Gündem

Hayvanları demir kafeslerden kurtarmak için ortak çağrı: Bu yerlere gitmeyin

"Hayvanat bahçesine gitmek yerine barınakları ziyaret edin"

19 Ocak 2019 15:11

Doğada yaşaması gereken hayvanların hobi ve ticari amaçla satın alınarak demir kafesler ardında yaşamaya mahkûm edilen hayvanların kurtarılması için hayvan koruma dernekleri, veterinerler, avukatlar ve hayvanseverler tarafından çağrı yapıldı.

İstanbul Barosu Hayvan Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Avukat Deniz Tavşancıl Kalafatoğlu, "Bu hayvanlar esaret altındadır, mutsuzdur, hemen hemen hepsinin psikolojisi bozuktur. Esaret altında, habitatlarında var olan yaşam ömürleri önemli boyutta kısalmaktadır. O nedenle, insanlara, bu yerlere gitmemeleri, bu işletmelerin para kazanmalarının önüne geçilmesi konusunda uyarılarda bulunuyoruz" dedi.

Uzmanlar, özellikle yaban hayvanlarının sirkler, yunus parkları ve hayvanat bahçelerine hapsedilmesinin genetik yapılarının yanı sıra hukuki ve etik açıdan da uygun olmadığını belirtiyor.

İstanbul Barosu Hayvan Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Avukat Deniz Tavşancıl Kalafatoğlu, İÜ Cerrahpaşa Veteriner Fakültesi Temel Bilimler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hasret Demircan Yardibi ve HAYTAP Başkanı Avukat Ahmet Kemal Şenpolat ortak çağrı yaptı.

İstanbul Barosu Hayvan Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Avukat Deniz Tavşancıl Kalafatoğlu, yaptığı açıklamada, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu uyarınca, yabani hayvanların yaşama ortamlarından koparılmaması, doğada serbestçe yaşayan bir hayvanın yakalanıp özgürlükten yoksun bırakılmamasının esas olduğunun altını çizdi. Kalafatoğlu, aksi halde para cezası kesildiğini ve hayvana el konulduğunu ifade etti.

Yabani hayvanların "Av ve Yaban Hayvanları ile Bunlardan Elde Edilen Ürünlerin Bulundurulması, Üretimi ve Ticareti Hakkında Yönetmeliğe" tabi olduğunu aktaran Kalafatoğlu, şu bilgileri verdi:

"Yabani hayvanların üretimi ve ticareti için sıkı bir prosedür uygulanır. Bu hayvanların yasal olmayan yollardan temini yasaktır. Yine bu bağlamda, yabani hayvanlar için nesli tehlike altında olan yabani hayvan ve bitki türlerinin uluslararası ticaretine ilişkin sözleşme olan 'Cites Sözleşmesi' kapsamında, liste halinde sayılı türlerin kontrol edilmesi gerekir. Listede yer almayan yasaklı bitki ve hayvanların evde bulundurulması yasaktır. Bulunduranlar hakkında yüksek para cezaları uygulanır ve yine bu hayvanlara el konulur."

"Hayvanat bahçesine gitmek yerine barınakları ziyaret edin"

Yaban hayvanlarının yunus parkları, sirkler ve hayvanat bahçeleri gibi yerlerde eğlence sektöründe kullanıldıklarını anımsatan Kalafatoğlu, şöyle devam etti:

"Bu hayvanlar esaret altındadır, mutsuzdur, hemen hemen hepsinin psikolojisi bozuktur. Esaret altında, habitatlarında var olan yaşam ömürleri önemli boyutta kısalmaktadır. O nedenle, insanlara, bu yerlere gitmemeleri, bu işletmelerin para kazanmalarının önüne geçilmesi konusunda uyarılarda bulunuyoruz. Onun yerine belgesel seyretmek, illa hayvanla temas arzu ediliyorsa de barınaklara ziyaretleri tavsiye ediyoruz. Yunus parkları, özellikle zihinsel engelli çocukların aileleri için umut oluşturmakta, bunu biliyorum ancak bilinen başka bir gerçeği paylaşmak istiyorum. Yunusların bu özel çocuklara köpeklerden ve atlardan daha çok faydalarının dokunduğuna dair bir bilimsel veri yok. Kaldı ki, havuzlar, çocuklar için büyük oranda enfeksiyon riski ve kaza olasılığı taşıyan yerler. Bu konuda, Sağlık Bakanlığı'nın da bildirdiği olumsuz görüşler mevcut."

