Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde 7 kişinin yaşamını yitirdiği, 10 kişinin yaralandığı patlamayla ilgili konuşan Kubilay, saldırıyı kınadıklarını belirtti. Kubilay, saldırının bir an önce etkin biçimde soruşturulması için gerekli adımların atılması ve sorumluların bulunmasını yetkililerden talep ettiklerini ifade etti.
"Yeni bir algı operasyonu"
Saldırı sonrası HDP’lilere dönük gözaltı operasyonlarına dikkati çeken Kubilay, bu gözaltılarla ciddi bir soruşturma yerine yeni bir algı operasyonu olduğunu söyledi. Kubilay, “Bu toprakların her bir karışının barış ve huzur içinde insanca yaşanabilir bir hale gelmesi için hem demokratik siyasette hem de toplumsal siyasette yapılması gerekenler konusunda kararlı olduğumuzu huzurunuzda belirtmek istiyoruz” dedi.
"Çocukların özgürce oynayacağı bir dünya"
Diyarbakır’da zırhlı aracın çarpması sonucu yaşamını yitiren 6 yaşındaki Efe Tektekin’nin bir yıl önce dedesini de TOMA’nın altında kalarak öldürüldüğünü hatırlatan Kubilay, “Çocukların sokakta özgürce oynayabileceği bir dünya kuracağımızın sözünü bir kez daha veriyoruz. Tüm bu kayıpların nedeni savaş ve şiddet politikalarıdır” diye konuştu.
"Darbeci zihniyet devam ediyor"
12 Eylül’ün üzerinden 39 yıl geçtiğini ancak darbeci zihniyetin hala devam ettiğini belirten Kubilay, “12 Eylül’de inanılmaz işkenceler yapıldı, unutulmaz acılar yaşandı, idam sehpaları kuruldu, insanlık suçları işlendi. Ne var ki cuntacı generaller hakkıyla sorgulanmadı, yargılanmadı cezalandırılmadı. 12 Eylül ile yüzleşilmedi. Bütün toplumsal muhalefeti ezmek ve kararları uygulayacak elverişli bir toplumsal ve siyasal ortam oluşturmak için gerçekleşmişti. Ne var ki, ileri demokrasi retoriğiyle iktidara gelen AKP neolibereal politikaları fütursuzca uygulayan iktidarlardan biri oldu” ifadelerini kullandı.
"Yeni bir Anayasa'ya ihtiyaç var"
Türkiye’nin 37 yıldır bir darbe anayasasıyla yönetildiğini belirten Kubilay, yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyaç olduğunu belirtti. Kubilay, “Bugün Türkiye’nin elini kolunu bağlayan darbe gömleğini sırtından atması, eşitlikçi özgürlükçü, ekoloji ve sosyal bir anayasayla bağlanmış yeni bir toplumsal sözleşme yeni bir görev olarak toplumsal muhalefetin önünde duruyor” diye konuştu.
"HDP tasfiye edilmek isteniyor"
31 Mart yerel seçimlerinden sonra HDP’ye yönelik saldırıların hız kesmeden devam ettiğini vurgulayan Kubilay, kayyum atanan 3 belediyenin kayyumlar tarafından feshedildiğini hatırlattı. Kubilay, şöyle devam etti:
“Böylece yerel demokrasinin olmazsa olması olan yerel yönetim meclisinin yani büyükşehir belediye meclisinin kapısına da kilit vurulmuştur. Belediye meclislerini feshederek devre dışı bırakmak, her bir yerelde tek dam rejimi inşa etmek, yerelleri kayyımlar vasıtasıyla saray rejiminin organik ve siyasi uzantısı haline getirmek demektir. Kayyım atanan valiler İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bağlıdır. HDP yerel yönetimlerden bütünüyle tasfiye edilmek isteniyor.”
"Toplantı meşru değildir"
Kubilay, konuşmasına şöyle devam etti:
“Kayyımların yolsuzluk çukuruna batmış, hakkında neden bir açıklama yapmıyorsunuz. Belediyelerde büyük bir işçi kıyımının başladığının yaygarasını yapıyorlar. Gerçekten büyük bir politik aczin içinde oldukları kayyımlarla yürüttükleri siyasi darbeye meşruiyet kazandırmaya, kayyımlara gerekçe uydurmaya çalışıyorlar. Bu vesileyle evvelki gün Erdoğan’ın çağrısıyla 27 büyükşehir belediye başkanı ve 3 kayyımla yapılan saraydaki toplantıya da değinmek istiyorum. Bu toplantı her şeyden önce siyasi bir darbe ile HDP’li 3 büyükşehir belediye başkanının yerine atanan kayyımlarla birlikte yapılan bir toplantı olması nedeniyle meşru değildir.
