Haber Global ekranlarında Jülide Ateş'in sunduğu '40' programına katılan Hıncal Uluç, 2011 yılında hayatını kaybeden Defne Joy Foster'ın ölümüne ilişkin yazısında "Defne'nin ölümü tipik bir "Su testisi, su yolunda kırıldı" olayıdır!.." ifadelerini kullanan Hıncal Uluç, "Sadece son cümlesine, yazmasam daha iyi olurdu; su testisi su yolunda kırıldı demeseydim… Geri kalan her satırının altına her gün imzamı atarım." diye konuştu.
Yapımcılığını BBO Yapım’ın üstlendiği, Jülide Ateş'in sunumuyla 40, Haber Global ekranlarında ekrana geliyor. Jülide Ateş’in 20 Ağustos Perşembe akşamı konuğu gazeteci, yazar Hıncal Uluç oldu.
Medyanın deneyimli ismi Uluç, çocukluğundan ailesine, gençlik yıllarından mesleğine, dostluklarından yazılarına, yaşadığı silahlı saldırıya, gazeteciliğin içinde bulunduğu duruma, siyasete, magazine kadar pek çok konuyu Jülide Ateş’e anlattı.
Hıncal Uluç'un konuk olduğu '40' programından satır başları şu şekilde...
"Defne Joy için 'Su testisi su yolunda kırılır' dediğime pişmanım"
Jülide Ateş, Hıncal Uluç’a Defne Joy Foster’ın vefatının ardından Uluç’un yazdıklarını sordu ve “Defne Joy Foster için yazdıklarına pişman mısın?” sorusunu yöneltti. Uluç bu soruya “Sadece son cümlesine, yazmasam daha iyi olurdu; su testisi su yolunda kırıldı demeseydim… Geri kalan her satırının altına her gün imzamı atarım. Bir yanda bekar bir erkek var, bir yanda 6 aylık bebeğini evde bırakıp, bir erkekle bara giden bir anne var, o barda tanıştığı bir erkeğin evine gidiyor. O cümleyi yazmamam lazımdı.” diye yanıt verdi.
"Sezen Aksu'ya sevgim, duygularım tartışılmaz ama kırgınlığımı silemiyorum"
Jülide Ateş, Hıncal Uluç’a Sezen Aksu’yu da sordu. Ateş'in “2004 yılında Sezen Aksu için bir yazı yazıyorsun, ardından da Sezen Aksu’nun verdiği yanıtla bu dostluğun bittiğini öğreniyoruz. Sezen Aksu’nun dostluğunu özlüyor musun?” sorusuna Hıncal Uluç, "Sezen Aksu’nun dostluğu benim hayatta sahip olduğum en büyük dostluklardan biridir. Ama bir kırgınlık var. Herkes beni Sezen’le küs zannediyor, gel barıştıralım diyorlar. Yahu Sezen’le küs değilim ki! Ama kırgınlık insanın kalbinde. Ben Sezen’le biraraya gelsem, o ulaştığımız zirveye bir daha çıkamayız. Kafamızda o yaşanmış, kırılmamızda sebep olan olaylar var. Onlar bir daha olursa diye düşündüğün anda o zirveye çıkamazsın. Sezen’e sevgim, özlemim, saygım, duygularım tartışılmaz. Ama kırgınlığımı silemiyorum. Çünkü ondan hiç ama hiç beklemediğim, ummadığım, bana karşı hiç yapılmaması gereken bir şey yaptı.
Kendisi biliyor ne yaptığını… Ama insan ev sevdiklerine kırılabilir, vazoyu kırmayacaksın. Dünyanın en büyük ustalarını Çin’den getirip, hiç belli olmayacak şekilde o vazoyu yapıştırsalar bile 2 kişi o vazonun kırık olduğunu bilir. Sen ve o. Sezen de ben de biliyoruz ki o vazo kırık! Sezen Aksu’nun bana yazdığı o satırların, Sezen Aksu tarafından yazıldığına inanmıyorum. O yazıyı Sezen Aksu’nun çevresi yazdı, Sezen Aksu’yu o sırada boğmaya uğraşan bir grubun elebaşısı yazdı; benden nefret eden! Sezen ona izin verdi!” dedi.
