HDP'nin esasa ilişkin savunmasıyla ilgili konuşan HDP'li Tiryaki, "AYM davayı reddederse ülkenin demokrasisine katkı sunacak" dedi. Tiryaki, halka olan sorumlulukla savunmanın hazırlandığını söyledi.
HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu ve “HDP’yi savunuyoruz” hukuk ekibi, partinin kapatılmasına yönelik açılan davaya karşı hazırladıkları esasa ilişkin savunmayı 19 Nisan’da Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) sundu. Ön savunmada politik değerlendirme ve usule dair temel itirazlarda bulunan HDP, esasa ilişkin savunmasında ise tüm iddialara tek tek yanıt verdi.
HDP'nin hukukçu milletvekillerinden ve savunmaları hazırlayan ekibin içinde yer alan Mehmet Rüştü Tiryaki, AYM'ye sundukları esasa ilişkin savunmaya ve davaya ilişkin Mezopotamya Ajansı'na konuştu.
"Yüzde 85’i soruşturma ve kovuşturma dosyaları"
İddianamenin yüzde 85'inin siyasi yasak istenilen kişiler hakkında “örgüt üyeliği ve propaganda” suçlamasıyla başlatılan soruşturma ve kovuşturmalardan oluşturulduğunu belirten Tiryaki, "Siyasi yasak istenen ya da siyasi yasak istenmeyip HDP’de yöneticilik yapmış kişilerin, HDP üyesi olmadan önce hakkında başlatılmış soruşturma ve kovuşturmalar üst üste konularak açılmış bir dava. AYM, siyasi yasak istenen kişilerden yazılı savunmalarını sunabileceklerine karar verdi. Dolayısıyla biz, arkadaşlarımız hakkındaki her bir suçlamaya ayrıntılı yanıt vermedik. Ama bunun içinde çok çarpıcı örnekler vardı onlara yanıt verdik” dedi.
"Beraat kararları da kapatma gerekçesi"
İddianamede ismi karıştırılanlar olduğu gibi, hakkında başlatılan soruşturma sonucunda takipsizlik kararı verilenlerin de siyaset yasağı istendiğini dile getiren Tiryaki, “Hakkında dava açılmış ve beraat kararı verilmiş ya da mahkumiyet kararı verilmiş daha sonra AYM tarafından ‘hak ihlali’ kararı verilenler var. Ama bunların hepsi hala hiç yokmuş gibi davanın gerekçeleri arasında yer alıyordu. Bunların hepsini uzun uzun anlattık. Yine fezlekelerle ilgili de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 'yasama sorumsuzluğu kapsamında olup olmadığını araştırmadığını' söyledik. Çarpıcı bazı örnekler vardı bunları sunduk" diye konuştu.
Gizli ve açık tanıklar tek tek anlatıldı
Başsavcılığın “HDP ile PKK/KCK arasında yapısal ve fonksiyonel benzerlikler var” dediğini ve buna örnek olarak ise tüzüğünde yer alan kimi ibarelerdeki benzerlikleri gösterdiğini söyleyen Tiryaki, “Örneğin 'anti emperyalizm', 'eşit temsiliyet', 'eşbaşkanlık' kavramları geçiyormuş gibi örnekler. Başka bir benzerlikten bahsedilmiyor. Her siyasi partinin tüzüklerinde olabilecek ifadeler savcılık tarafından kapatma gerekçesi arasında sayıldı. Fonksiyonel benzerlikler de daha çok itirafçı beyanlarına dayanıyor. İtirafçı beyanlarına dair de ayrıntılı değerlendirmelerimizi sunduk. İtirafçı beyanları, tamamen ‘duydum’ üzerinden. Ya da PKK’ye katılmış ve daha sonra yakalanıp itirafçı olmuş kişilerin, ‘daha önce HDP’ye giderdim, çay içerdim, çay ocağında şu kişiyi şu yöneticiyi tanırdım’ gibi ifadeler. Doğrudan HDP’ye yönelik bir suçlama olmayan ifadeler. Ayrıca mahkeme huzurunda kabul edilmemiş olan ifadeler de var. Ya da mahkemelerde olmadığı ortaya çıkan gizli tanık beyanları var. Bunlara ilişkin ayrıntılı değerlendirme sunduk” diye konuştu.