"Muhalefet tuzağa düşmemeli"
İşte bu nedenle İçişleri Bakanının kararını Saray darbesi olarak niteleyenlerin kayyımlarla aynı toplantıda bulunması Erdoğan’ın bir süre daha iktidara tutunmak için yaptığı siyasi manevraya, niyetlerden bağımsız olarak, elde edilmiş ortak kazanımların iktidarın konjonktürel manevralarına hizmet etmekten başka bir anlamı yoktur. Sonuç olarak Erdoğan bu hamlesiyle sadece HDP’yi değil 31 Mart ve 23 Haziran’da tabanda ortaya çıkan demokrasi ittifakını dağıtmak istiyor. Hiçbir muhalefet partisinin bu siyasi tuzağa düşmeyeceğini bu siyasi oyuna gelmeyeceğini umuyoruz.
"HDP olarak ailelerin yanındayız"
Diyarbakır İl binamızın önündeki acılı anneler konusuna değinmek istiyorum. 3 Eylül'den itibaren Diyarbakır İl binamız önündeki annelerin talebi son derece haklı bir taleptir. Bizim de talebimiz hiç kimsenin tırnağı dahi kanamadan toplumsal barışın sağlanarak bütün gençlerin evlerine sağ salim geri dönmeleridir. Bizim bu konudaki duruşumuz nettir. Biz bütün gençleri güven içinde evlerine dönsün ve toplumsal barış sağlansın diye uğraşıyoruz. Peki AKP-MHP Koalisyonu ne diyor, saray ne diyor. Barış mı diyorlar gençler sağ salim dönsün mü diyorlar? Tabii ki hayır. Savaş çığırtkanlığı yapmaya devam ediyor. Eğer çocuklar ailelerinden uzaksa, gencecik insanlar yaşamını yitiriyorsa bunun sorumlusu Kürt sorununu çözmeyenlerdir. HDP olarak çocuklarını arayan ve yanında olmak isteyen tüm ailelerin yanındayız. Ama sorunun asıl muhatabı devlet ve devleti yönetenlerdir.
"Önerimize AKP karşı çıktı"
Örneğin bu olaydan çok daha önce toplumun önüne gelmiş olan PKK'nin alıkoyduğu asker ve polislere ilişkin önerimiz hala geçerlidir. Ne demiştik? Bir heyet kuralım, insan hakları kuruluşlarının da içinde yer aldığı bir heyet kuralım önerimiz olmuştu. Bu öneriye önce AKP karşı çıkmıştır. Bir kez daha tekrar ediyoruz. İktidar oluşturulacak bir heyete engel çıkarmadığı ve güvence verdiği takdirde içinde insan hakları kuruluşlarından temsilcilerin de olduğu bir heyet oluşturulabilir ve hızla bu sorunu çözebilecek adımları atabilir.
"Anneleri Meclis'e çağırıyoruz"
Her gün savaş tamtamları çalan, savaştan başka çare yok diyen parti HDP midir? Dolmabahçe Mutabakatını reddeden çözüm masasını deviren ölümlere kapı açan HDP midir? Bu konuda AKP basını da bütünüyle ikiyüzlülük yapıyor. HDP’yi hedef gösteriyor, HDP’yi suçlayarak sorunun kaynağı olan iktidarı aklamaya çalışıyor. Biz AKP’nin annelere yaklaşımını Galatasaray Meydanı’ndan biliyoruz. Açıkça Erdoğan'a çağrı yapıyoruz. Sayın Erdoğan önce Berfo Ana’ya verdiğiniz sözü tutun. Bu vesileyle İl binamızın önünde oturan annelere de seslenmek istiyoruz. Biz anneleri Meclis’e davet ediyoruz.
"Öcalan çağrı yapmıştı"
Dün MYK toplantımızı gerçekleştirdik. Kayyımlara dönük olarak sürecek olan mücadelenin ve meşru direnişin biçimleri üzerine de konuştuk. Kayyımlar geldikleri yere gidene kadar, belediye eşbaşkanlarımız görevlerine iade edilene kadar meşru direnişimizi genişleterek büyüterek sürdüreceğiz. Bakınız son görüşmelere de Sayın Öcalan bir çağrı yaptı. Dedi ki bu sorunu biz bir haftada çözebiliriz. Eğer 96 yıllık geçmişten bakiye bir sorunu bir haftada çözebilecek bir bakış söz konusu ise akan kan duracaksa bu ülkenin halkları eşit haklar temelinde birlikte yaşayabilecekleri özgür günlere kucak açacaksa kimin ne zararı olabilir. Biz siyasi iktidarı düşünmeye ve Daha fazla birlikte yaşamanın imkanlarını yok edecek zararlı yanlış politikalardan dönmeye davet ediyoruz.”