Fazıl Say için "O ismi ağzıma almaktan utanıyorum" dedi
Hıncal Uluç, Jülide Ateş'in, “Fazıl Say ile aranızdaki mesele neydi?” sorusunu ise, "O ismi ağzıma almaktan utanıyorum! O dediğin isim kendine güveniyorsa, Kadir Dursun’un, benim, Gürer Aykal’ın, Menderes Türel’in olduğu bir oturumda bizimle otursun! Ve bu yazdığı satırları yüzlerimize karşı bir söylesin bakalım! Hepimiz hayattayız.
Menajeri Kadir Dursun da dahil. Bu olay nasıl başladı diye Kadir Dursun’a sorun! Ben konuşmayayım, benim yerime Kadir Dursun konuşsun, Fazıl’ın menajeri ne derse kabul ediyorum! Daha ne diyim? O ismi telaffuz etmek benim için zul! Gürer Aykal’a yönelik yaptığı utanmazca ithamlara karşılık ben artık o adı telaffuz edemem." şeklinde yanıtladı.
"Camilerimizde ezan sesi varsa Atatürk sayesindedir"
Jülide Ateş’in “Atatürk ve onun temsil ettiği değerler neden eleştiriliyor?” sorusuna Hıncal Uluç; “Bugün camilerimizde ezan sesi duyuyorsak, Atatürk’ün sayesinde duyuyoruz, Atatürk olmasaydı oralarda çanlar çalıyordu belkide. Atatürk’e kızanlar kim? Hristiyanlar değil, Müslümanlar kızıyor. Çünkü oy öyle gerektiriyor. Bunun için siyasetten hoşlanmıyorum. Bunun için siyaset yazmıyorum.” diye yanıt verdi.
"Alaattin Çakıcı ile yemek yerim"
1994 yılında silahlı saldırıya uğrayan Hıncal Uluç’a Jülide Ateş, “Polis dostlarınız sizi Alaattin Çakıcı’ya karşı neden koruyamadı?” sorusunu yöneltti.
Uluç, bu soruyu da şöyle yanıtladı: “Öyle bir koruma talebim yok. Benim yazdığım yazıda Alaattin Çakıcı eleştirisi de yoktu. Benim yazdığım yazı doğrudan doğruya Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne yönelikti… ‘Ey Cemiyet senin bir üyen tek başına hastanede yatarken tek başına odasına giriyorlar, tehdit ediyorlar, gidiyorlar şimdi sen bu üyene sahip çıkmazsan ne işe yararsın?’ Gazetecilerin bazen tek başlarına çaresiz oldukları şeyler vardır. Koca bir iktidar vardır, Demokrat Parti döneminde yaşadık… Mafya vardır, şu vardır bu vardır. Ben kalkıp mafyaya meydan okuyamam Hıncal Uluç olarak. Ama cemiyet sahip çıkabilir. Yazımın muhatabı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti idi. Uğur Çakıcı kendi kendine alınmış. Bu yazıdan böyle bir sonuç çıkarılacağını benim kendim düşünmüyorum ki nerede polis düşünecek, emniyet düşünecek? Hala benim için İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde koruma var. Çabalayarak istek üzerine geri çevirdim. Benim isteğimle…”
Hıncal Uluç, Jülide Ateş'in, "Alaattin Çakıcı ile yemek yer misiniz?" sorusunu ise "Alaattin Çakıcı ile yemek yerim. Yarın da yerim, öbür gün de yerim. Çünkü beni vurduran birisi ile oturup karşılıklı konuşmak, hem gazeteci olarak hem Hıncal Uluç olarak çok önemli bir olay. Üstelik o vurdurma kararı, Uğur Çakıcı’nın kararıydı. Buna rağmen Alaattin kesinleşmiş tek cezasını benim yüzümden aldı." diye yanıtladı.