Gündem

Hedef gösterildikten sonra görevinden alınan Dr. Tolga Sütlü, Boğaziçi yönetiminin açıklamasını yalanladı: Hiçbir şey saklamadım, hatam yok!

28 Ekim 2022 15:29

T24 Haber Merkezi

Boğaziçi Üniversitesi yönetimi tarafından sözleşmesi yenilenmeyerek görevinden uzaklaştırılan Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Tolga Sütlü, "bilimsel bir çalışma neticesinde bazı hastaların hayatını kaybettiğini ancak makalesinde bunu sakladığı" iddiasını yalanladı. Sütlü, üniversitenin açıklamasının gerçeği yansıtmadığını belirterek, kusurlu olmadığını söyledi ve görevden alınması konusunda kendisini hedef alan Yeni Şafak ve Akşam gazetelerindeki haberleri işaret etti. 

Boğaziçi Üniversitesi yönetimi, Yeni Şafak ve Akşam gazetelerinde çıkan haberlerden kısa bir süre sonra Dr. Tolga Sütlü'nün sözleşmesini yenilemeyerek görevinden uzaklaştırdı. Haberlerde, "Tolga Sütlü'nün Karolinska Enstitüsü’nde yapay organ nakli vaadiyle hem akademi dünyasını hem de hastaları dolandıran Paolo Macchiarini isimli dolandırıcı cerrahın çalışmalarının proje ortağı olduğu" öne sürüldü. Ayrıca, Sabancı Üniversitesi'nin de Sütlü'yü bu sebepten "kovduğu" iddia edildi. Sütlü'nün sözleşmesinin yenilenmemesinin tartışma yaratmasının ardından Boğaziçi Üniversitesi'nden bir açıklama yapıldı. Açıklamada, Sütlü'nün de yer aldığı bilimsel bir çalışma neticesinde bazı hastaların hayatını kaybettiği ancak Sütlü tarafından yazılan makalede 'hastaların iyileştiğinin' ifade edildiği öne sürüldü. Sütlü'nün görev süresinin zaten sona erdiği belirtilirken, "Üniversitemizde göreve devam etmesi uygun görülmemiştir" denildi.

Tolga Sütlü, T24'e yaptığı açıklamada Boğaziçi Üniversitesi yönetimi tarafından yapılan açıklamayı yalanlarken, 2018'de sonuçlanan soruşturma sonucunda ceza almadığını, uyarı aldığını belirtti. Sütlü,  "Aynı soruşturmada aynı uyarıyı alan ben hariç 30 kişiye hiç bir yaptırım uygulanmadı" dedi. Durumu saklamadığını belirten Sütlü, "Saklanacak bir şey yok çünkü yaptığım bir hata yok!" dedi. Sabancı Üniversitesi'nden kovulduğu iddiasını da yalanlayan Sütlü, soruşturmanın sonuçlanmasından 1 yıl sonra, farklı sebeplerden istifa ettiğini dile getirdi. 

Sütlü; Boğaziçi Üniversitesi'nin kendisine ve soruşturmayı yapan Karolinska Enstitüsü'ne hiçbir şey sormadan "incelemeyi" tamamladığını, tek kaynak olarak Akşam ve Yeni Şafak gazetelerinde çıkan haberleri baz aldığını söyledi.  

Öte yandan Sütlü’nün işe alındığı süreçte konunun her yönüyle incelendiği, bölüm kurulunda tartışıldığı, Sütlü’nün çalışmaya doktora öğrencisi sıfatıyla katıldığı ve kritik konularda yetkisi olmadığının öğrenildiği belirtildi. Konunun, dönemin bölüm başkanı ve dekanı tarafından da bilindiği, konunun iddia edildiği gibi saklanmadığı öğrenildi.

