Hürriyet yazarı Gülse Birsel, başkanlık sistemi tartışmaları üzerinden sosyal medyada yapılan alaylı paylaşımlara ilişkin olarak, "Ben bir adım ileri gidiyorum ve diyorum ki, "En iyisi başkanlık sistemi, ama ben başkan olursam! Vallahi. Beni başkan yapın" dedi. Birsel başkan olması halinde ise nasıl bir tavır sergileyeceğini şöyle anlattı:
"Misal, en azından ülke şimdiki gibi öküz altında buzağı aranan bir yer olmaktan çıkar. Ne var ne yok pat pat söylerim çünkü. "Ya bizim filanca bakan o işi mahvetti, on yılda zor toparlarız", "Elektrikler beceriksizlikten kesildi, artık kusura bakmayın", "Bence kenara dolar koyun bak, belli olmaz", "Ne yapalım anam kapasitemiz bu kadar, seçmeseydiniz" filan derim. Kimse komplo teorisi yazamadan, her şeyi açıklarım. Vatandaş hangi odakların parmağı var diye düşünüp kendini yormaz. Memleketi batırsam da çıkarsam da herkes anında öğrenir, ona göre tedbirini alır."
Gülse Birsel'in Hürriyet'te "Gülse başkan, Türkiye tasasız!" başlığıyla yayımlanan (8 Nisan 2015) yazısından bazı bölümler şöyle:
Son zamanlarda "Diziler yazılamayacak kadar uzun, en iyisi başkanlık sistemi", "Yaz, 10 kilo verilemeyecek kadar yakın, en iyisi başkanlık sistemi" şakaları var ya.
Ben bir adım ileri gidiyorum ve diyorum ki, "En iyisi başkanlık sistemi, ama ben başkan olursam! Vallahi. Beni başkan yapın.
Misal, en azından ülke şimdiki gibi öküz altında buzağı aranan bir yer olmaktan çıkar. Ne var ne yok pat pat söylerim çünkü. "Ya bizim filanca bakan o işi mahvetti, on yılda zor toparlarız", "Elektrikler beceriksizlikten kesildi, artık kusura bakmayın", "Bence kenara dolar koyun bak, belli olmaz", "Ne yapalım anam kapasitemiz bu kadar, seçmeseydiniz" filan derim. Kimse komplo teorisi yazamadan, her şeyi açıklarım. Vatandaş hangi odakların parmağı var diye düşünüp kendini yormaz. Memleketi batırsam da çıkarsam da herkes anında öğrenir, ona göre tedbirini alır.
Saray maray istemem. 250 metrekareyi geçtin mi evin temizliği zor olur, kim uğraşacak onunla? İkide bir televizyona çıkmam, saçıyla makyajıyla uğraşamam. Yıllardır haftada bir prime time'a alışık insanım, fazlasını istemem. Onda da asabi konuşmalara girmem, bağırıp çağırmam. Alışkanlık icabı, çıkar şakalar yapar, vatandaşıma hoşça vakit geçirtmeye çalışırım. Nereden bulacaksınız böyle başkan? Vallahi diyorum bak.
Kutuplaştırma yapmam. Hatta herkesi aşırı sarıp sarmalayıp halkı kızdırabilirim. Bir seri katil ortaya çıksa, "Kimbilir onun da ne derdi vardır, empati yapmak lazım" gibi senarist-oyuncu zihniyetinde konuşmalar yapar, televizyonlara çürük domates attırırım.
Bazı politikacılar siyasete girince zenginleşir ya, ben kesin fakirleşirim! İftar mı verilecek? Cepten harcarım laf olmasın diye. Devlete ait bir köprüde inşaat sırasında kaza mı oldu, "Ya tamam abi, o kadar laf dinleyeceğime zararı benden kesin" diye evimi satıp herkese küserim!
Senaryolar hariç çatışma sevmem. Barışçıl, uzlaşmacı tipimdir. "Bence herkes haklı" filan derim. Ülke muhallebi kıvamına gelir. "Esasında muhalefet partisi de bayağı iyi ha" bile derim. Oylar oraya gider tabii. Olsun, maksat iyi insan olmak, mezara mı götüreceğiz koltukları Allasen?
Duygusal biriyimdir. Kalp krizinden kaybettiğimiz öğretmenimizi fırçalayan Yalova Valisi'ne deli gibi sinirlenip, büyük fırça atmak için ararım. Asabım o kadar bozulur ki sesini duyunca fırçamı atamadan sinirimden ağlamaya başlarım. "Ya kapat be adam, kapat" diye laflarımı söyleyemeden bitiririm konuşmayı. Söyleyeceklerim içimde kaldığı için yarım saat odaya kapanıp burnumu çeke çeke otururum.
Gazetecilerin çoğu, gençlik yıllarımdan ağabeyim, ablam olduğu için, çalışma hayatına gazetecilikle başladığım için, ayırım yapmaz, en muhalifler dahil hiçbirini reddetmem. En sert sorulara cevap verir, muhtemelen sonunda "Evet bazı işler çok kötü gidiyor, benim yüzümden" diye itiraf edip bunalıma girerim. Akreditasyon yapmaya, parti verip birilerini çağırmıyor muşum gibi utanırım. Başkanlık uçağına herkesi doldurur, yer kalmadığı için kendim tarifeli uçakla giderim.
Kadın devlet başkanların hepsini görsel açıdan ezerim. Brezilya devlet başkanı Dilma Roussef'in yüzü güzel ama, kilolu, asla rakip olarak görmem. Angela Merkel'i ve muhtemel başkan Hillary Clinton'ı zaten siler geçerim.
Başkan için denetim mekanizması bir değil, iki değil, beş tane filan olsun isterim. Biz sınav kuşağıyız, severiz. Herkes ayrı ayrı denetlesin, hatta not versin, ay sonu karne gelsin isterim.
Sanırım bu yepyeni anlayışla siyaset tarihimizde bir çığır açabilirim. Yukarıdaki vaatlerimi gözden geçirip bir düşünün. Bulabilecek misiniz böyle başkan?
Vallahi bunu bir düşünün. Ne kaybederiz be oğlum?
Yazının tamamı için tıklayın.