Yerel yönetim politikası anlatıldı
Yerel yönetim politikalarına yönelik iddialara da yanıt verdiklerini vurgulayan Tiryaki, “Eşbaşkanlık başta olmak üzere yerel yönetim politikamızı ayrıntılı bir biçimde esas savunmada dile getirdik. Belediyelere yönelik suçlamaların yüzde 99’u HDP’li belediyelere yönelik değil. 2014 seçimlerinde DBP’den seçime girmiş belediye başkanlığı yapmış kişilere yönelik suçlamalar var. Bunların suç olduğu anlamında değil iddianamenin ne şekilde hazırlandığını anlatmak adına söylüyorum” ifadelerini kullandı.
"Ayrıntılı bir bölüm kadınların elinden çıktı"
Tiryaki, esas savunmada, kadın ve eş başkanlık sisteminin yargılama konusu yapıldığını düşündüklerinden esasa ilişkin savunmada HDP’nin kadın mücadelesine, tarihine yönelik ayrıntılı bir bölümün yer aldığını söyledi. Bu bölümün tamamen kadınlar tarafından hazırlandığını da dile getiren Tiryaki, “Kadınlar kendi mücadele tarihlerini, çalışmalarını, eşbaşkanlıklar sistemini ayrıntılarıyla belki de kitap olarak okutulabilecek düzeyde örnek düzeyde sundular” dedi.
"Başsavcılıktan daha çok araştırma yaptık"
Başsavcılığın masa başında hazırladığı bir dava olduğunu vurgulayan Tiryaki, “Çünkü siyasi partiler; partilerine üye olan, istifa eden her kişiyi tarihiyle birlikte Yargıtay Cumhuriyet Başsacılğı’na bildirirler. Siyasi partiler; her kongrelerini, tarihlerini, kongrede seçilen tüm üyelerini de bildirirler. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı üyelerimizin kimlik bilgilerini, görevlerini üye tarihini biz bildirdiğimiz için kullanıyor. Bu konuda bir araştırma yapmış değil. Ayrıca UYAP üzerinden kimler hakkında soruşturma ve hangi davaların olduğunu da biliyor. Dolayısıyla sadece bilgisayarın başında oturarak yüzde 85’inin hazırlandığı bir davadır dersek abartmış olmayız. Kalan kısmını da bu davalardan elde edilmiş beyanlar, 6-8 Ekim Kobanê davası gibi davaların bilgilerinden oluşuyor. Biz, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan daha çok araştırma yaptık. Daha fazla okuduk. Her bir yöneticimize ulaştık onlardan bilgi almaya çalıştık kendileri de ayrıca hazırlanıp AYM’ye savunmalarını sundular” şeklinde konuştu.
"Halka duyulan sorumlulukla hazırlandı"
Tiryaki, iddianamenin her ne kadar hukuksal bir metin olarak nitelendirilmesi güç olsa da yine de iddiaların her birine yanıt verdiklerinin altını çizdi. Yaptıkları savunmanın başsavcılığın yönelttiği suçlamalara karşı bir savunma olmadığını aktaran Tiryaki, "Savunmamızın şöyle anlaşılması gerekiyor; tarihe karşı sorumluluğumuz olduğunu düşünüyoruz. HDP'nin meşru, demokratik, milyonlarca seçmenin desteğini almış bir siyasal mücadelesi var. Halkımıza ve seçmenlerimize karşı duyduğumuz sorumlulukla hazırladığımız bir savunma oldu. Zaten ilk günden itibaren de HDP’yi sokakta, parlamentoda, mahkemelerde savunacağımızı söylemiştik, savunacağız da” dedi.