Sütlü'nün T24'e yaptığı açıklama şöyle:

"Her şeyden önce şunu söylemem lazım ve bunu söylemek bir Boğaziçili olarak beni çok ama çok üzüyor, ama geldiğimiz noktada Boğaziçi’ne atanan kayyım, üniversiteyi yönetemediği için öyle bir akıl tutulması içinde ki muhalifi olan bir akademisyeni okuldan kovabilmek için kurumun antetli kağıdına tümü gerçek dışı iftiralar yazıp altına imza atabiliyor. Buna ancak acırım.

Kendi sürecimi altı noktada özetleyebilirim:

1. 'Boğaziçi’ne girerken hakkındaki gerçeği sakladı, yalan söyledi' diyenler yalan söylüyor. Ben hiçbir şeyi saklamadım. Zaten ortada saklanacak bir şey de yok. Boğaziçi Üniversitesi’ne başvurduğumda elbetteki bu durumu gizlemedim ve bu konu üniversitenin yetkili kurulları tarafından konuşuldu, bir sorun olarak görülmedi. Rektör, yazdığı yazıda bu konuda alenen gerçeğe aykırı beyanda bulunuyor. Bu hatası, bölümümüzün son yazdığı itiraz dilekçesinde dile getirilerek verilen yanlış karardan dönülmesi talep edildi.

"Ben bir suç işlemedim"

2. Saklanacak bir şey yok çünkü yaptığım bir hata yok! Ben bir suç işlemedim. Bu durum, 2018 yılında sonuçlanmış olan soruşturmayla sabit. Bana iftira atmaya kalktıkları geri çekilen makaledeki sorumluluğum, gittiği lokantada yediği yemekteki etten zehirlenen bir vatandaşın açacağı davada, mutfakta patates soyan aşçı yamağının sorumluluğu kadar!

3. Ceza almadım, uyarı aldım. Aynı soruşturmada aynı uyarıyı alan ben hariç 30 kişiye hiçbir yaptırım uygulanmadı. Bunların 13’ü halen Karolinska’da, 16’sı Avrupa’nın farklı ülkelerinde, 1’i Rusya’da dünyanın önde gelen araştırma merkezlerinde ve hastanelerinde kariyerlerine sorunsuz bir şekilde devam ediyorlar.

"Sabancı’nın beni işten kovması 15 ay mı sürdü?"

4. Zaten saklayacak bir şey yoktu ama ben hiçbir şeyi saklamadım. Soruşturma sonucunun çıktığı gün (25 Haziran 2018) 1 saat içinde o zaman çalışmakta olduğum Sabancı Üniversitesi’nin rektörüne ve bağlı bulunduğum merkezin müdürüne dosyayı ilettim. Bunların hepsi kayıt altındadır ve dava sürecinde ispatlanacaktır. Saklamak isteyen insan böyle davranır mı?

5. Sabancı Üniversitesi’nden kovulmadım. Zaten soruşturma sonucu Haziran 2018, benim Sabancı’dan ayrılmam Eylül 2019. Sabancı’nın beni işten kovması 15 ay mı sürdü? Ben alakasız başka sebeplerle kendi isteğimle istifa ettim. Bununla ilgili resmi evrakı sosyal medyada paylaştım

6. İşten çıkarılmam için hiçbir akademik gerekçe sunulmamış. İşime son vermek için başarısızlığım ve disiplin cezası vesaire gibi hiçbir haklı sayılabilecek sebep yok. Tek sebep olarak söyledikleri ceza aldığım -yalandır almadım- ve bunu maksatlı olarak sakladığım -yalandır saklamadım-. Bu yüzden beni 'bilgi gizleme, hile, gerçeğe aykırı beyan, idareyi haberdar etmeme' gibi suçlar isnat ederek işten çıkardılar. Buna karşı bana hiç bir savunma hakkı vermediler. Gazete haberleri üzerine başlatılan (bunu açık açık söylüyorlar) bir inceleme sonrasında bu sonuca varmışlar. Bu nasıl bir incelemeyse, ne benim bir ifademi aldılar, ne bölümüme sordular, ne o dönemin dekanına, rektörüne, ne eski iş yerim Sabancı Üniversitesi’ne, ne de soruşturmayı yapan Karolinska Enstitüsü’ne. Tek kaynakları Akşam ve Yeni Şafak gazetelerindeki haberler ve benim bu haberlere karşı bireysel olarak yayınladığım tekzip metni. Kaldı ki o metinde de işlerine gelen yeri görmüşler, işlerine gelmeyen yeri görmemişler." 

