DW tarafından sekizinci kez düzenlenen Global Medya Forumu’nun bu yılki konusu dijital çağda medya ve siyaset dünyası arasındaki etkileşim. Almanya’nın Bonn kentindeki üç günlük foruma iştirak eden 130 ülkeden 2 bin katılımcı çeşitli platformlarda medya ile siyaset arasındaki ilişkiyi tartışıyor. Katılımcılardan biri de İskoçyalı barış aktivisti Scilla Elworthy. Dünya Gelecek Konseyi üyesi Elworthy, düşünce kuruluşu ”Oxford Research Group“ ile ”Peace Direct“ adlı hayır kurumunun da kurucusu ve üç kez Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilmiş. Yarın Global Medya Forumu’nun kapanış konuşmasını yapacak olan Elworthy, öncesinde DW’ye konuştu.
Sayın Elworthy, dünya çok sayıda kriz ile karşı karşıya. İklim değişikliği, tüketim artarken doğal kaynakların azalması, mülteci trajedileri, savaşlar ve zengin ile yoksul arasında giderek derinleşen uçurum. Bu sorunlar hakkındaki farkındalık ile, sorunların çözümüne yönelik girişimler arasında dağlar kadar fark var, bu da insanı ümitsizliğe sürüklüyor. Ama siz yine de iyimsersiniz. Nereden kaynaklanıyor bu iyimserlik?
Elworthy: İki nokta beni ümitlendiriyor. Düzenli olarak karşılaştığım, eğitimlerine destek olduğum genç sosyal girişimciler var. Bunlara ek olarak 1980 ile 2000 yılları arasında doğmuş olan ve daha önceki kuşaklardan farklı bir değer sistemine sahip olan genç bir kuşak yetişiyor. Aralarında en zeki olanlar, geleceğin gerektirdiği sosyal standartlara cevap vermeyen işletmelerde çalışmak istemiyor. Bu kuşağın yaklaşık yüzde 45’lik bölümü, gelecekte iklim değişikliği ve zengin ile yoksul arasındaki uçurum gibi, sizin de saydığınız küresel sorunların en ön sırada ele alınması gerektiği kanısında. Bu kuşak 2020 yılında dünyadaki çalışan nüfusun yarısını ve tüketicilerin çoğunluğunu oluşturacağı için çok önemli. Şu anda ne dev şirketlerin, ne de devletlerin karar mekanizmalarında rol oynuyorlar. Ama bir hareketlenme var. Bu gençlerin ileride kazanacağı ağırlık bana ümit veriyor. Ayrıca, çoğunlukla kadın olan ve bir şeyleri değiştirmek isteyen geniş bir kesim mevcut. Henüz nasıl bir katkıda bulunabilecekleri konusunda bir fikir sahibi değiller. Ancak geçen yıl başlattığımız “Kadınlar Ayağa Kalkıyor, Dünya Ayağa Kalkıyor” adlı harekete başvurular çığ gibi. Bu başvurular, çoğunlukla kurslarımıza katılmak isteyen kadınlardan. Genelde tecrübe sahibi insanlar bunlar, 50 yaşın üzerinde, kariyer yapmış, çocuk yetiştirmiş, dünyada olup bitenden haberdar ve değişikliğe katkıda bulunmak isteyen kadınlar. Gösterilen ilgiden yola çıkarsak, sayıları çok yüksek. Biz de örgütümüz kapsamında, bu insanların tam olarak nasıl katkıda bulunabileceklerini ortaya çıkarmak için eğitimler veriyoruz.
Çalışmalarınız, insanlığın sorunlarının çözümünü siyasetçilere, bürokratlara ve işletmelere bırakmak istemeyen insanların güçlendirilmesine odaklanıyor. Bu insanlara vermek istediğiniz ana mesaj nedir?
Elworthy: İçinizdeki gücü geliştirin! Krizlerin yumuşatılması ve iletişim konusundaki yeteneğinizi, özgüveninizi geliştirin! Bu yolla dönüşümün mimarlarından olabilirsiniz. Bu içsel yeteneklerin geliştirilmesi, çalışmalar için merkezi önem taşıyor.
Albert Einstein’ın şu ünlü sözünü kullanıyorsunuz sık sık: “Hiçbir sorun, sorunun oluştuğu bilinç düzeyinde çözülemez.” Gezegenimizi kurtarmak için, gerçekten de bilinçsel bir dönüşüm mü gerekiyor? Eğer öyleyse, bu nasıl gözle görülür sonuçlar getirebilir?
Elworthy: Zorla bilinçsel bir dönüşüm olamaz. Ama bu zaten şu anda gerçekleşmekte. Henüz kimse bunu ölçmek için bir yöntem geliştirmiş değil ancak kısa bir süre önce farkındalık, kendini bilme ve harekete geçme konularına büyük önem veren örgütlerle çalıştım ve ne kadar çok üyeleri olduğunu öğrendiğimde hayretler içinde kaldım. Sanırım burada daha adı konmamış ancak önemli ölçüde kendini hissettiren bir olgu ile karşı karşıyayız.
Sonuçta yeni bir değerler sistemi oluşmadığı takdirde bilinçsel bir dönüşüm bir işe yaramayacaktır. Bu yeni değerler sisteminin ana prensipleri neler olmalı?
Elworthy: Ulusal ve küresel düzlemde son iki-üç yüzyıla damgasını vuran değerlerin yerine yenileri gelmeli. Örneğin güçlünün hayatta kalması prensibi gitmeli. Günümüzde görülüyor ki, işbirliği daha çok işe yarıyor, daha hızlı ve daha hesaplı sonuçlar veriyor.
Dünyada yeni bir ekonomik sistem de gerekmiyor mu?
Elworthy: Siz şu ankinin yerini alabilecek yeni bir küresel sistemin hazır olduğundan yola çıkıyorsunuz. Ancak bunun böyle olmadığı kanısındayım. Fakat betonu parçalayıp filizlenen bitkiler gibi, temelden gelen çok sayıda girişim var. Örneğin insanların küresel zincirlerden değil de, yöresel ürünler satan dükkânlardan alışveriş etmesini hedefleyen girişimler ya da paralarını dev bankalara yatırmak istemeyen insanlara sunulan alternatif tasarruf modelleri mevcut. Birçok proje gerçekleştiriliyor, henüz çok görünür değiller ama temelden gelen hareketler ile temas halinde olunca bu değişimin farkına varıyorsunuz.