Cumhuriyet yazarı Özgür Mumcu, Türk Lirası'nın tarihi değer kaybetmesi, ülke ekonomisinin çöküşünü değerlendirdiği yazısında iktidara yakın medyaya tepki gösterdi. Mumcu, "Hey gidi ekmeğini yalandan ve halkı aldatmaktan kazanan iktidar medyası. Hiçbir bahaneniz yok. İktidar mı istediniz, hepsi sizde. Yazık ettiniz bu memlekete" diye yazdı.
Türk Lirası ve Türkiye ekonomisi zor günlerden geçiyor. Ekonomi politikaları ve yeni sisteme duyulan güvensizlik sürerken, ABD ile büyüyen sorunlar TL’deki kaybı hızlandırdı. Dolar, tarihi zirvesi olan 6.8703 liraya çıktı. Rekor üstüne rekor kırdı. Kurdaki günlük yükseliş yüzde 23.3’ü bulurken yükselişte Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘ekonomik savaş’ söylemi, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıkladığı ve tatmin edici bulunmayan ekonomi yaklaşımı ile son olarak dün akşam saatlerinden ABD Başkanı Donald Trump’ın yaptırım açıklaması etkili oldu.
Mumcu'nun "Yazık ettiniz efendiler" başlığıyla (11 Ağustos 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Başkan seçilmeden Adana’da konuşan Erdoğan,“24’ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” demişti. O zaman hangi yetkisini yetersiz buluyordu pek anlaşılamamıştı ancak seçimden zaferle çıkmasıyla beraber herhalde bir bahanesi kalmamıştı.
Neticeyi hep beraber görüyoruz. Faizle, şunla bunla öyle bir mücadele etti ki, Türk Lirası’nın karşısında değer kaybetmediği bir para birimi kalmadı. Ne dolar ne Avro ne de pound artıyor. Lira baş aşağı çakılıyor.
Başkanlık gelince bürokrasi ortadan kalkacak, kararlar hızla alınabilecek denmişti. Günlerdir kimseden doğru düzgün bir açıklama gelmedi. Sonunda Erdoğan çıktı konuştu. Ekonomik krize getirdiği çözüm mükemmel: “Onların doları varsa bizim Allah’ımız var.”
Büyük 2007 krizinden sonra dünya ekonomisi çökmesin diye dağ taş paraya kesti. O paralar dünyayı turladı gezdi. İyi bir miktarı da ülkemize uğradı. Onu aldık betona gömdük. Şimdi ülkeler içlerine kapanıp faizlerini artırıyor. O dünyayı turlayan para kalmadı. Gümrük duvarları yükseliyor, çok yerde yatırımcı ülkesine kaçıyor. Bizim elimizde ne var? Alışveriş merkezleri ve şehirlerimizin çıplak böğrüne çaktığınız betondan kazıklar.
Bir de bolca hamaset. Öküze özenen kurbağanın kabarıp şişerek patladığı çocuk masalını gerçek hayatta yaşıyoruz.
Ahbap çavuş ekonomisi, havuzcu ihale rejimi duvara toslamıştır. Memleketimiz yakın tarihte hiç olmadığı kadar zayıf durumda. Pazarlık gücü kalmadığı gibi bir kurtuluş ümidi gibi görünen Avrasya güçleri de bu zor durumdaki ülkeyi az bir masrafla etki alanına almak için ellerini ovuşturmakta.
“Ver papazı, al papazı, yargıda yapalım şeyini” diye neredeyse uluslararası bir taahhüt verilerek rejimin keyfiliğini ve zayıflığını dünya âleme ilan etmek de işin tuzu biberi.
Hey gidi devletin bekası diye “millici” olduğunu zannedenler, hey gidi Osmanlı’yı diriltme ham hayalinin peşinde ülkeyi artlarından uçurumlara sürükleyen karton kahramanlar.
Hey gidi, Osmanlı’dan bu yana devam eden kurumlar tarihini yıkıp geçen, bütün ülkeyi bir kişi ve yakın çevresine emanet ederek devleti güçlendirdiğini her gece yatmadan önce bir dua gibi kendi kendine sayıklayan zevat.
Arap baharından bu yana koca ülkeyi bir vehme kurban eden çapsız stratejistler.
Hey gidi ekmeğini yalandan ve halkı aldatmaktan kazanan iktidar medyası.
Önüne gelen tarikatın devletin her kurumunu ele geçirmesini izleyen sivil siyaset âşıkları.
Hiçbir bahaneniz yok. İktidar mı istediniz, hepsi sizde. Yargı da sizin, yürütme de, yasama da. Merkez Bankası da sizde, gıkını çıkartamayacak iş çevreleri de sizin. OHAL’de grev yaptırmamakla övündüğünüz emekçilerin takati yok. Muhalefeti silindirle ezip geçtiniz. Kimsede sokakta on dakika protesto edecek örgütlülük ve cesaret yok.
Aldınız bir dikensiz gül bahçesi. Gülleri yediniz, dikenlerini hepimize sapladınız.
Bir kişiyi güçlendirmek için bütün bir devleti zayıflatıp her türlü müdahaleye açık hale getirdiniz.
Bu memlekete yazık ettiniz efendiler.