29 Nisan 2018 20:30
Adana'da 4,5 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz, Süleymancıların yurdunda dokuz çocuğa tecavüz, 13 yaşındaki çocuğa babası, amcası, abisi tarafından tecavüz, Aydın'da bir çocuğa 3 yıl boyunca 200 kişi tarafından tecavüz...
Bunlar son bir yıl içerisinde yapılan yüzlerce çocuk istismarı haberinden sadece birkaçı.
V.K.'nın çocuk yaştaki oğlu ve kızı da bundan birkaç yıl önce böylesi bir haberin konusuydu.
Mahalleden arkadaşlarının dedesi olan ve yaptığı meslek nedeniyle çocuklarla iç içe çalışan 70 yaşındaki bir kişinin V.K.'nın çocukları da dahil birden çok çocuğu istismar ettiğine dair bir tanıklık üzerine dava açılmıştı.
V.K.'nın çocukları daha ilk gün karakolda 4-5 saat boyunca ifade vermiş, okulları, yaşantıları alt üst olmuş, başka bir şehre göç etmek zorunda kalmışlardı.
Olayın faili ise iki yıl kadar tutuklu kalmasının ardından salıverilmiş, cezasına iyi hal indirimi uygulanmıştı. Dava şu an Yargıtay'da.
V.K. bugün dahi olaydan bahsederken öfkesini gizleyemiyor:
"Benim çocuklarım senelerce mahkemelere çıktı. Ne oldu? Sapıkları neredeyse mükafatlandırdılar. Fail tutuksuz yargılanıyor. Bizim ise psikolojimiz bozuldu. Polis zoruyla kapımıza dayandılar, çocuklara yüzlerce kez aynı şeyleri anlattırdılar. Karakollarda saatlerce ifadelerini aldılar. Defalarca faille karşılaştı çocuklarım.
"Bu aşağılıklara tabii ki en ağır cezalar verilsin. Gün yüzü göremesinler bir daha. Ama onlar insan değil diye bizim de insanlıktan çıkmamıza gerek yok. Ben idama karşıyım. İdamın insanlıkla alakası yok. Hadım etmek de çözüm değil.
"Yasa masa çıkartsalar da uygulanmaz bu memlekette. Yüzde 90 uygulamazlar. Böyle aynı şekilde devam eder."
Hükümet önümüzdeki günlerde çocuk istismarıyla ilgili yeni bir yasal düzenlemeyi TBMM gündemine taşımayı planlıyor.
Çocuğa cinsel istismarın önlenmesi için alınacak tedbirleri belirlemek üzere kurulan komisyon çalışmalarına başladı.
Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, cezaların ağırlaştırılması konusunda bir mutabakatın bulunduğunu ancak hangi cezanın ne oranda ağırlaşacağı üzerinde çalıştıklarını açıkladı.
Basına yansıyan haberlere göre komisyonun değerlendirdiği öneriler arasında 12 yaş altı çocuklara cinsel istismar suçuna ağırlaştırılmış müebbet cezası verilmesi ve kimyasal hadım uygulamasının gündeme alınması gibi tartışmalı başlıklar da var.
Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı'ndan Avukat Selmin Cansu Demir, yasa tasarısında öngörülecek cezanın yaşa göre kademelendirilmesini çok tehlikeli bulduğunu söylüyor:
"12 yaşın sanki bir sınırmış gibi hem kamuoyunda tartışılması hem de siyasi iktidar tarafından dile getirilmesini çok tehlikeli buluyorum. Bir yandan sürekli çocukların kıyafetleri, televizyonlardaki görünümleriyle ilgili, bunun cinselliği çağrıştırdığıyla ilgili de birçok vurgu yapılıyor.
"Bunların tümünü birlikte okuduğumuzda aslında sanki 12 yaşın bir sınır olarak getirilmek istendiğine, sanki cinsel iradenin, cinsel erginlik yaşının 12 yaşa çekilmek istendiğine ilişkin bir kaygı taşıyoruz. Umarım bu gerçek olmaz."
