14 Mayıs 2024 09:58
Koç Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayişe Karadağ, Türkiye’de şu an 250-260 bin civarında hemşire olduğunu belirterek, “85 milyonluk bir ülke için düşününce oldukça az. Türkiye gibi bir ülke için 500-600 bin civarında olması gerekir” dedi. Türk Hemşireler Derneği Başkanı Azize Atlı Özbaş da hemşirelerin iş tanımının dışında çalıştırılması sorunundan bahsederken, “Almanya’da 10 bin kişide 90’ın üzerinde hemşire düşüyor, bizde bu 25-26’larda. Dört katımız kadar hemşire var, buna rağmen bizden oraya kan kaybı var” dedi.
Hemşirelik haftası kapsamında, Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi’nde “Hemşirelerimiz, Geleceğimiz” konulu seminer düzenlendi. Seminerde, hemşirelikte özlük hakları ve geleceğe yönelik stratejiler, hemşireliğe yatırım, hemşirelik eğitimi gibi konular ele alındı.
Hemşirelerin başlıca sorunları hakkında T24’te konuşan Koç Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayişe Karadağ, hemşire göçüne ve Türkiye’deki hemşire sayısının yetersizliğine dikkat çekti.
Hemşirelerin özlük haklarının iyileştirilmesi gerektiğine ve ücretlerin düşük olduğunu belirten Karadağ, “Sağlık kurumları içerisinde döner sermaye gelirleri adil bir şekilde dağıtılmıyor… Yönetici pozisyonlarına, o konuda yetkin olan hemşireler liyakat gözetilmeden atanıyor. Çalışma saatlerinin uzunluğu, gece çalışma, yoğun ve riskli ünitelerdeki bilimlerde çalışmayla, ödemelerde karşılığının alınmaması öne çıkan sorunlardan” dedi.
Dünya genelinde sağlık çalışanlarının yüzde 59’unu hemşirelerin oluşturduğuna dikkat çeken Karadağ, “Türkiye’de 1 milyon 350 bin sağlık çalışanının 260 bin civarını hemşireler oluşturuyor. Yani dünya ortalamasının çok altında. Birçok Avrupa ülkesi ve Transatlantik ülkeler, Türkiye’den hemşire çekmek için politikalar üretiyor. OECD ülkelerinde her 1000 kişi başına düşen hemşire sayısı ortalama 9,2 iken, Türkiye'de bu sayısı 3’ün altında, en önemli veri bu” dedi.
Karadağ, şu ifadeleri kullandı:
“Son yıllarda atamalar artmış olmakla beraber, şu an Türkiye’de 250-260 bin civarında hemşire var. 85 milyonluk bir ülke için düşününce oldukça az. Türkiye gibi bir ülke için 500-600 bin civarında olması gerekir.
Sağlık Bakanlığı’ndan beklentilerimizden başlıcası, hemşire sayısının artırılması. Bunun dışında hemşirelerin kendi uzmanlık alanlarında görevlendirilmeleri. Master ve doktora yapmış hemşireler var; bunlar, hasta bakım sonuçlarını çok ciddi oranda iyileştirebilecek hemşireler. Bu yetkin hemşirelere alanlarında uzmanlık verilmiyor. Dolayısıyla sertifika alan hemşirelerin sertifika alanlarında, master-doktora yapmış olan hemşirelerin kendi uzmanlık alanlarında görevlendirilmeleri önemli.
Sağlıkla şiddet, zaten toplumsal şiddetle çok paralel gidiyor. Dolayısıyla sağlıkta şiddeti önleyecek, sağlık personelinin kendilerini güvende hissedecek çalışma koşullarının oluşturulması gerekiyor. Yapılan birtakım girişimler, planlamalar var. Ama somut göstergelere bakıldığında bunların alanda karşılığını bulmadığını görüyoruz, ciddi birtakım önlemler daha alınması gerektiğini gösteriyor bu durum.
Hemşirelik atamalarında KPSS gibi bir memuriyet sınavı yerine, öğretmenlik atama sınavı gibi hemşirelik sınavı yerine olur. Böylece hemşirelerin kendi alanlarıyla ilgili, bilgi ve becerileriyle değerlendirilmeleri ve atanmaları uygun olur.