"İktidar bile davanın arkasında duramadı"
Davanın hukuksal dayanaktan yoksun olduğunu vurgulayan Tiryaki, şöyle devam etti:
“HDP’nin kurumsal olarak aldığı herhangi bir karar bu iddianamenin içinde yok. Ne eş genel başkanların bu suçlamalara dayanak oluşturacak bir beyanı ne HDP’nin yetkili organları olan PM ve MYK’nın herhangi bir kararı iddianamenin içinde yok. HDP, iddianamede kurumsal olarak aldığı bir karar olmadan başsavcılık tarafından kapatılmak isteniyor. Toplumsal bir dayanağı yok. Irkçı düşüncelere sahip bir avuç siyasi partinin arkasında durması dışında toplumun büyük bir kesimi davanın politik olduğunu biliyor. Hukuksal bir temeli olmadığını sadece biz değil diğer muhalif partileri de biliyor. Hatta iktidar bile bu davanın arkasında duramadı. Çünkü geçmişte hakkında açılan bir kapatma davası var orada sunduğu savunmaları da her birimizin okuduğunu çok iyi biliyor. Çünkü söyleyeceği her şeyin altında kalacağını da biliyor. Bu nedenle üstü örtülü bir şekilde davayı savunuyor. Umarım AYM açılmış bu davayı reddeder. Ret ederse evet bizim için önemli olacak ama daha çok bu ülkenin demokrasisine katkı sunacak."
"HDP demokratik çözümü savunmuştur"
İddianamede partilerinin şiddeti savunmakla da ilişkilendirildiğini dile getiren Tiryaki, asıl HDP’nin şiddetin mağduru olduğunu vurguladı. Türkiye Anayasası ve Siyasi Partiler Kanunu’nda bir siyasi partinin şiddeti savunmasının kapatma gerekçesi olarak görülmediğini aktaran Tiryaki, ama AİHM kararlarında bir siyasi partinin şiddeti savunmasının kapatma gerekçesi olarak görüldüğünün altını çizdi. Tiryaki, şunları ifade etti:
“Çünkü şiddeti savunmak demokrasiye bir tehdit olarak görülür. Venedik Komisyonu’nun siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin ortaya koyduğu kriterler arasında da ‘şiddeti savunmak’ vardır. Peki Türkiye’de şiddeti savunmak denince akla hangi siyasi parti gelir. HDP, bu ülkede Kürt sorunu başta olmak üzere tüm sorunların şiddet dışı demokratik yol ve yöntemlerle çözülmesi gerektiğini savunmuştur. Kürdistan'ın dört parçasında, Türkiye’de şiddeti ısrarlı bir şekilde savunan, sürdüren, bir tehdit olarak dilinden düşürmeyen siyasi partiler yok mu, var. O siyasi partiler bu iktidarı oluşturan AKP-MHP BBP gibi partilerdir. Aslında şiddeti savunan siyasi parti arıyorlarsa aynaya bakmaları gerekiyor. Bir gün bu ülkede şiddeti savunduğu için hakkında kapatma davası açılacaksa o siyasi parti HDP olmayacaktır, olamaz.”
"Halklar doğru kararı verecek"
İktidar dünyanın neresinde Kürt varsa düşmanlık siyaseti yürütmeye devam ettiğini de dile getiren Tiryaki, sözlerini şöyle tamamladı:
“Irak’ta, Suriye’de Türkiye’de hatta dil çalışmalarına katkı sunduğu için Japonya’da bile Kürdün diline düşman. Dolayısıyla bu nefretle, ırkçı politikalarla Kürt haklının oyunu, desteğini alacaklarını düşünüyorlarsa yanılgı içindeler. Buna rağmen halklarımız hala barışı, demokrasiyi savunuyor. Hala Kürt sorunu başta olmak üzere her sorunun demokratik yöntemlerle çözülmesi gerektiğini savunuyor. Bu bakış açısıyla HDP de sınır ötesi tezkerelere karşı çıkıyor. Bir yanda demokrasiyi, barışı sorunların diyalogla çözülmesi gerektiğini savunan HDP var diğer tarafta tüm sorunları silahla, zorla ve şiddetle çözmeye ant içmiş iktidar ortakları var. Kim demokrasi düşmanı kim gerçek anlamda demokrasiyi savunuyor halklar ilk seçimde buna karar verecekler. Doğru karar vereceklerinden de hiç kuşku duymuyorum.”