Sütlü'nün üyesi olduğu bilimsel derneklerden tepki

 
Türk İmmünoloji Derneği ve Moleküler Biyoloji Derneği, Sütlü'nün "asılsız iftiralarla görevinden uzaklaştırılmasına" tepki gösterdi. 
 
Türk İmmünoloji Derneği tarafından yapılan açıklamada, "Sütlü'nün sanki bir suç işlemiş ve bu konuyu saklamış gibi sunularak Boğaziçi Üniversitesi'ndeki görevinden uzaklaştırılmak istenmesi akademik prensiplere aykırı bir davranıştır" denildi. Açıklamada, Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü, "akademik hiçbir ölçütle açıklanmayacak olan bu hatadan vazgeçilmeye" çağrıldı. 
 

Moleküler Biyoloji Derneği de yaptığı açıklamada, "Dr. Tolga Sütlü'nün görevine asılsız bahanelerle ve haksız bir şekilde son verildiğini hayret ve derin bir üzüntü ile öğrendik" denildi. Ayrıca, "Türkiye'de bilim ve eğitimin yara aldığı bir gündeyiz. Tolga Sütlü'nün yanındayız. Tolga Sütlü yapmış olduğu araştırmalar ve yayınlar ile ülkemizde immünoloji alanına yeni bir soluk getirmiş, ulusal ve uluslararası üst düzeyde saygınlığa sahip bir araştırmacıdır" ifadeleri kullanıldı. 
 

Tolga Sütlü'nün, öğretim üyesi olduğu moleküler biyoloji ve genetik bölümü, Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü'ne itiraz dilekçesi verdi

Moleküler biyoloji ve genetik bölümü tarafından Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü'ne verilen itiraz dilekçesinde şu ifadelere yer verildi: 

"Kararınızın sadece ülkemizin en değerli moleküler biyolog ve immunologlarından olan Dr. Sütlü’nün değil, aynı zamanda bölümümüzün ve üniversitemizin eğitim kalitesine, bilimsel üretkenliğine ve saygınlığına geri dönülemeyecek zararlar vereceğini belirtmek isteriz. Dr. Sütlü’nün görev süresinin uzatılmaması için gösterilen gerekçelerin tam anlamıyla yansıtmadığını ve yapılan suçlamaların yersiz olduğunu bildirmek isteriz. 

Dr. Sütlü’nün işe alım sürecinde, mümkün olabilecek tüm saydamlık ve açıklıkla bahsi geçen geri çekilmiş makale ve soruşturma raporu ile ilgili tüm bilgiler bölüm kurulumuzda tartışılmış, Dr. Sütlü’nün söz konusu çalışmaya bir moleküler biyoloji doktora öğrencisi sıfatıyla katıldığı, dolayısıyla soruşturmaya konu olan klinik uygulama ve hasta seçimi ile doğrudan uzmanlığı ve yetkisinin olmadığı bir konumda bulunduğu da bölüm kurulumuzca tespit edilmiştir. 

Bu konu, FEF Yönetim Kurulu’nda da görüşülmüş ve Dr. Sütlü’nün işe alım sürecini etkileyecek bir unsur olmadığına kanaat getirilerek ataması onaylanmış, dönemin rektörü Prof. Dr. Mehmed Özkan tarafından ataması yapılmıştır. 

Sonuç olarak, Dr. Sütlü’nün maksatlı olarak üniversitenin yetkili kurul ve makamlarından ve jüri üyelerinden bilgi sakladığı yönündeki iddia gerçeği yansıtmamaktadır."