Sadece Sağlık Bakanlığı değil, Yüksek Öğretim Kurumları’na da önemli sorumluluklar düşüyor. Bugün Türkiye'de 177 tane hemşirelik programı var. Bazı okullarda öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısı 75-100 arasında. Öğretim elemanı sayısının kaliteli bir şekilde artırılması gerekiyor. Hemşirelik kontenjanları çok yüksek okulların altyapılarına göre. Altyapısı uygun olmayan, standartları karşılamayan, öğretim elemanı laboratuvar, hastane standartlarını karşılamayan yerlerde programların açılmaması gerekiyor.
Hemşirelerin iş yükünün ağır olmasının bir nedeni de hemşirelerin, hemşirelik dışı alanlarda görevlendirilmeleri… Bir teknisyenin, bir sekreterin yapabileceği bazı teknik işlerin de hemşireler üzerinden yürüyor olması, zaten sayıca az olan hemşirelerin yükünü artırıyor. Hemşirelerin asıl amacı olan hasta bakımına ayırdıkları süreyi azaltıyor. Dolayısıyla, yeterli zaman ayırmadığınız zaman hastalarda gelişen komplikasyonlar, enfeksiyon, basınç yaralanması da maliyetleri çok ciddi ölçüde artırıyor. Destek personelleri arttığında ve hemşireler asıl işlerine odaklandığında bu daha da azalacak.
Bizde bir tek yoğun bakım düzeyde görevli hemşirelerin kaç hasta bakacağı belli, onun dışındaki birimlerde yok.”
Prof. Karadağ, yapay zekânın yakın gelecekte sağlık alanındaki rolünü ise şöyle değerlendirdi:
“Riskleri, etik ikilemleri olacaktır ama yapay zekâdan yanayım ben. Sağlıkta katkısı olacağını düşünüyorum. Teknik ve veri konuları insan gücüyle yapıldığında önemli ölçüde zaman alıyor. Yapay zekâ hiçbir zaman hemşirelerin yerine geçemeyecek ama hemşirelik bakım hizmetlerinin planlanmasında ve hemşirelerin yaptıklarını daha görünür kılmada, bunları analiz etmede, topluma göstermede yapay zekânın hemşirelerin önüne geçeceğini düşünüyorum. Yapay zekânın bu alanda hemşirelerin yapamadığını yapabileceğini düşünüyorum. “
Türk Hemşireler Derneği Başkanı Doç. Dr. Azize Atlı Özbaş da ülkede ciddi bir hemşire açığı olduğuna ancak aynı zamanda 100 binden fazla atanamayan hemşire olduğuna vurgu yaparken, “Sağlık Bakanlığı açıktaki hemşireleri atasa sahadaki bu probleme derman olabilecek meslektaşımız var. Sağlık Bakanlığı’nın 60 bin hemşire ataması için başvuru yaptığını, Maliye’den 10 bini için onay geldiğini biliyoruz” dedi.
Özbaş, hemşire göçüyle ilgili olarak verilerin Sağlık Bakanlığı’nda olduğunu ve bunun paylaşılması gerektiğini vurgularken, şunları kaydetti:
“Kaç hemşire gitti, kaç hemşire bununla ilgili başvuru yaptı, bunu bakanlık biliyor. Hastanelerde kaç hemşire ücretsiz izinde şu anda? Kaç meslektaşımız erkenden emekli oldu, kaçı iyi hâl belgesi için başvurdu? Bakanlık bu sayıları paylaşmalı. 2021 yılında 8 bin 300 meslektaşımızla yaptığımız bir çalışmaya göre yüzde 76’sı, ‘fırsatım olsa yurt dışına giderim’ diyor. Bu araştırmayı güncelleme çalışmamız şu anda devam ediyor.
Almanya’nın nüfus başına düşen hemşire oranı, Türkiye’de nüfus başına düşen hemşire oranının 4-5 katı fazla ve ona rağmen açıkları olduğunu söylüyorlar. Almanya’da 10 bin kişide 90’ın üzerinde hemşire düşüyor, bizde bu 25-26’larda. Dört katımız kadar hemşire var, buna rağmen bizden oraya kan kaybı var.