Çıkarılması planlanan Hayvanları Koruma Kanunu'nda bu hususa ilişkin bir düzenleme olduğuna dair bilgisi olmadığını ifade eden Kalafatoğlu, kanunda sahipli sahipsiz tüm hayvanlara yapılacak şiddet eylemlerinin ceza kanunu kapsamına alınmasının düzenleneceğini dile getirdi.

"Doğal ortamından alınan hayvanların sağlığı hasar görüyor"

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Rektör Danışmanı ve Veteriner Fakültesi Temel Bilimler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hasret Demircan Yardibi de hayvanların doğal ortamlarından hobi ya da ticari amaçla koparılmasının onların doğasını olumsuz yönde etkilediğine dikkati çekti.

Doğadaki her canlının refleks ve içgüdüleri ile hareket ettiğini, bunun doğuştan gelen bir davranış olduğunu söyleyen Yardibi, beslenme şekilleri ve savunma mekanizmalarının bu doğal süreçle beraber gelişip olgunlaştığını anlattı.

Prof. Dr. Yardibi, bir hücre içinde bile fizyolojik şartlara dışarıdan en ufak bir müdahalede organizmanın tamamını etkiyecek patolojik sonuçların ortaya çıkacağına işaret ederek, şöyle konuştu: "Doğal ortamından alınıp sirklerde, fayton sefalarında benzer amaçlarla kullanılan hayvanların ruh sağlığına ciddi hasarlar verirsiniz. Davranış bozuklukları ile başlayan bu psikolojik sorunlar zamanla stres unsurunun artması ile ciddi bedensel patolojilere çevrilir. Stres canlı üzerinde 'serbest radikal' adını verdiğimiz kansere dahi neden olabilecek maddeler oluşturarak, metabolizmaya ciddi hasarlar verir. Elbette bu durum hayvanların beslenmesinden, veriminden, üremesine kadar her şeyi olumsuz etkiler. Üreme döngüsünü bozduğunuz bir canlının da nesillerinin tükenmesine varan ciddi sonuçlarla karşı karşıya kalırız ve bunun sonuçları çok ağır olur."

"HAYVANLAR DOĞAL ORTAMINDA YAŞAMALI"

Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) Başkanı Avukat Ahmet Kemal Şenpolat ise her hayvanın kendi türüne özgü doğal ortamında yaşaması gerektiğini vurguladı. Şenpolat, "Bir pengueni Eskişehir'de hayvanat bahçesinde, bir yunusu Kuşadası'ndaki yunus parkında, bir ayıyı köpek barınağında ya da bir aslanı Kayseri'deki hayvanat bahçesinde yaşamaya zorlamak, insanların hayvan dostlarımıza yaptığı en büyük zulümdür. İşin daha vahimi bu durum yasada açıkça yazmasına rağmen hiçbir belediye başkanı ya da şirket sahibi, hatta hayvansever olduğunu iddia eden kişi ya da dernek dahi bu kurala uymuyor. Kendi zevkine göre hayvanları tasnif etmek istiyor. Hiçbir eskimo Afrika'da demir kafes içinde yaşayabilir mi?" ifadelerini kullandı.

Hobi amaçlı olarak bu işi yapmanın, hayvanları üretmenin ve ithal etmenin hayvan hakkı savunuculuğu olmadığının altını çizen Şenpolat, "Bu hayvanseverlik değil, olsa olsa 'hayvanseçerlik' olur." dedi.

"DOSTLARIMIZA HAYATLARINI ZULMEDEREK GEÇİRTİYORUZ"

Hayvanat bahçesindeki yaban hayvanlarının hızlı hızlı ileri geri hareket ettiklerini aktaran Şenpolat, şu değerlendirmede bulundu:

"Filler kafalarını sallayıp dururlar. Sirklerdeki hayvanlar zaman zaman kendilerini kırbaçla elektrikle 'eğiten'lere saldırırlar. Bunların hepsini, omurgalı ve memeli dostlarımıza yapıyoruz. Yani biyolojik olarak en yakın olduğumuz ama empati kurmak istemediğimiz dostlarımıza hayatlarını zulmederek geçirtiyoruz. Sanırım bu da bize tüm insanlığa negatif enerji olarak dönüyor. Şiddet ve zulüm sarmalını hayvanlara uygulamayı o kadar kanıksamışız ki, kendi hayatlarımızdaki felaketler, aslında onlara yaptığımız bu işkenceler, doğal hayatlarına aykırı davranmaya zorlamak ve suçsuz yere onları hapsetmek nedeniyle oluşuyor."

Avukat Şenpolat, doğal ortamlarından koparılan hayvanları demir kafesler ardından kurtarmak için çeşitli proje ve çalışmalar yürüttüklerini, eylemler yaptıklarını ve hukuki yollara başvurduklarını sözlerine ekledi.