HDP Grup Başkanvekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken ile İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Kobnê olayları ve sonrasında yaşanan gelişmelere ilişkin TBMM’deki HDP Grubunda basın toplantısı düzenledi. Çözüm Süreci’nde üzerlerine düşen sorumluluklarını yerine getirdiklerini savunan Önder “Kimse bize vicdan dersi veremez hele ki oturdukları sırça köşklerden bunu yapmasınlar. Bu olaylarda hayatını kaybeden 30 vatandaş bize yakın ailelerin çocukları. Kimse Varto'da öldürülen genci konuşmuyor” ifadelerini kullandı.
Hükümetin, "Kamu düzeni sağlanmazsa, barış yürümez" sözlerine de sert eleştiriler getiren HDP milletvekili Önder, "Kamu düzeni sağlanmazsa barış yürümezmiş, Davutoğlu'nun akademik bir kimliği var. Bunu herkesten daha iyi bilmesi gerekir. Kamu düzeni, ancak barış sağlanırsa, sağlanmış olur. Faşizan yasalara dönüşle barış süreci yürümez" şeklinde konuştu. Önder’in açıklamalarından satır başları şöyle:
“En başta hükümet şahittir ki biz barış süreci için üzerimize ne düşüyorsa fazlasıyla yaptık, yapmaya da açık olduğumuzu dünya kamuoyuna ilan ediyoruz. Sıkıntıların birçoğu, bu devletin bir müzakere hafızası olmamasından kaynaklıdır.
Hep savaşla yaklaşmış, ilk defa müzakere görünce sıkıştığında eski ezberlerine dönüyor, gerek yok. Denemedik yöntem mi kaldı bu halkın üzerinde? Gelinen noktada demokratik bir ülke yolunda hiçbir gelişme sağlanmadı. Birisi söylüyor, öbürleri de iman ediyor. Heyetimize müdahale yol değil. Kibir, yol değil. Çözüm daha fazla demokrasi, daha fazla demokratik haktır. Ülkemizi uluslararası manevraların bir alanı haline getirdiler. Tüm dünya bir yanda, Türkiye IŞİD’le bir yanda. Ne uğruna? Kürtlerin statü kazanmaması uğruna.
Şimdi sayın Davutoğlu bugün yaptığı bir açıklamada ‘HDP bir parti gibi davranırsa muhattaplığımız devam eder’ diye çok üsten çok buyurgan, çok itici, sürece hizmet etmeyen, barışı öncelemeyen bir dille mecbur bırakma diliyle partimiz üzerinden bir ahkam kesmiş. Bu dili ve buna benzeyen yaklaşımların hepsini reddediyoruz. HDP’nin bu kulvarda siyaset yapan bütün kurumlarımızın neye benzediğini, neye benzeyeceğini belirlemek kimsenin haddi ve hakkı değildir. Bunu sayın Davutoğlu’na aynen böyle iade ediyoruz. Bu çizgiye had bildirme sevdası yeni bir sevda değil. Bu hevese kapılan ilk kişide başbakan değil. Bu sevdaya düşen bu kostümü giyip salınmak isteyen çok yönetici gördük. Çok egemen gördük ki hepsi siyaset tarihimizin unutulmuş hafızasında siyaseten yok hükmünde bir akıbetle karşılaşmıştır. Onun için dil bu değildir. Bizim sayın Davutoğlu ve onun gibi düşünen herkes bizim bu tehdit duygularına karşı nasıl bir tepki vereceğimiz merak ediyorlarsa yada unutmuşlarsa çok değil 2 sene öncesine gitmeleri kafidir. Bu hareket kimseden nizamat alarak hareket etmez.