Aslında çocuğa yönelik istismar suçlarına verilecek cezaları düzenleyen Türk Ceza Kanunu'nun 103'üncü maddesinde 2016 yılında yapılan düzenlemeyle 12 yaş ayrımı getirilmişti.
Mor Çatı Vakfı'nın gönüllü avukatlarından Deniz Bayram 12 yaş tartışmasının temelinin Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) 2015 ve 2016'da aldığı iki karara dayandığını, bu kararlar öncesinde, bir önceki ceza yasasına göre 15 yaşını doldurmamış bütün çocuklara karşı işlenen tüm cinsel davranışların şikayete bağlı olmaksızın 15 yıldan az olmamak üzere bir cezalandırma öngördüğünü, ancak AYM kararıyla 12 yaş ayrımı getirildiğini hatırlatıyor ve şunları söylüyor:
"AYM kararı şöyle gerekçelendiriliyordu: Kırsal kesimde küçük yaşta evlendirmeler yaygın, şehirlerde ise yaşı küçük çocukların cinsel birliktelikleri oluyor. Bu kadar ağır cezalar verilmesin.
"Tabii ki 12-15 arasındaki çocukların cinsellikleri vardır, kendi yaş grubundan çocuklarla kendi yaşlarıyla, cinsel farkındalıklarıyla orantılı olarak çeşitli cinsel davranışlar gösterirler, bunlar da suç değildir.
"Ama biz burada aslında fiilen evlilik yaşının düşürülmesi gibi bir durumla karşı karşıyayız. Erken yaşta evliliklerin, erken yaşta gebeliklerin maalesef meşrulaştırılmaya çalışıldığı gibi bir anlam ortaya çıkıyor."
Avukat Selmin Cansu Demir de 12 yaş altındaki çocuklara karşı işlenmiş suçlara ağırlaştırılmış müebbet getirilmesinin çocuklara yarar değil zarar vereceği görüşünde.
Demir, "Bu konuda karar verecek hakimi düşünelim: Ya ağırlaştırılmış müebbet verecek ya beraat ettirecek. 10 yaşında bir çocuk ve birinin cinsel anlamda kendisine karşı suç işlediğini anlatıyor. Elimizde hiçbir fiziksel bulgu yok, delil yok mağdurun beyanından başka. Biz biliyoruz ki; kanundaki en ağır yaptırım ağırlaştırılmış müebbet. Hakimlerin vicdani kanaatini bu yönde oluşturmak çok güç. Bu çocukların zararına olacak" diyor.
Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ da geçtiğimiz hafta katıldığı bir televizyon programında yargının işinin zor olduğunu söylemiş ve şöyle konuşmuştu:
"Yargıcın önüne bir şey geldiğinde delil yetersizliği varsa çok sıkıntı içerisine düşüyor. Yüksek bir ceza vereceksiniz, vermezseniz, ne sizin ne toplumun vicdanı bunu kabul ediyor. Verseniz, kesin deliller yoksa bu nasıl olacak. Yargıyı ve yargıçları da yargılamamak lazım."
Çocuğa yönelik cinsel istismar vakalarında son yıllarda ne kadar bir artış görüldüğüne dair resmi verilere ulaşmak mümkün değil. Bu olayların birçoğu hukuki mercilere taşınmadan çeşitli gerekçelerle örtbas ediliyor.
Adalet Bakanlığı'nın verilerine göre çocuğa yönelik cinsel istismar suçlamasıyla; 2014'te 20 bin 474, 2015'te 18 bin 825, 2016'da 14 bin 635, 2017'de ise 14 bin 394 dava açılmış. Hükümet, cezaların ağırlaştırılması sonucunda açılan dava sayısının azaldığını savunuyor.
Buna karşın Şiddeti Önleme ve Rehabilitasyon Derneği'nin 2016 raporundaki çocuk istismarıyla ilgili istatistiklere göre, çocuk istismarı vakalarında son 10 yılda 700 kat artış söz konusu.
