Hannoversche Allgemeine Zeitung'da Katalonya'da yapılan bağımsızlık referandumunun ardından Madrid ve Barcelona arasında yaşanan gerginlik ele alınıyor.
"Ayrılıkçıların lideri Carles Puigdemont, uzun süre ateşle oynadı. Şimdi kendi cesaretinden korkuyor ve bağımsızlığı ilân etmekte tereddüt ediyor. Bunun yerine müzakere talep ediyor. Ancak Başbakan Rajoy ile saygınlığını yitirmeden artık müzakere yapması mümkün değil. Polisin eylemleri karşısında üzüntü duyduğunu belirten sözler sarf etmeyen Kral Felipe de artık arabulucu bir rol üstlenemez. Ve Avrupa Birliği de hukuken haklı olan üyesine destek vermekten başka bir şey yapamaz. Puigdemont ve Rajoy ise birbirlerinden çok uzaklaştılar. Onların yeniden yakınlaşmasına kim yardım edecek?"
Frankfurter Rundschau gazetesindeki aynı konuya ilişkin yorumda ise Avrupa Birliği ile Almanya, Fransa gibi ülkelerin İspanya'daki gelişmelere karışmak istememesi eleştiriliyor:
"Şeklen haklı olabilirler. Ama siyasi olarak susmak son derece tehlikeli. Katalonya bağımsızlığını ilân ettikten ve Madrid hükümeti buna tepki olarak Katalonya'nın özerkliğini kaldırarak, bölgeyi işgal ettikten sonra mı taraflara akılcı olma çağrısında bulunulacak? Bu durumda yapılacak çağrılar hiç bir işe yaramayacaktır. Katalonya'nın olası ayrılığı Avrupa projesi açısından da ağır bir darbe olur. Bu durumda, bazı formalitelerin arkasına saklanmak ise yanlış."
Frankfurter Allgemeine Zeitung'da Nobel Edebiyat Ödülü'nün bu yıl Japon kökenli İngiliz yazar Kazuo Ishiguro'ya verilmesi irdeleniyor:
"Her Nobel Edebiyat Ödülü bir mesaj vermeyi hedefliyor... Siyasetin bu kadar çok konuşulduğu bir yılda daha politik bir karar, duruşu daha açık ortaya koyan bir mesaj bekleniyordu. Bu beklenti gerçekleşti de, ama tahminlerden farklı bir şekilde. Nobel Ödülü, açık bir şekilde siyasi angajmanı bulunmayan bir yazara, İngiliz Kazuo Ishiguro'ya verildi... Bu Ishiguro'nun edebiyatının siyasi olmadığı anlamına gelmiyor... Ancak Ishiguro güncel siyasi gelişmelere ilişkin görüşünü ortaya koymuyor. Trump'ı sert bir şekilde eleştiren ve bu nedenle Nobel Edebiyat Ödülü'nün favorileri arasında gösterilen Kanadalı yazar Margaret Atwood gibi Trump'a yönelik yorumlarda bulunmuyor. Ishiguro'nun 2016 yılında İngilizleri Brexit kararı nedeniyle eleştirmesi ise bir istisnaydı. Ama Kazuo Ishiguro yine de bir mesaj vermeyi biliyor."
Nobel Edebiyat Ödülü'nün Kazuo Ishiguro'ya verilmesi Berlin merkezli Tagesspiegel gazetesinde ise şu sözlerle ele alınıyor:
"Sara Danius başkanlığındaki Nobel Edebiyat Ödülü jürisinin son yıllarda edebiyat tanımını bilinçli bir şekilde değiştirerek, kapsamını genişletmesi dikkat çekiyor. Patrick Modiano'dan Bob Dylan'a kadar oluşturulan bu çizgiye Kazuo Ishiguro da uygun düşüyor. Ishiguro gerçek bir hikâyeci, duygulardan ve eğlendirici unsurlardan çekinmiyor. Sinemayla ilgileniyor, hatta yazdığı senaryolar bulunuyor. İngilizcesi güzel, melodik, akıllıca olan Ishiguro, son roman ve hikâyelerinde fantastik edebiyat ve bilim kurgu türlerine yaklaşıyor. Jüri, türler arasında gezen bir yazarın yanı sıra İngiltere'de yetişmesine rağmen doğduğu ülkeye derinden bağlı olan, farklı dünyalar arasında gezen birini ödüllendirdi. Göç hakeretlerinin hâkim olduğu küreselleşen dünyada ideal bir Nobel Edebiyat Ödülü sahibi oldu."
© Deutsche Welle Türkçe
JD/ÖA