ABD, Kanada gibi ülkeler, dünyada en fazla hemşire oranına sahip olan ve diğer ülkelerden hemşire almak için politika geliştiren ve bu politikaları gittikçe kolaylaştıran ülkelerin başında geliyor.”
Özbaş, hemşirelerin iş tanımının dışında çalıştığına ve bunun tıbbi hataları artırdığına vurgu yaptı:
“Atanamayan sağlıkçı sorunu var ve Sağlık Bakanlığı bunun çözümünü, sağlık teknisyenlerini hemşire gibi çalıştırma noktasına getiriyor. Bunun yasaya ve mevzuata aykırı olarak bazı kurumlar tarafından yapıldığını biliyoruz. Hâli hazırda hemşire olmayanları hemşire gibi çalıştırıyorlar ama hemşire olanlara da sekreterlik yaptırılıyor, morgda görevlendiriliyor, bahçeye bile görevlendiriliyorlar. İş tanımı dışında hemşireyi çalıştırıyor, hemşire olmayanı da hemşire gibi çalıştırıyor. Bunun yansıması ne oluyor? Hastayı güvende tutamıyoruz, tıbbi hatalar artıyor…
Bir hemşirenin 24 saat aralıksız çalıştığı oluyor. Ayda 50 saatten fazla mesai yapmak zorunda kalıyor. Hem fiziksel hem ruhsal yorgunluk hatalara ciddi bir şekilde zemin hazırlıyor.
Sağlık Bakanlığı’nda bir hemşirelik daire başkanlığı yok. Sağlık çalışanlarının yarıya yakını hemşire olduğu halde hiçbir zaman bu ülkede bir hemşire bakan yardımcısı dahi olmadı. Sağlık genel müdürlüklerinde hemşireleri göremiyoruz. Meclis’te, hatta okulların yönetimlerinde bile hemşireleri göremediğimiz oluyor. Hemşireliklerle ilgili süreçlerde de kararları bizim dışımızda herkes veriyor. İşi bilmeyen ve işin sahibi olmayan kişiler veriyor. Dünyada 30 milyon hemşire açığı varken biz meslektaşlarımızı tutamıyoruz. EYT sonrası pek çok çalışabilecek durumda olan kişi, çalışma zorluklarından dolayı erkenden emekli oldu. Göç edenler var, hemşirelik dışındaki alanlara kaymak için çaba gösteren meslektaşlarımız da var.
Sağlık Bakanlığı, hemşirelik mevzuatını uygulasın yeter. Bakanlıkta hemşirelerin muhatap olabileceği, hemşirelik sorunlarının tek elden ya da direkt bakanla bağlantılı bir şekilde görüşebileceğimiz bir müracaat noktası olsun. Sağlık Bakanı’nın en azından hemşirelerle ilgili sorunlar konusunda bir hemşire danışmanı olmalı.
Hemşirelerin özlüklerini iyileştirmeleri, kadrolarını vermeleri, uzmanlık kadrolarını çıkarmaları gerekiyor. Hemşireler değersiz hissettiklerini söylüyorlar. Hemşireler önemlidir demekle olmuyor, somut bir adıma ihtiyaç var. Hemşirenin yaptığı uygulamanın teşvik puanı hekime yansıtılıyor, hekimle hemşire arasındaki makas her geçen gün artıyor. Hemşireler, beraber çalıştıkları ortamda işçilerden daha düşük ücretlere çalışıyorlar. Kamu hastanelerinde şiddet ve mobbing ciddi bir problem. Bunların bir an önce düzeltilmesi gerekiyor. Bakanlığın bakış açısını özetleyecek bir bilgi vereyim: Son 5 yılda bakanlık iki kere bünyesindeki bütün çalışanları kenara bıraktı, hekim emeklilerine iyileştirme yaptı. Emekli bir hemşire 20 bin bandında maaş alıyor.
Mevzuatımız var, yasamız, yönetmeliğimiz var. Ama en büyük problemimiz yasanın sürekli delinmesi. Ebenin, acil tıp teknisyeninin nerede çalışacağı bellidir ama sahaya gittiğinizde kimin nerede çalıştığını takip dahi edemiyorsunuz. “
© Tüm hakları saklıdır.