma işaret etti. Bu zayıf direnç, bir siyasi gelecek kurmaya yetmez elbette. Ama gelecekte, muhalefetin ihtiyaç duymasından değil de, ağır bir hasarın altında kalacak AKP’nin çaresizliğine aranan bir formülün ismi olarak yeniden gündeme gelmesine kimse şaşırmaz.