Çocuklara yönelik cinsel istismar suçları hukuken üçe ayrılıyor:
Muğla'da birkaç yıl önce görülen bir davada 12 yaşındaki bir kız çocuğunun akrabası dahil üç kişi tarafından nitelikli cinsel istismara uğradığı, çocuğun rahatsızlanması ve gebe olduğunun anlaşılması üzerine ortaya çıkmıştı.
Olay mahkeme sürecine taşınmış, ancak gebeliğin 20'inci haftasına gelindiği için istismara uğrayan çocuk 13 yaşındayken doğum yapmak zorunda kalmıştı.
Ailenin avukatı Esma Gaye Şenel, faillerden sadece bir kişiye bebeğin DNA tespitine göre cezai sorumluluk uygulandığını, sadece DNA'sı eşleşen kişinin ceza aldığını, ancak bu durumda da iyi hal indirimi uygulandığını söylüyor.
Şenel, "TCK 103'ten üst sınır olan 16 yıl ile cezalandırılmasına karar veriliyor, 13 yıl 4 aya indiriliyor. İyi hal indirimi uygulanıyor 1 bölü 6 oranında ve 9 yıl 8 aya düşüyor ceza. Bunun sadece yedi yılı kapalı cezaevinde. Ben bu tarz suçlarda ceza hükmünün aynen, en üst sınırdan uygulanması gerektiği kanaatindeyim" diye konuşuyor.
Avukat Şenel, faillere kimyasal hadım uygulanması konusunda da, "Bir tek uygulanması değil, takibi de önemli. Bunlara hadım mı ilaç mı zehirlemek mi, en üst sınırdan ceza, ağırlaştırılmış müebbet hapis ne olursa hepsine evet... Ama yeter ki; sistem etkin şekilde uygulansın ve takibi yapılsın" diye konuşuyor.
Kimyasal hadım dünya genelinde ABD'nin birkaç eyaleti de dahil olmak üzere Endonezya, Güney Kore gibi ülkelerde ve çoğunlukla failin gönüllülük esasına bağlı olarak uygulanıyor.
Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı'ndan Avukat Selmin Cansu Demir, kimyasal hadım meselesine odaklanılması durumunda failin "suçlu değil hasta" gibi algılanacağını, bunun da tehlikeli olduğunu savunuyor.
Mor Çatı Vakfı avukatlarından Deniz Bayram da kimyasal hadım ya da ağırlaştırılmış müebbet gibi önerilerin bir çözüm getirmeyeceği kanaatinde:
"En ağır ceza, hadım, idam gibi ifadelerin bir katkı sağlamadığı görülmeli. En ağır cezalara değil, etkili caydırıcı cezalara odaklanılmalı. En ağır ceza caydırıcı ceza olmuyor. En ağır ceza uygulanmayan cezadır. En ağır cezanın aslında cezasızlık mekanizmasına teşvik niteliğinde bir söylem olduğunun farkına varılmalı."
Görüştüğümüz hukukçular, yasa tasarısının hazırlanışında sahada bu alanda aktif görev yapan sivil toplum kuruluşlarının, hukukçuların, tıpçıların ve eğitimcilerin görüşlerinin alınmamasını eleştiriyor, şu önerileri getiriyorlar:
Avukat Selmin Cansu Demir, bir dava dosyasından örnek vererek yapılması gerekeni şöyle özetliyor:
"Çocuk istimara maruz kalıyor öz babası tarafından. Baba ceza alıyor, hapse giriyor, tahliye oluyor. Tahliye olduktan sonra eve geri döndüğünde aynı çocuğa aynı gün aynı şeyi yine yapıyor. O çocuk o evden pijamalarıyla kaçarak kurtuluyor.
"Fail cezalandırıldı ama dönüp baktığımızda şunu görüyoruz: Kimse bu çocuğa dönüp de neye ihtiyacı olduğunu sormamış. Tahliye olduktan sonra bu çocuğun nasıl korunacağını kimse merak etmemiş.
"Burada hedefimiz faillerin en yüksek cezayı alması değil. Hedefimiz, bu süreçten bu çocukların en az zararla çıkması."
© Tüm hakları saklıdır.